Şikevînin duası!
Bu ülkede kime dokunsan Tanrısallaştırma mekanizması devreye giriyor. Her taraf, hatadan münezzehleştirdiklerimizle, hikmetinden sual edilmezleştirdiklerimizle dolu! Ortalık Tanrısallaştırdıklarımızdan geçilmiyor. Gittikçe meydanda kul kalmayacak neredeyse! Kalanlar da en güvenli yol olarak herhangi bir tarafın Tanrısallaştırdıklarına kul kalmayı ve ağızlarını açmamayı tercih ediyor. Çünkü aksine cüret ettiği takdirde kendi camiasının cennetinden kovulup, melun bir şeytan gibi dışlanacağından ve ortada kalacağından endişe ediyor.
İşte bizdeki sosyolojik tıkanmaların kökeni tam olarak bu sorunsala dayanıyor. Tanrısallaştırılanların devranları da böylece sürüp gidiyor. Ardından taraflar arasında bir tanrısallaştırma yarışı baş gösteriyor. Sonra da her tarafın kulları cansiperane bir kutsama yarışına girişiyor. “Rağmen” bir koruma içgüdüsüyle sahaya atlıyor. Sadece saldırıyor. Ölümüne savaşıyor. Körü körüne savunuyor.
Tanrısallaştırılanlar ise mutlak hâkimiyetlerini ve hayatiyetlerini bu sosyolojik konjonktürden beslenerek sürdürüyor. Çünkü bu holiganlar savaşında kaybedilenlerin yerini, sürekli olarak yenileri alıyor.
Kanatları altında güven bulduğu düzenin değirmenine su taşımayan herkes, herkese öteki sayılıyor. Herkes, herkesin ötekisi... Herhangi bir taraftan biri bu çarklardan birine çomak sokmaya kalkıştığı vakit diğeri tarafından anında ötekileştiriliyor.
Düzene aykırı düşenler, iğneden ipliğe samimiyet sorgulamasına tabi tutuluyor.
“Peki, ne yapılmak isteniyor. Türk futbolu çökerse bunun kime ne yararı olacak?” deniliyor. Koskoca Türk futbolu, Aziz Yıldırım’ın çapına indirgeniyor. Ondan ibaret sayılıyor. Hikmetinden sual olunmasın isteniyor. Hatadan münezzehleştiriliyor. Top sırtından saltanat sürmeye devam etsin diye cansiperane bir savaşa tutuşuluyor.
Aziz Yıldırım yargılansın diyenlerin niyetleri, önyargılı bir biçimde sorgulanıyor. Peşinen olumsuzlanıyor. Aziz Yıldırım yargılansın diyenler, topluma karanlık odaklar olarak işaret ediliyor.
Savcı, 83 kişi hakkında takipsizlik kararı verince, bu savaşçı güçlülerin hukuka sirayeti olarak algılanıyor. Azizyıldırımgillerin zaferi!
Savcı, bu 14 futbolcunun futbol hayatlarını bitirmekle, Türk futboluna bomba koymakla suçlanıyor! 93 şüphelinin maçlara girmesinin yasaklanmasının altında bir bit yeniği aranıyor. “Bunların 14’ü futbolcu... Bunların içinde Sercan, Sezer, Vederson, İbrahim Yıldız da var” diyen adama kimse dönüp de “varsa var kardeşim!” diyemiyor.
Bu yüzden kendini karşı konulmaz sananlar yüzü kızarmadan, “Şike iddianamesinde de gizli tanıklar var. Bunlardan biri Ergenekon davasının da gizli tanığı... Senaryo aynı senaryo...” diyebiliyor. Uyarıyor ardından, “Anlaşıldığı kadarıyla bu furyanın arkasından Galatasaray soruşturması geliyor. Türk futboluna bir bomba daha düşecek” diye taraftarları kin ve düşmanlığa tahrik edebiliyor. Hatta daha da ileri giderek “İddianame bir takım güçlerin Fenerbahçe’yi yok etmeyi amaçladığını açığa çıkardı” diyerek bir kesimi hedef gösterebiliyor. “Demek ki yasanın mecliste önce değiştirilip sonra Çankaya’da veto edilmesi danışıklı dövüşmüş. Bu da bir nevi şike değil mi?” diye Cumhurbaşkanı’nı itham edip suçlayabiliyor!
Hukuk şaibe altında bırakılarak “Aziz Yıldırım için 138 yıl hapis cezası isteniyor. Bu bir rekordur. Peki, ne yapmış bu adam? Kaç kişiyi öldürmüş?” diye hesap sorabiliyor.
Ey Abdülyıldırım! Futbol Aziz Yıldırım’ın şahsına münhasır bir spor değil! Fenerbahçe Azizyıldırımgillerin malı değil! Bu adam yargılanırsa korkmayın, futbol çökmez! Çökse çökse şike kraliyet sarayı, Azizyıldırımgillerin tepesine çöker! Bu da ne Fenerbahçelileri ne de futbolseverleri rahatsız eder! Tam tersine futbol içerisine yuvalanmış viral şikecileri def eder! Futbol da Fenerbahçe de gerekirse Galatasaray da “oh be” diyerek rahat bir nefes alır!
Gelelim duasının ucuna üç ünlem dizen şikevînin duasına: “Düşünüyorum da Allah Ecevit’ten razı olsun. İyi ki idam cezasını kaldırdı. Yoksa Aziz bey şimdi idamlık olacaktı!!!” Ne diyelim Allah kurtarmış! Gerçi toplum vicdanında çoktan sallandırıldı ya neyse...
Sonsuz teşekkürler bu kulcuklara rağmen veto kararı için mücadele eden Şamil Tayyar’ın şahsında herkese! En çok da Abdullah Gül’e! Yusuf Ziya konusu da haftaki makaleme!