Bunların dirisi de kandilli!
Şu sıralar Kandil dağı dumanlı!
Mehmetçikler yürüyüş türküsünü şöyle değiştirmiş:
Kandil dağı dumandır
Yaylalar yaylalar!
“Kandil’in dumanı, yoktur PKK’nın imanı!” Kandil’i duman alınca, Pekeke uzantıları da sis içinde kaldılar. Mevsimsiz dut yediler, ağızlarını bıçak açmıyor.
Sırrı, Hasip, Emine ve diğerleri, altı ay önce, “çok kötü şeyler olacak” makamında nakaratlanıyorlardı. Şimdi dut yemiş bülbüle dönmüşler. Arada konuşmuyorlar değil, pekekenin nasıl demokratik ve insancıl amaçları olduğunu, o kadar çoluk çocuğun aşırı şefkatten telef olduğunu, kecekelilerin esasında terörü önlemek için Kürt vatandaşlardan bağış topladığını, kck mahkemelerinin adalet örneği olmak için kurulduğunu filan anlatıyorlar.
Demek ki, şimdi susma veya demokrasi diliyle konuşma, yani araziye uyma zamanı.
Bu zamana nasıl geldik?
Devlet son devrin en namlı şark bülbülü Apo’ya “sus” dedi. O da kafesinde şakımayı bıraktı. Hafiften şakımaya devam ediyorsa da, megafonları çalışmadığı için, kimsenin duyduğu yok.
Megafon da neyin nesi?
Apo’nun bir sürü avukatı varmış...
Pekeke askeriyle bir kaç tabur eder!
Meğer bunlar gündüz cüppeli, gece keleşli imişler!
Kandil resimleri, kandilli resimleri piyasada dolaşıyor. Bir güzel pekeke askeri kıyafeti giymişler, poz üstüne poz vermişler.
Avukatların avukatlarına göre, meğer bunlar piknik yapıyormuşlar!
Piknikten mi geliyon, boyların maaşallah!
Demek ki pekeke kıyafeti, piknik kıyafeti. Bizim neden yıllardır piknik yapamadığımız meydana çıktı. Bir piknik kıyafetimiz bile yok!
Piknikte neler olur? Mangal, muhtelif gıda maddeleri, bağlama, ud, gitar gibi çalgı âletleri...
Bu yavruların omuzlarında da bunlardan asılı. Bunların çalgıları otomatik, tetiğe asılıyorsun, başlıyor çalmaya!
Pekekenin avukatları kandilli... Bunlar hukuk vekili. Bir de “millet” vekilleri var. Onlar kandilsiz mi?
Şu sıralar kandilleri ellerinden alındığı için, etraflarını fazla göremiyorlar. İmamları var, hamam (pardon barış) anneleri var... Var oğlu var.
Bunların ne avukatları gerçek avukat, ne imamları gerçek imam, ne vekilleri gerçek vekil.
Eğer öyle olsalardı, bin yıllık kardeşliği etnik husumete dönüştürmek için bilmem nerelerini yırtmazlardı.
Konjonktür değişti! Pekeke Kandil’den kovuluyor. Son sığınak, hamileri eli kanlı Beşşar! Dağdan yuvarlanan sırtlana sarılır!
Bundan iyisi, Şam’da kayısı!
Şam tahtı yıkılırken himayesine girenler de enkaz altında kalacaklar!
Düzeltme:
Dün yayınlanan yazımızda sözün gelişinden anlaşılabilecek bir hata olmuş. Özür dileyerek düzeltiyorum:
“Madem mevcut hükümete düşmanım, onun düşmanları da benim dostumdur.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.