'Anadilde eğitim': Sınırlar ne olmalı?
Burada birkaç kere "Yeni Anayasa 'toptan' bir biçimde yapılamaz" diye yazmıştım. Yani 1982 Anayasası'nın yerini, pat diye 2012 Anayasası alamaz bence.
Çünkü Meclis'teki dört parti (AKP, CHP, MHP ve BDP) ancak "ormanlar" ya da "ulaşım" gibi tali konularda uzlaşabilir.
Buna karşılık "devletin yapısı" ve "devlet-toplum" ilişkileri gibi kritik konularda bu partiler arasında uçurumlar var.
Bazı basiretsiz siyaset bilimciler, Yeni Anayasa'nın "uzlaşma" ile hazırlanması gerektiğini... Bu nedenle AK Parti'nin milletvekili sayısının düşmesinin olumlu olduğunu ileri sürmüşlerdi... Şimdi uzlaşma sağlasınlar da görelim.
Halbuki AK Parti'nin milletvekili sayısı yetseydi... Yeni Anayasa kısa sürede Meclis'ten çıkar... Toplum ve siyaset, 1982 Anayasası'nın cenderesinden kurtulurdu... Değişiklik yapmak kolaylaştırılacağı için de, Yeni Anayasa'daki sorunlu kısımlar daha sonra halledilirdi...
Şimdi ise Anayasa'da ancak kısmi değişiklikler yapılabilir. AKP ile CHP anlaşır; beş, on madde değiştirilir... Ardından AKP ile BDP bazı değişikliklere gider... Sonuçta epey yenilik yapılsa da, ortaya yine yamalı bir bohça çıkacaktır.
***
Neşe Düzel ile yaptığı söyleşiden öğrendim: Meğer Anayasa Profesörü Ergun Özbudun da aynı biçimde düşünüyormuş.
Partilerin bugünkü "kırmızıçizgili" tavırlarıyla Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndan bir şey çıkmayacağını söylüyor Hoca: "Eğer gerçekten Yeni Anayasa yapma niyetleri varsa, işe kırmızıçizgilerle başlamamaları gerekir" diyor... Söyleşideki asıl çarpıcı nokta ise Kürt ulusalcılarının talep ettiği "Anadilde Eğitim" konusunda...
***
Prof. Özbudun, özetle, "Kürtçe elbette seçmeli ders yapılmalı... Kürt tarihi ve edebiyatı dersleri de yine seçmeli şekilde okutulmalı..." dedikten sonra kocaman bir AMA ile devam ediyor:
"... ama anaokulundan başlayarak tüm eğitimin baştan aşağıya Kürtçe yapılmasını kabul etmek mümkün değil... Çünkü o zaman bu ülkede iki toplum yaratmış olursunuz..."
Özbudun bu durumu, yabancı dilde eğitim yapan okullarla ("kolejler") karşılaştırıyor. Örneğin çocuk Anadolu liselerinde matematiği, fiziği İngilizce ya da Almanca okuyor ama onun dışında her türlü iletişimi Türkçe yapıyor.
Buna karşılık Güneydoğu'da Kürt çocukları evde Kürtçe konuşuyor. Sokakta da iletişimin önemli bölümü Kürtçe ile götürülüyor.
Prof. Özbudun'a göre bir de okuldaki tüm dersler Kürtçe olursa, ortaya birbiriyle iletişim kuramayacak olan iki apayrı toplum çıkacaktır...
***
Fikir üreten, yazı yazan, kürsülerde söz alan aydınlar, entelektüeller, münevverler; toplumsal- siyasal sorunlar karşısında, gayet iyi niyetli biçimde, "Öyle olmasın, böyle olsun" derler.
Çünkü kitaplarda böyle okumuş, özellikle Batı ülkelerine yaptıkları bazı yurtdışı gezilerinde öyle görmüşlerdir. Ancak kitaplardaki güzel fikirlerle, toplumun acı gerçekliği arasında bir ahenk kurmak gerekiyor.
"İki toplumun giderek anlaşamaz olmasını ben önemsemiyorum... Gerekiyorsa Kürtler, Güneydoğu ile birlikte Türkiye'den ayrılsın" diyebilirsiniz. "Makul" mu bilemem ama "tutarlı" bir görüştür bu...
Ama öyle düşünmüyorsanız... "Bölmeye, parçalamaya, küçülmeye gerek yok... Türkler ve Kürtler bu ülkede kardeşçe yaşayabilir" diyorsanız... O zaman "Anadilde Eğitim" denilen meseleyi, ilkelerin ötesinde somut gerçeklikle birlikte ele almak gerekiyor.
Prof. Özbudun'un yukarıdaki görüşlerini, tam da bunu yapmaya çalıştığı için önemsiyorum.