Ne kravattı ama...

Ne kravattı ama...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, dün öğleden sonra Meclis grubunda yaptığı "tarihî" konuşmayı dinledim. Bugünlerde böyle bir moda var; tarihî maç, tarihî buluşma, tarihî ziyaret... Ama bence konuşma gerçekten tarihî nitelikleri haizdi çünkü genellikle tarihî olaylardan bahsedildi...


Uzatmayayım, anladığım şudur:

Dersim Tenkili'nin bir numaralı sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan'dır!

Kendisine bu eylemde Celâl Bayar ve Adnan Menderes de yardım etmişlerdir. Olaydan 8 sene sonra kurulmuş olsa bile Demokrat Parti işe medhâldardır, hattâ "tenkil"den 23 sene sonra teşekkül eden -rahmetli Dündar Taşer'in unutulmaz tâbiriyle, "Edâlet Partisi"nin de sorumluluktan yakasını kurtarması mümkün görünmüyor, çünkü bu partide kerrât ile Hariciye Vekilliği vazifesini deruhte eden İhsan Sabri Çağlayangil, Seyid Rıza'nın idâmı esnasında orada bulunmaktaydı; herhalde turistik gezi için gitmemişti Dersim'e muhtemelen; "İlerde ortalığı nasıl karıştırabilirim" fikr-i sakîmiyle müstakbel partisini temsil ediyordu!

Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını hazırlarken itina ile seçtiği anlaşılan o cici tâbirle necib "Yalaka Medya"mızın da bilcümle yazar, yönetici ve çalışanı ile Dersim Tenkili'nde birinci derecede sorumluluk taşıdığı anlaşılıyor.

Hâdisede sorumluluğu olmayan biricik topluluk, elbette mübârek, mübeccel ve muhterem CHP'mizdi; bu meyanda Gâzi M. Kemal Atatürk'ün, o esnada zaten menkûb vaziyetteki İsmet Paşa'nın, Dahiliye Vekili Öztrak ve Erkân-ı Harbiye Reisi Mareşal Çakmak'ın meseleye dahli, kesinlikle tahayyül ve tasavvur edilemezdi.

Esasen 1935'te o meşhur Tunceli Kanunu'nu Meclis'e getiren de CHP'nin önde gelen bazı milletvekilleri filan değil, o esnada, kim bilir hangi menhûs ve mel'un bir fikr-i ihânetkârâne ile oradan geçmekte olan bir grup karşı devrimci seyyar satıcıydı (Kestaneci oldukları kuvvetle tahmin ediliyor)!

Teklif'in CHP grubundan (ki aynı zamanda bu doğrudan TBMM genel kurulu anlamına geliyordu!) nasıl geçtiği konusunda tarihçiler arasında şiddetli bir doktriner ihtilâf vardır; bir kısmı, "Çaktırmadan CHP grubuna mensup vekillerin gazozuna ilâç koydular" tezini müdafaa ederken diğer bir tarihçi ekolü hep bir ağızdan, "Ne münâsebet; gazoza, ilâca ne hâcet abi; o günlerde grup, tasarıları okumaya bile gerek görmeden elini kaldırıyordu: Netekim kanuna evet oyu vermek için sağ elini kaldıranlar partinin sağ kanadını, sol elini kaldıranlar da sosyal demokrat cenahı oluşturuyorlardı" demektedirler. Bu ihtilâflı konunun netliğe kavuşması için Sayın Kılıçdaroğlu'nun Meclis'te bir araştırma ve soruşturma komisyonu kurulması, komisyonun CHP Arşivi'ne girip hazırlanan raporu Meclis'e sunulması teklifinde bulunacağına muhakkak nazarıyla bakılıyor; ne var ki bugün, 12 Eylül evveline dair ortada CHP'nin kurum arşivi diye bir şey olmadığından ihtilâfın TV açıkoturumlarında karşılıklı dedikodu ve sataşma usûlüyle karara bağlanması beklenebilir.

Eh, kabul ederim, Kılıçdaroğlu'un, sık sık kahkahalı alkışlarla desteklenen tarihî grup konuşmasını bir miktar yanlış anlamış olmaklığım ihtimâl dahilindedir ama "Van'daki depremzedeler soğukta tir tir titrerken bizim burada Dersim meselesinde CHP'nin rolünü konuşuyor olmamız esef vericidir" meâlindeki sözlerinde yanıldığımı zannetmiyorum, çünkü çok etkili ve inandırıcı idi.

Konuşmayı dinledim; Sayın Kılıçdaroğlu vaziyeti toparlamak için elinden geleni yaptı, çok çalıştı. Formunun doğruğundaydı ama sık sık kendisinin CHP genel başkanı olduğunu tekrarlamak ihtiyacı hissetmesi mânidardı ve bana çok dokunaklı göründü. Gözleri, grubun dinleyici sıraları arasına serpiştirme usûlü yerleşmiş bulunan parti içi muhalefetin dişli isimlerine kayıyordu sık sık; gülümsüyorlardı. Neye gülümsediklerini anlayamadım, kim bilebilir ki?..

Haksızlık etmeyelim, Kemal Bey çok şıktı; özellikle enine siyah-beyaz çizgiler arasına konulmuş küçük siyah kareli kravatı fevkalâde güzeldi, gözümü kravattan ayıramadım yani...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi