M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkiye'nin Düzeni Örnek ve Model Olamaz

Türkiye'nin Düzeni Örnek ve Model Olamaz

ABD, Avrupa Birliği, İsrail, global kapitalizm ve liberalizm, başlarındaki diktatörlerin şerrinden kurtulan Arap ülkelerine Türkiye'yi model gösteriyor. Üstelik de İslamî bir model!..

Türkiye'nin bugünkü rejimi, düzeni, sistemi, yapısı asla islamî değildir.

İslam medreseleri kapatılmış, yasaklanmış...

Tasavvuf tarikatları yasaklanmış, tekke ve zaviyeler kapatılmış.

İslam vakıflarına (Evkaf-ı İslamiye) laik ve Kemalist rejim el koymuş.

Başı örtülü Müslüman hanım avukatlar tesettür kıyafetleriyle duruşmalara giremiyor.

Dindar kadın memureler başlarını örtemiyor.

Müslümanların özel İslam mektepleri açmalarına ve genç nesillere islamî eğitim vermelerine izin verilmiyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı laik ve Kemalist rejimin bir genel müdürlüğü seviyesinde.

Atatürkçü olmayan partilere izin yok.

Milletvekilliği mazbatası alıp Meclis'e girebilmek için Atatürk'e ve devrimlerine sadakat yemini etmek şart.

Müslümanların bin yıldan fazla kullandıkları İslam yazısı ile yayın ve eğitim yapmak yasak.

Hafta tatili Müslümanların cuması değil, Yahudilerin cumartesisi ve Hıristiyanların pazarı.

Ceza Kanununda zina suç değil.

Rejim, TC antetli resmî vesikalarla kadınlara seks köleliği yaptırıyor ve bundan vergi alıyor. Yasal fuhuşhanelerin kapısında devletin polisi, fuhuş güvenliğini sağlamak için nöbet tutuyor.

Faiz ve riba yaygın, yoğun ve genel.

Ebedî Şef'e hakaret eden zindana atılıyor, Peygambere (Salat ve selam olsun ona) hakaret eden serbest.

İngiltere'de bile Müslümanlar için Şeriat Mahkemeleri kuruldu ama Türkiye'de böyle bir şeyden bahs etmek bile bir cesaret meselesidir.

Bu örnek rejimin uluslararası temizlik, şeffaflık ve ahlak notu, 10 üzerinden 5'in altında.

Böyle bir sistem Arap ve İslam dünyasına nasıl örnek ve model olabilir?

Müslümanlar örnek alacaklarsa, Osmanlı devletinin iyi zamanlarını, bugünün kontekstine ayarlayarak alsınlar.

Endülüs'in parlak zamanını,

Nureddin Zengi rejimini,

Selahaddin Eyyubî'yi...

Ne laik ve Kemalist sistem,

Ne Vehhabî Arabistan,

Müslümanlara örnek ve model olabilir.

* (İkinci yazı)

Zal Mahmud Paşa Camii'nde Sabah Namazı

PAZAR günü sabah namazını Eyüb Sultan'daki Zal Mahmud Paşa Camii'nde kıldım. Biz üç kişiydik, yekûn cemaat yirmi bir kişiydi.

Müslümanlar kurtulmak istiyorlarsa, bilhassa sabah namazlarında camileri doldurmalıdır.

Cuma namazlarında olduğu gibi mi?

Yetmez.

Bayram namazları gibi mi?

Yine yetmez.

Camilerin içleri, son cemaat mahalleri, avluları lebaleb dolmalı, cemaat sokaklara meydanlara taşmalıdır.

İslam dini bunu emr ediyor.

Dört mezhebin fıkhına göre hür ve mukim erkeklerin vakit namazlarını cemaatle kılmaları gerekir.

Târik-i cemaat yani cemaati devamlı olarak terk eden, cemaatten kopan kişi günahkâr olur, hattâ eskiden böylelerinin İslam mahkemeleri huzurunda şâhitlikleri kabul edilmezdi.

Tashih-i itikattan sonra Müslüman sorumluların, âqillerin, ulema ve fukahanın, üstadların, ağabeylerin, şüyûhun, hocaların, hocaefendilerin namaz ve cemaat konusunda Müslümanları bilgilendirmelerinde, uyarmalarında, onlara öğüt vermelerinde çok büyük hayırlar vardır.

Camilerin boşalmasının sebeplerinden biri de imamlığın namaz kıldırma memurluğu haline getirilmiş olmasıdır.

İstanbul'da en az 300 camide icazetli ve hilafetli imamlar vazife görmelidir. İmamların hem şer'î ve zâhirî ilimlerde, hem de mânevî açıdan Resulullah salllallahu aleyhi ve selemle irtibatlı olması gerekir.

