Söz “özür”den açılmışken...
Sayın Başbakan’ın 1937-38 ve 39 yıllarında olup bitenler yüzünden devlet adına Dersimlilerden özür dilemesi, elbette güzel bir jesttir. Nitekim, Kılıçdaroğlu ve ebedi muhalif Kamer Genç dışında kalan Dersimli önderler tarafından doğru algılanmış ve teşekkür edilmiştir.
Ancak madem bu kapı açıldı, özür yelpazesini biraz genişletmek gerekir. Çünkü o yıllar geçekten de “özür” gerektirecek elim olayların bir biri ardına yaşandığı yıllardır...
Meselâ diyelim...
“Menemen Olayı” yüzünden “Menemen’in yerle bir edilmesi” emri verildiği ve yıllar boyu Menemenliler “âsi” muamelesi gördüğü için Menemenlilerden...
Şeyh Said İsyanı bahane edilerek asılan mazlumlarla sürgüne gönderilenlerin ruhaniyetlerinden...
“Şapka Kanunu”na muhalefet eden birkaç Rizeli ve birkaç Trabzonlu sebebiyle Rize/ Trabzon sahillerinin Hamidiye Kruvazörü tarafından bombalanması ve Erzurum, Tokat, Maraş, Sivas, Bursa gibi kentlerimizde yine şapka yüzünden oluşan muhalefetin kanla bastırılması sebebiyle bu şehir halklarından...
Şapka Kanunu’ndan iki yıl kadar önce yazdığı şapka aleyhine bir kitapçık gerekçe gösterilerek devrin kalburüstü âlimlerinden İskilipli Âtıf Hoca’nın asılması sebebiyle ailesinden...
Ankara’nın gidişatına ayak uyduramayanlardan 1922 ile Menemen olayının yaşandığı 1931 yılları arasında asılan 150 kişinin, 1932-1937 yıllarında asılan 95 kişinin, 1937’de asılan 11 kişinin ve 1937 ile 1950 arasında asılan 220 kişinin yakınlarından...
Prof. Dr. Ergün Aybars’ın “İstiklal Mahkemeleri” isimli kitabında verilen bilgilere göre, 2827 “Müeccelen idam” ile 1.500 idamın ve 243 gıyabı idamın (ki aslında verilen rakamlardan kat kat fazladır) yeniden değerlendirilerek mazlumlarının hakkının teslimi ve akrabalarına “özür beyanı” gerekir...
Rahmetli gazeteci Nimet Arzık hanımefendi, Erzurum’da şapkaya muhalefetten asılan isimler arasında bulunan kendi halinde bir kadının acı hikâyesini anlatır (tabii olaydan yıllar sonra)...
Kasap Aziz’in annesi olan bu kadın şal örüp pazarda sattığı için “Şalcı” lâkabıyla anılan “Şöhret Kadın”dır.
Bir kadının siyaseten idam edilmesi dünya tarihinde görülmemiş bir şey değildir, ama Şöhret Kadın’ın ne siyasetle bir ilgisi vardır, ne de şapkayla...
Şapkaya muhalefet eden kalabalık Vilayete doğru yürüyüşe geçtiğinde kadınlar hamamındadır. “Şöhret Kadın, senin oğlanlar âsilerle bir olup hükümeti taşa tutuyor, git onlara sahip çık” haberi gelmiş, o da çocuklarını kalabalıktan çekmek üzere vilayet konağının önüne gitmiştir. Oğullarını kalabalık arasında göremeyince de, jandarmaların götürdüğünü zannetmiş, bağırıp çığırmıştır. Şöhret Kadın’ın suçu bundan ibarettir.
Hemen tutuklanmış, “Ben bir hatun kişiyim, şapka ile ne derdim ola ki!” demesi işe yaramamış, “Kadınlara ibret olsun ki, erkeklerine sahip çıksınlar” anlayışı çerçevesinde idam cezası verilmiştir.
Asılırken halkın galeyana gelmemesi için de başına bir un çuvalı geçirilmiştir.
Bu acı olay, şimdi “kadın şiddet görüyor” diye vaveyla koparan gazetelere haber olmamış, olamamış, bu yüzden yıllarca saklanabilmiştir. Ama hiçbir hakikat sonsuza kadar saklı kalmaz.
Dersim de, Menemen de, Ali Şükrü Bey’in ve Topal Osman Ağa’nın katli de gün olur gün ışığına çıkar.
Böyle bir süreçten geçiyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.