Kopuk medya, kesintisiz, emeklilikte yaşa takılanlar!..
Medya nedense, vatandaşı yani izleyicisini, okuyucusunu birebir ilgilendiren meselelere alâka göstermiyor...
Bu “kopuk medya” düzeninde ve vatandaşın aslında devre dışı olduğu müesses nizamda, bazı hayati konuları ülke gündemine yerleştirebilmek için “ısrarlı takip”ten başka çare yok...
Bedelli askerlik işinin gündeme gelmesinde ısrarımızın ne kadar etkili olduğu malûmunuz...
Katsayı haksızlığının boyutlarının azaltılmasında, başta Memur Sen-Eğitim Bir Sen olmak üzere namuslu sivil toplum örgütleri ile işbirliğimizin etkisi de öyle...
Şimdi...
Hareket zamanı;
Gelin şu kesintisiz eğitim saçmalığına son vermek için el ele olalım!..
Nedir bu kardeşim; israf olmasın diye tabağın boyasını bile sıyırma hassasiyetindeki toplum, milyonlarca çocuğun, gencin israfını büyük bir vurdumduymazlıkla izliyor...
Bu ülkenin ne ülkesi dünyanın tamamını ilgilendiren bir “nesilkırım” sözkonusu...
Dünyanın diyorum; bu memlekette kesintisiz eğitim yokken yani ortaokullarımız varken Türkiye dışında yaşayan pek çok kardeşimiz çocuklarını gönderirdi buralara...
Batı Trakya, Kıbrıs bariz örnekler; ne zaman ki bizim ortaokul bitti, oralardaki eğitim de “Türkiye düşmanlarının” tekeline geçti...
Çocuk, ilköğretim okulunu bitirecek de...
Bıyıkları çıkmaya, sesi iyiden iyiye kalınlaşmaya başlayacak ya da hanımlığın bütün unsurları oturmaya başlayacak da...
Okumaya gelecek bu ülkeye!..
¥
Bir de “lise” dönemi uzatılacakmış; olur şey değil!..
Üçü dört yaptık da ne oldu; çocuklarımız koskoca yıllarını -boşuna- kaybetti...
Şimdi bir daha bir daha mı...
Tam 13 yılını buralarda mı geçirecek çocuk; ne düne, ne bugüne ne de geleceğe dair hiçbir işe yarar bilginin sunulmadığı sistemde, boş yere harcanacak yıllar!..
Çocuk altı yaşında, ekle 13 yıl daha, 18!..
Bir erkek çocuğu için çok şey ifade eder 18 yaş; kız çocuğu içinse pek çok şey!..
¥
Bu söylediklerim gündemin birinci sırasına yerleşmeyi hak edecek kadar önemli değil mi yoksa; Reklamcı Ali Taran’ın aşkları kadar da mı değeri yok!..
¥
İşte başka mevzu; adamın yaşı dolmuş, primi dolmuş, emekliliği hak etmiş...
Ama “Maaş yok” diyorlar...
Anasol-Me döneminin işlevini devam ettiren kazığı:
Prim ödemeksizin yaşını bekleyeceksin!..
Kim, nasıl bekleyecek?..
Sincan’dan bir dost aradı; yaşı aç susuz bekleyemeyeceğinden küçük bir yufkacı dükkânı açmış...
Zamanını ya da çilesini doldururken, otomatik olarak “Bağ-Kur” sistemine geçirilmiş...
Bundan habersiz bir şekilde emekliliğe başvurduğunda, bütün Sincanlılara yufka satsa toplayamayacağı kadar bir paranın borçlusu olduğu söylenmiş!..
Adamcağız...
Açtı telefonu; bir saydırdı ki sorma!..
¥
Sıkıntı büyük; adam işe başvuruyor “yaşlısın” diyorlar, emekliliğe başvuruyor “gençsin!..”
Bunu da soralım:
Ey ahali ve de ey medya; bu meselenin de Reklamcı Ali Taran’ın aşkları kadar önemi yok mu acaba?..
¥
Ne yaparsın, hal böyle...
Balon gündemlerin peşinde bir medya, kahir ekseriyet dayaması lazım gelen yerleri bir yerlere dayamış...
Biz de böyle; “Haso’nun Hüso’nun” meselelerine takılıp duruyoruz!..
Ne aptallık di mi!..
¥
Onu bunu bilmem; kiminin parası kiminin duası!..
Duanın da “fiili” olanı çok daha makbûl!..
Ey kesintisiz eğitimden muzdarip olanlar, ey nesillerin heba olmasına karşı çıkanlar, ey evlatlarını -gerçekten- sevenler, ey kendine ve başkasına yönelik haksız uygulamalara karşı çıkabilme erdemine sahip olanlar...
“Ne yapabiliriz ki” zırvalarını bırakın...
Ve “Nasıl yapabiliriz”e yoğunlaşın!.
Hadi beeeee!..