Ülkemizde yeni bir Fütüvvet Teşkilatı kurulmalıdır.

Bir cami düşünelim, etrafında beş bin kişi yaşıyor, bunların bin beş yüzü erkek. O caminin imamının ilminin, irfanının, karizmasının, cazibesinin, Şeriat ve Tarikat bağlarının en az beş yüz kişiyi sabah ve yatsı namazlarında mâbede (ibadet edilen yere) çekebilmesi gerekir.

Sabah babası camiye giderken, sekiz yaşındaki oğlu "Baba ne olur beni de götür" diye ağlamalıdır.

Adamcağız biraz üşütmüş, hafif kırıklık ve ateş var. O da, imamın cazibesi dolayısıyla paltosuna sarınarak camiye gelmelidir. Cami onu mıknatıs gibi çekmelidir.

Sabah namazlarında bazı uzak camilerin etrafı otomobil dolmalıdır.

Camiler ilim, irfan, kültür, nur merkezleri olmalıdır.

Yakın tarihimizde (çok nâdir istisnâlar dışında) zengin, şehirli, varlıklı, tuzu kuru, seçkin Müslüman aileler yeterli sayıda çocuklarını imam, öğretmen ve subay olarak yetiştirmediler. Onları hep parlak ve paralı mesleklere yönlendirdiler.

Osmanlılar zamanında çok alim, çok fazıl, çok değerli, çok vasıflı, çok yüksek imamlar yetiştirilmiştir.

Üsküdar'da imamlık yapan merhum hezarfen Necmeddin Okyay hocaefendi cami derslerinden icazet almıştı; Osmanlıcaya, Arapçaya, Farsçaya vakıftı, bu üç lisanda ebced hesabıyla aruzla tarih düşürürdü, çok büyük bir hattattı, büyük bir ebru sanatkarıydı, tasavvuf neş'esine sahipti, bahçesinde 400 çeşit gül yetiştirir, bunların Latince isimlerini bilirdi, ok ve yay yapardı. Bu konuda uzmandı, harika Osmanlı ciltleri yapardı.

Sultan Ahmed Camii'nin imamlarından Gönenli Mehmed Efendi bir derya idi.

Ayrı camide imamlık yapan Arvasî Şefik efendi alim ve fazıl bir zattı.

Beyazıt Camii'nin imamı Hendekli Abdurrahman Güzelses çok kaliteli bir imamdı.

İskender Paşa camii imamı Şeyh Muhammed Zahid efendi bütün Türkiye'ye nasihat eden ve çok büyük tesiri olan kâmil bir mürşitti.

Saymakla bitmez.

İslam'da namaz kıldırma memurluğu diye bir şey yoktur.

İmam önder demektir.

Mahallenin bir evinde mâtem olur, imam efendi oradadır.

Nerede bir problem varsa imam efendi yetişir.

Okul çocukları, liseliler, üniversite öğrencileri imam efendiyi çok severler, sık sık camiye gelirler.

Maddî ve mânevî sıkıntı çekenleri imam efendi bilir ve imdatlarına koşar.

İmam efendi hayatını dine ve ümmete hizmete adamıştır.

Diyanet personelini suçlamıyorum. Hepsine hürmet ve selamlarımı sunar, dualarını beklerim.

Ülkemizdeki kötü vesayet düzeni ve resmî ideoloji büyük tahribat yapmıştır.

Küfrün açtığı rahneleri kapatmamız, yaraları sanmamız gerekiyor.

Büyük camilerimizin bazılarında Harvard, Oxford, Heidelberg mezunu imamlar olması lazımdır.

Arapça ve İngilizce araştırma kitapları yazan imamlar.

Dinî tahsillerini İslam dünyasındaki Ehl-i Sünnet medreselerinde yapmış imamlar.

Cahillerin ve gizli müşriklerin taptığı parayı ayaklarının altına alan imamlar.

Monla-i Rûm Mevlana Celâlüddin Rûmî kaddesallahu sirrehüssamî efendimiz vekilharcına sormuş: Bugün evde ne var?... Vekilharç: Kiler tamtakır, mutfakta tencere kaynamıyor, yiyecek bir şey yok... cevabını verince, "Yâ Rabbi çok şükür, evim Hazret-i Peygamberin evine benzedi" demiş. Böyle imamlar da lazım...

Zengin ailelere mensup ve rantı olan imamlar, maaşlarını alınca sadaka olarak dağıtmalıdır.

Müslümanların böyle imamlar yetiştirecek medreseler kurmaları gerekiyor.

Böyle imamlar yetiştirecek tasavvuf tekkeleri...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi