Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Çölde piknik Kuveyt’te son günüm..

Çölde piknik Kuveyt’te son günüm..

Çölde yaptığımız pikniğin üzerinden kaç gün geçti ama ben yine de size bu gelenekten bahsetmek istiyorum.

Göz alabildiğine kum.. Dağ-tepe yok.. Bir ağaç da göremezsiniz.. Hafif bir rüzgar var.. Çevreniz göz alabildiğine çadır.. Sanki Müzdelifedesiniz.. Bütün Kuveyt çöle taşınmış sanki.. Her yer çadır. O rahat, lüks, geniş evlerini bırakıp, çölde, çadırda oturup çay içiyor, kebab, tatlı ve meyve yiyorlar.. Sohbet ediyorlar.. Çocuklar top oynuyor, ya da salıncakta sallanıyor, onlar için oyun yerleri de düşünülmüş. Erkek çocuklar dört tekerlekli motorsikletlerle çölde sağa sola gidip geliyorlar..

Çöl bu mevsimde oldukça serin.

Araplar yılın altı ayını, hafta sonlarında çölde geçiriyor.. Sahile gitmiyorlar, Denizden uzaklaşıp, çölün içlerine doğru gidiyorlar.

Yazın çok sıcak oluyormuş. Bir de çölde keler dedikleri, çok büyük kertenkeleye benzer, daha doğrusu küçük timsahlar çıkıyormuş. Çöl arslanı, çöl faresi, akreb.. Nisan ayı gelince eve dönüyorlar..

Çölde çadırların kurulduğu bölgelerde su, elektirik, kanalizasyon, market, her şey var..

Kuveytli biri çölün sessizliğini sevdiğini söyledi. Bir başkası yalınayak kumda yürümeyi, koşmayı seviyor.. Bir başkası ise geceleri yıldızların ışıl ışıl parladığı gökyüzünü seviyormuş..

Çölde güneşin doğuşu da, batışı da bir başka güzel..

Çöl yazın ve fırtınalı kış günlerinde ya da şiddetli yağmurda, bir de çekirge sürülerinin istilasına uğradığında çekilmez oluyor..

Kuveytli bedeviler keler eti de yiyor, çekirge de..

Irmak, nehir, dağ, tepe, vadi, göl, ırmak yok. Sadece kum var. Güz alabildiğine düzlük.. Çölün bir başka cazibesi var.. Çöl kumu, toz toprak değil.. Kirli sarı bir kum..

Çölden şehre dönüyoruz. Şehirde bir başka ilginç gelenekleri var.. İran’daki Hüseyniyeye benzer belki, ama dini içerikli bir toplantı değil bu. Her ailenin, tanınmış kişilerin Divaniyeleri oluyor. Haftanın bir günü çat kapı gidiyorsunuz, çay, süt, kahve ikramı yapılıyor. Yemek de veriliyor. Gece yarısına kadar süren toplantılar. Belli bir gündem yok, her şey konuşulabiliyor. İsteyen istediği zaman geliyor, istediği zaman gidiyor.. İktisad da konuşuluyor, siyaset de, din de edebiyatta, tarih de konuşuluyor, felsefe de..

İslam geleneğindeki şûra uygulamaları için güzel bir örnek.. Bir Kuveytli, “burada siyasetin kalbi Divaniyelerde atar” diyor..

Doğrudan demokrasi de demek mümkün Divaniyelere batılı anlamda, ama kadınlar ve çocuklar ortalıkta gözükmüyor.. Özgür bir platform, vezir de gelse protokol yok.. Divaniyede bir konuda uzlaşı olursa, bir gün sonra pazarda ya da yönetim makamında o soru çözülebiliyor..

Divaniyeler bir bakıma halk meclisleri, ya da mahalle şûraları gibi bir şey..

Divaniyelerarası komünler de var. Kendi aralarında komunityler oluşturup, kooperatifler eliyle ihtiyaçlarını da karşılayabiliyorlar..

Kuveyt Irak’ın saldırısından sonra bir türlü kendine gelememiş, ama artık hızla toparlanıyor.. Hâlâ kefalet sistemi devam ediyor, diğer Körfez ülkelerinde olduğu gibi yabancı işçilerin pek bir hakları yok. Ücretleri havaici asliyenin altında. Bir yandan bunlar var, öte yandan olumlu başka birtakım özellikler.. Vakıf geleneği, Divaniye geleneği bunlardan ikisi..

Ülke monarşi ile yönetilse de, bazı çabalar da yok değil.. Bir istişare meclisi, hükümet teşkili konusundaki denemeler ne yazık ki çok da başarılı değil..

Sanırım özellikle ve öncelikle Körfez ülkelerinin değişen dünya ve bölge şartlarına göre kendilerine yeni bir yol haritası çizmeleri gerek..

Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek.. Değişim kaçınılmaz. Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. “Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal”. Her şey daha iyi olacak. Tabii biz zamanın ruhunu doğru okursak..

Ha! Bu arada bir gecede iki Divaniyeye katıldım.. Eski ve yeni bakanların da olduğu Divaniyelerdi bunlar.. Hemen söylemeliyim ki, herkes Türkiye’deki gelişmeleri dikkatli izliyor ve bizim için dua ediyorlar.. Türkiye’nin tarihi ve bugünki rolü üzerine çok güzel şeyler söylüyorlar.. Ama bizim bu bölge ile yeterince ilgilenmediğimiz de bir gerçek. Karşılıklı ilişkilerin daha da geliştirilmesi, biraz da istismarın önlenmesine bağlı.. Bazı olumsuz örnekler, zamanla iyi giden ilişkilerin bozulmasına sebeb olabilir.. Bazı olumsuz örnekler de dinledim.. Sanırım bizim diplomatlarımızdan bazıları da zamanın ruhunu kavramış değiller.

Selâm ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi