Saray'da bir gece
Londra'da üçüncü günümüz. Sabah erken denebilecek bir saatte kalktım. Büyükelçilik görevlimiz lobide bekliyor. Atladık bir taksiye. Frak kiralayacağım. "Lipman and Sons"ın kapısına dayandık. Şipşak uydurdular. İki günlük kirası 55 pound. "İsterseniz satın alın" dediler, "Daha ucuza gelir. Komple takım 362.40 pound..." Teşekkür ettim, "Kalsın" dedim. Öyle ya; 23 yıl aradan sonra frak giymişim, bundan sonra bir 23 yıllık daha ömrüm olacak mı? Olsa bile frak giymemi gerektiren bir kraliyet daveti alacak mıyım?
Öğle saatlerinde Cumhurbaşkanı Gül ve eşini görkemli bir törenle Buckingham Sarayı'na uğurladık. Gül, yanında Kraliçe II. Elizabeth, Türk ve İngiliz bayraklarıyla donatılmış bulvarda ilerleyen atlı arabada el sallarken düşündüm: "Geleneklerin gücü başka bir şey... Her şeyin üstünde..."
***
Akşam 19.00 sıralarında fraklarımızı giydik. Ver elini Buckingham Sarayı. Geleneksel tören üniformalı karşılayıcıları, sonra silindir şapkalı teşrifatçıları ve de çağlar ötesinden çıkagelmiş diğer görevlileri hızla geçeyim ki, masaya oturduktan sonraki izlenimlerime yer kalsın.
Girişte elimize "State banquet" (Devlet şöleni veya ziyafeti ya da yemeği) kitapçığı tutuşturdular. Mönüden davetliler listesine, orkestranın çalacağı parçalardan yerleşim düzenine kadar her türlü bilgi var.
"Dikdörtgen masa şövalyeleri" rolü biçilmiş biz konuklar, başında Kraliçe II. Elizabeth, Cumhurbaşkanı Gül, Edinburg Dükü Philip ve Hayrünnisa Hanım'ın yer aldığı uzun masada dört sıra halinde önceden belirlenmiş yerlerimize oturduk. Ve törensi yemek başladı.
***
Ama yemeğin öncesi var. Öğle saatlerinde Buckingham Sarayı'na emanet ettiğimiz Gül ve eşine "Belçika Süiti" tahsis edilmişti.
Akşam yemeğine yakın Edinburg Dükü Philip, Gül ve eşini ikametgâhlarından alıp sarayın bir üst katındaki White Drawing Salonu'na götürdü. Orada onları Kraliçe ile kraliyet ailesi mensupları karşıladı. Daha sonra Kraliçe, Gül, eşi ve Edinburg Dükü hep birlikte Müzik Salonu'na geçtiler. Salonun kapısı açılıp tam içeri girecekleri sırada fotoğraf çekimi yapıldı. Salonda sağ tarafa dizilmiş Türk resmi heyeti ile kraliyet ailesi mensupları onlara "Hoş geldiniz" dediler ya da "İyi akşamlar", işte ona benzer bir şeyler.
Sağ baştan itibaren Kraliçe, Gül, eşi ve Edinburg Dükü, Müzik Salonu'nun girişinde davetlilerin isimlerinin anonsu ve takdimi için yerlerini aldılar. İşte bendeniz de dahil olmak üzere konuklar tam da o noktada Kraliçe'nin önünde hafifçe eğilip, Cumhurbaşkanı, eşi ve Edinburg Dükü'nün ellerini sıktık, halhatır sorduk.
Anons ve takdimler bitti, Kraliçe'nin eşliğinde Gül, Edinburg Dükü'nün yanında Hayrünnisa Hanım ve kraliyet ailesi üyelerinin yanında resmi heyet üyelerimiz, hep birlikte yemek salonuna geldiler. Kraliçe, Gül ve beraberindekiler salona ilerlerken İngiliz milli marşı çaldı. Herkes ayakta.
Masada yerlerini aldılar. Yemeğin başında Kraliçe bir konuşma yaptı, bitiminde kadeh kaldırıldı: "For Queen!" Sonra bizim milli marşımız çaldı. Herkes yine ayakta. Ve yeniden kadehler havaya: "For Turkey!" Daha sonra Gül konuştu (İngilizce), bir kez daha kadehler ağıza götürüldü: "For President!" Bir kez daha İngiliz milli marşı çalındı. Bir kez daha herkes ayağa. Bir kez daha kadehler ağıza...
Ve çok şükür yemek başladı. Yaklaşık 170 konuğa 50'nin epey üstünde garson servis yaptı. Öylesine çabuk çabuk getirip götürüyorlar ki tabakları, arkalarından düşman kovalıyor sanırsınız.
Belki de bir zamanlar arkalarından düşman kovaladığı veya sarayı çevreleyen kalenin surlarına düşman dayandığı için bu kadar hızlı yiyip içip kalkmak telaşı genlerine yuvalandı; kim bilir...
Mönüyü de sıralayayım:
Antre: "Filet de Saint Pierre Judic". (Garsona yanıtım: "No thank you!")
Daha sonra: "Selle d'Agneau de Windsor Florian". (Servis yapan garsona yanıtım: "No, merci!" Ne de olsa yemeğin adında Fransızca sözcük var.) Kuzu kızartmanın yanında: "Panache de legumes d'automne". (Cevabım: Yine "No merci!" Nasıl olsa garnitürün adı tümüyle Fransızca sözcüklerden oluşuyor.)
Ardından: "Haricots verts au beurre". Yani, tereyağda kızartılmış taze fasulye. (Not: Bir vejetaryen olarak en öfkelendiğim, tepemin attığı yemeklerden biri. Abuk-sabuk bir şey. Garsona cevabım: Oldukça sert bir ses tonuyla, "No, thank you!")
Geldik tatlıya: "Pommes fondantes". (İki iskemle ötemde oturan ve beni açlık grevi yapan bir eylemci olarak görmeye başlayan Saray Nazırı Jonathan Marsden'i rahatlatmak için garsona cevabım: "Yes, thank you!"
***
Hepsi bu. Sonra hep birlikte kalktık. Kraliçe, Gül, Hayrünnisa Hanım ve Edinburg Dükü'nün ellerini sıktık, başta Prens Charles olmak üzere kraliyet ailesinin üyeleriyle ayak üstü sohbet ettik: "Aman ne güzel yemekti, ne unutulmaz bir geceydi..."
***
Ve can havliyle kendimi otele attım, bir şeyler atıştırmak için. Demezler mi: "Sorry, closed!" Haydaaaa.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.