Şefik Dursun

Şefik Dursun

YÖK katsayı farkını kaldırdı

YÖK katsayı farkını kaldırdı

YÖK Genel Kurulu 1 Aralık 2011 Perşembe günü yaptığı son toplantısında 28 Şubat post-modern darbe döneminde uygulanmaya başlayan katsayı uygulamasını fiilen sona erdirdi. Normal lise mezunları ile meslek lisesi mezunlarının alan içi ve alan dışı tercihlerinde katsayı 0.12 oldu. Yani katsayı kaldırılmadı, katsayı farkı kaldırıldı. Bu meslek lisesi mezunlarının üniversiteye giriş sınavlarında aynı sayıda soruya doğru cevap vermiş olmasına rağmen normal lise mezunlarından daha az puan almasına neden olan bir uygulamaydı.

1998 yılında getirilen farklı katsayı uygulaması ile meslek liselilerin istedikleri fakültelere girmesi imkansız hale geldi. Bu uygulamanın dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in isteği olarak YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz tarafından ikame edildiğini milletimiz biliyor. Amaç İmam-Hatip Liseleri mezunlarının önünün kesilmesi idi... Meslek liseleri mezunlarının farklı alan tercihlerinde katsayısı 0.3, normal lise mezunlarının ise 0.8 idi. Bu nedenle aynı sayıda soruyu doğru cevaplayan meslek lisesi mezunu öğrenci ile normal lise mezunu öğrenci aynı fakülteye girmek istediklerinde aralarında 50-60 puan farkı oluşuyordu. Bu durum, meslek liselerinin tamamen çökmesine sebep oldu. Türk sanayisi kaliteli meslek lisesi mezunu bulamaz hale geldi. Bu nedenle bazı iş adamları fabrikalarını, şartları uygun ülkelere kaydırdılar; Türk sanayisinin en büyük ihtiyaçlarından olan mesleki eğitime büyük darbe vuruldu.

YÖK 2009 yılının sonuna doğru alan içi tercihlerde adayların ağırlıklı ortaöğretim başarı puanının 0.15, alan dışı tercihlerde ise 0.13 ile çarpılmasını kararlaştırmıştı. YÖK’ün bu düzenlemesinin Danıştay’dan dönmesinin ardından, bu kez geçen yılın mart ayında alan içi tercihlerdeki katsayı 0.15, alan dışında 0.12’ye çekilmişti. Bir öğrencinin 0.1 puanla bile yüzlerce öğrenciyi geride bırakmaya yettiği üniversiteye giriş sisteminde bu uygulamanın dahi açıkça bir zulüm olduğu ortadadır. Umarım bu karar da Danıştay’a taşınmaz. Ancak eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, “YÖK’ün bu kararı, kanun değiştirilmedikçe yargı kararlarına aykırıdır. YÖK, kendisini özerk cumhuriyet sayıyor” demiş. Benzer zihniyete göre kılık-kıyafeti serbest bırakan 2547 sayılı YÖK yasasının Ek 17. maddesi sanki yasa değil!.. O zaman da mahkeme kararlarını yasa maddeleri üzerine çıkardılar. O günün şartlarında Genelkurmay brifinglerine yargı mensuplarının askeri otobüslerle gruplar halinde taşındığını milletimiz unutmadı.

YÖK’ün kararının yargıya taşınması da elbette mümkün. Ancak Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer “Bu mesele, yargıya taşınmış olsa bile bir şekilde hallolması gerekir. Zaten MEB kendi müfredat sistemi içinde yaptığı değişikliklerle alan uygulamalarını önümüzdeki yıldan itibaren bütünüyle kaldırıyor. Dolayısıyla katsayının var olması anlamsız hale gelecekti” ifadelerini kullandı. Bu durum belki dava açmaya niyetli olanların önünü keser. Ama geçmişte olduğu gibi Baro müzmin meslek liseleri düşmanı olarak dava açmaya hazır bekliyor da olabilir!.. Sayın Dinçer’in çalışmaları umarız 8 yıllık zorunlu-kesintisiz eğitimi de ortadan kaldırır. Bu da darbe döneminin devam eden uygulamasıdır. Milletin beklediği 8 yıllık veya 11 yıllık ancak zorunlu-kesintili eğitimdir... Sayın Dinçer’in muhtemel böyle bir hizmeti, milletimiz tarafından unutulmayacaktır.

Sayın Özcan’ın gayretini unutmayacağız

Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan YÖK Başkanı olduğundan bu yana hep 28 Şubat’ın üniversiteler üzerindeki baskılarını ortadan kaldırmak için gayret gösterdi; kanunlarda bir değişiklik yapılmadan... 10 Aralık’ta dört yıllık hizmeti sona erecek. Buna rağmen herkese nasip olmayan güzel işlere imza attı. Kendisini önceden tanıyan bir öğretim üyesi değilim. Ama yapılan işlere bakarak onu ve YÖK üyelerini tebrik ediyorum. Yükseköğretim Kanunu 12 Eylül darbe ürünü; kişiye bağlı olarak uygulamaları da değişiyor. Her şeyden önce üniversitelerde huzurlu bir eğitim ortamının olması önemliydi... Bunu Özcan’ın başkanlığındaki ekip başardı. Ancak kurumların kişiye bağlı olarak farklı yönetilmeleri potansiyel tehlikedir. Zaman zaman basına intikal eden haberlerden bazı üniversite yönetimleri başörtüsü yasağını uygulamaya çalışıyor; yasada herhangi bir yasaklayan madde olmamasına rağmen. Öyle bir uygulama ki 28 Şubat döneminden bu yana daha birkaç yıl öncesine kadar, başörtülü öğrenci sanki “okuldan uzaklaştırma cezası” almış gibi derslere, laboratuvarlara ve sınavlara alınmıyordu.

Özcan yönetimi “Eğer öğrencilerin suç işlediği düşünülüyorsa, öğretim üyeleri bu öğrenciler hakkında tutanak tutsun ve disiplin soruşturması açılmasını istesin; bir ceza alırsa o zaman bu öğrenci ile ilgili işlem yapılsın” dedi. Bazıları bunu yaptı ancak ne yasada ne de disiplin yönetmeliğinde bir yasak olmadığı için işgüzarlar ceza veremediler. Ama geçmişte yargıdan alınan desteklerle “derslerin düzenini bozuyor” diye verilen cezalar mahkemelerce onaylanıyordu. Yükseköğretim Kanununda darbe zihniyeti tamamen ortadan kaldırılmalıdır.

Not: Sayın Cumhurbaşkanı Gül “Şike Yasası’ndaki değişikliği” veto etti. Cumhurbaşkanım size teşekkür ediyorum; milletimizin adalete olan inancını korudunuz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi