Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

İç hesaplaşma AK Parti’de mi, CHP’de mi?

İç hesaplaşma AK Parti’de mi, CHP’de mi?

Bir “iç hesaplaşma” lâfıdır gidiyor... Hani, bir atasözü vardır; “Elin gözündeki çöpü görür de, kendi gözündeki merteği görmez” demiş atalarımız... CHP ve MHP kurmaylarının yaptığı da bu... Kendi içlerindeki “hesaplaşma”yı görmezden gelip, “cambaza bak” taktiğiyle, “AK Parti’de iç hesaplaşma olduğunu” iddia ediyorlar.

Önce CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, dün de MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri dillendirmiş bu iddiayı!..

Diyorlar ki;

“Şike Kanunu’na ilişkin tartışmalar, AK Parti içerisinde devam eden iç hesaplaşmanın dışavurumudur!..

Malûm, Başbakan Erdoğan rahatsız... AK Parti’de, Sayın Başbakan sonrası için sanki bir iç hesaplaşma yürütülüyor.

Başbakan’ın hastalığından faydalanıp, bir liderlik sevdasına düşmüşler... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç rol kapma sevdasında... Her ikisi de liderlik yarışında!”

TARTIŞMA NEREDEN ÇIKTI?

Tabiî, bu açıklamalara;

“Aç tavuk, kendini mısır ambarında görürmüş” deyip geçmek mümkün!.. Gerek CHP’liler, gerek MHP’liler, “Erdoğan’dan yana gibi” görünüp, akılları sıra “AK Parti’ye fitne sokmaya” çalışıyorlar!..

Yoksa, “Erdoğan’ın rahatsızlığı” umurlarında değil!.. AK Parti’de, gerçekten büyük bir “iç hesaplaşma” olduğuna inansalar var ya; böyle “demeç”le filân kalmazlar, zil takıp oynarlar!..

Ama;

Kendi söylediklerine kendileri de inanmıyor ki, “alt perdeden” konuşuyorlar!..

Peki, bu “tartışmalar” nereden çıktı?..

Elbette, “Şike Yasası”ndan!..

“7 ay önce” çıkan Şike Yasası’ndaki cezaların “ağır” olduğu iddiasıyla çıkarılan “yeni yasa”nın; “Kişiye özel izlenimi verdiği ve cezaların caydırıcı olmadığı” gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından “veto” edilmesi, “tartışmaları” da beraberinde getirdi.

Malûm, önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yüklendiler... “Çankaya Noteri olmadığını yeni mi hatırladın?.. Daha önceki yasaları niye veto etmedin de 4 partinin imza attığı bir yasayı geri gönderdin?” diye sordular...

Sonra, işin içine AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli’nin “Yasayı aynen Meclis’e getireceğiz” şeklindeki açıklaması ve AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın; “Ben bu yasaya oy vermem!.. Madem ısrar ediliyor, o zaman referanduma götürülsün!.. Halk kabul ederse, istifa ederim... Reddederse, grup başkanvekilleri istifa edecekler mi?” şeklindeki çıkışları, partide bir “kavga” varmış gibi yansıdı kamuoyuna...

Açık ve net söyleyeyim;

Ben, AK Parti’de bir “kavga” veya “iç hesaplaşma” olduğuna inanmıyorum... Madem “demokrasi” diyoruz, işte gördünüz, herkes “şahsî görüş”lerini dillendiriyor!..

Ne yani, daha önce Tayyip Erdoğan’ı “tek adamlığa özenmek”le itham eden bu muhalefet değil miydi?.. Erdoğan “tek adamlığa” özenseydi, hiç bu tartışmalara göz yumar mıydı?..

Demek oluyor ki;

O da, “Yeni yasa”nın tartışılmasını istiyor... Kimbilir, belki o da rahatsızdır, “caydırıcılığı” olmayan “kişiye özel yasa”dan!..

Dolayısıyla;

Şimdilik susuyor olabilir...

Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, benim tanıdığım Erdoğan; “pire için yorgan yakacak” bir adam değildir!.. “Şike Yasası”nın lehinde veya aleyhinde konuşuyorlar diye de, hiç kimseyi harcamaz!..

DOKTOR ZORUYLA DİNLENİYOR!

“Hastalığına” gelince...

Allah’a şükür ki, Başbakan’ın sağlığı yerindedir... Geçirdiği ameliyat, kendisini sarsmıştır ama, şu anda “çok iyi”dir... “Evinde dinleniyor” olması da, sadece ve sadece “doktor zorlamasıyla”dır!..

Eğer, kendisini “sağlıklı” hissetmeseydi “Katar’a gitmeye” kalkar mıydı?..

Tamam, 10-12 Aralık’ta Katar’a yapacağı gezi iptal edildi... Ama niye?..

Yine “doktor zorlaması”yla!..

Öyle ya;

Yol uzun...

Buna, bir de “uçaktaki basıncı” eklerseniz, bu yolculuğa çıkmak, yeni “ameliyat” olmuş biri için “risk” oluşturabilirdi.

Doktorlar “hayır” deyince, Erdoğan da bu “uzun ve yorucu yolculuk”tan vazgeçti!..

Bunu özellikle yazıyorum ki;

Hiç kimse “çapanoğlu” aramasın!..

Daha da önemlisi;

Muhalefet partileri bir ümit, hayâl ve beklenti içine girip de, boş yere el ovuşturmasın!..

Kaldı ki;

Doktorların “istirahat” baskısına rağmen, yine de yatıp, “dinlenmiyor!”

Malûm, dün de Katar Emiri Şeyh Hamad el Tani ve KKTC Başbakanı İrsen Küçük’le görüştü... Her iki görüşme de “toplam 2.5 saat” sürdü ki, “sağlıklı” olmasa, bu görüşmeleri yapamazdı... Ve ayrıca; “son derece sağlıklı ve neşeli”ydi!..

Demek istiyorum ki;

Erdoğan’ın “hastalığından” dolayı, hiç kimse hayale kapılmasın, hele hele muhalefet partileri, kendilerini “mısır ambarı”nda görmesin!..

Bu “hastalık”tan,

Onlara ekmek çıkmaz!..

KILIÇDAROĞLU ŞAŞKIN!

Bence, özellikle CHP’liler; “AK Parti’de bir iç hesaplaşma var” görüntüsü vermeyi bırakıp, kendi partilerindeki “liderlik kavgası”na baksalar, daha iyi olur gibime geliyor.

Onlar, “cambaza bak” taktikleriyle “dikkatleri AK Parti’ye çekmek” isteseler de, “CHP’nin fokur fokur kaynadığı” gerçeğinin üzerini örtemezler.

Evet, CHP fokur fokur kaynıyor!..

Özellikle “Dersim bozgunu”ndan sonra, Kemal Kılıçdaroğlu iyice şaşkına döndü, sağa-sola sataşmaya başladı.

“Kimyası o kadar bozuldu” ki, “dengesini öyle kaybetti” ki, “oğlunun doğum tarihi”ni bile unuttu!..

1 Aralık Perşembe günü Ankara’da yaşanan olayı biliyorsunuz... Bir “resim ve heykel sergisi”ni gezdikten sonra, “Bedelli askerlik” konusunu sormuşlar Kılıçdaroğlu’na... Ve tabiî; “Oğlunuzun 1982 doğumlu olduğunu biliyoruz... Oğlunuz da bedelli askerlikten yararlanacak mı?” diye de eklemişler.

“Hayır” demiş;

“Bunu oğlumla da konuştum...

Oğlum, bedelli askerlikten yararlanmayacak!”

Kılıçdaroğlu, bu “ucuz numara” ile neyi amaçladı, “tribünlere” mi oynamak istedi bilmiyorum ama, bu “zoka”yı hiç kimse yutmadı.

Çünkü, Bay Kılıçdaroğlu’nun oğlu Kerem “1982 doğumlu” değil, “5 Haziran 1983 doğumlu”dur!..

Yani, istese de, “30 bin lira”yı vermeye hazır olsa da “bedelli askerlik”ten yararlanamaz!.. Öyle ya, yaşı tutmuyor!..

Sadece bu “doğum tarihi şaşkınlığı” bile Kılıçdaroğlu’nun nasıl bir “savrulma” içinde olduğunu göstermeye herhalde yeterlidir!..

“1 milyon el ilânı” dağıtılıp da, sadece “20 bin kişi”nin katıldığı “İzmir Mitingi”nde, yargı mensuplarına söyledikleri de, “çatacak yer aradığı”nın bir göstergesidir!..

Tam bir “şaşkın ördek” gibi!..

Ama, o da haklı!..

CHP, YENİ LİDER ARIYOR!

Bir yanda “Dersimli”lerin, bir yanda partideki “ulusalcı”ların arasında sıkışıp kaldı!.. Ne “Dersimli”lere yaranabiliyor, ne de “ulusalcı”lara!..

Meselâ, “ulusalcıların baskısı” sonucu görevden alınan Tunceli İl Başkanı Hüseyin Güneş diyor ki;

“CHP’nin Tunceli’deki oylarında ciddi düşüşler var!.. Eski genel başkan yani Deniz Baykal döneminde yapılan anketlerde partinin ildeki oyları yüzde 27.7 idi. Oysa kısa bir sürede, partinin oy oranı yüzde 15.6’lara düştü... Vatandaşın partiye bakış açısı değişti Tunceli’de... Bu düşüşte Dersim tartışmalarının da etkisi ciddi oldu.”

Peki, “Dersim’de itibarı kalmayan” Kılıçdaroğlu’nun parti içinde bir “ağırlığı ve itibarı” var mı?..

Hayır, yok!..

O kadar yok ki; Deniz Baykal ve Önder Sav taraftarları, sürekli “gizli toplantılar” yapıyorlar...

Çünkü, Kılıçdaroğlu’ndan ümitleri kalmamış...

Ekranlara çıkıp, açık açık diyorlar ki;

“Biz CHP ideolojisine ters düşen her şeye karşı çıkarız... CHP’nin ideolojik yapısını yansıtacak bir liste hazırlanmadı bu dönem... Parti içerisinde eksen kaymasının yaşanmasını istemiyoruz... Aslında sıkıntılarımız çok büyük. Yeni bir genel başkanla 22 Mayıs Kurultayı ile yola çıktık... Oybirliği ile kurultay delegeleri Kemal Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlığa taşıdı... Çok heyecanlıydık ve iktidara geleceğimize inanıyorduk... Ama sonraki zamanlarda Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu, parti iktidara gelmez ve başarı sağlanamazsa görevini bırakacağını söylemişti. Ancak bu günlere geldik. Partimiz giderek kan kaybediyor. CHP’de kan değişiminin yararlı olacağına inanıyoruz.”

MEDYATİK ADAYLAR!

Kılıçdaroğlu muhalifleri, şu anda kendilerine bir “Abi” arıyorlar!... Deniz Baykal ve Önder Sav gibi bir “Abi!”

Yani, partiyi kurultaya kadar götürecek bir Abi!.. Yeter ki, herkesin içine sindirebileceği biri olsun!..

Haa, bu arada, son günlerde medyada pek fazla öne çıkan Muharrem İnce’nin de, elbette “ince hesapları” var!..

Ve tabiî; “İstemem, yan cebime koy” taktiği uygulayan Mustafa Sarıgül’ün de!..

Şansları ne olur bilemem...

Bildiğim şu ki, CHP; kendisine “yeni genel başkan” arıyor!.. Herhangi bir isim üzerinde “uzlaşma” sağlarlarsa, Kılıçdaroğlu’nun biletini kesecekler!..

EŞ-DOST-AKRABA PARTİSİ!

İşte bu “lider arayışı” dallanıp budaklanmasın diye, CHP kurmayları, habire “cambaza bak” taktiği uygulayıp, dikkatleri AK Parti’nin üzerine çekmek istiyorlar!..

“Çevir kazı yanmasın,

Kılıçdaroğlu uyanmasın!”

Ne var ki, Kılıçdaroğlu da, “altının oyulmaya çalışıldığının” farkında!..

Kurultay’da kazık yememek için; bir yandan “il başkanları”nı görevden alıyor, bir yandan il teşkilâtlarına “eş, dost ve akrabalarını” getiriyor!.. Meselâ, Tunceli’deki 15 kişilik yeni yönetimde, “Kılıçdaroğlu’nun 7 akrabası” varmış, iyi mi?..

Uzun lâfın kısası;

AK Parti’de bir “iç hesaplaşma” yok!..

Ama CHP, “cadı kazanı” gibi, fokur fokur kaynıyor!..

Bir gün, Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiden “tehcir” edildiğini duyarsanız, hiç şaşırmayın!..

Zira, “hesaplaşma” büyük!..

Kılıçdaroğlu, gön-de-ri-le-cek!..



Karagümrük yanıyor

Malûm, önceki gün; İstanbul’da “Karagümrük Çetesi”ne yönelik bir operasyon yapıldı... Nuri ve Vedat Ergin kardeşler hapiste olmasına rağmen, ağabeyleri Nejat Ergin, çeteyi yeniden “diriltmeye” çalışıyormuş...

Aylardır “yakın takipte” olan polis, Nejat Ergin’le birlikte 10 kişiyi gözaltına almış...

Operasyonun “şaşırtan” tarafı ise, 2007 Türkiye Güzeli Neslihan Önder’in de gözaltına alınanlar arasında olması!..

Bir “güzel”in “çete” ile ne işi olabilir ki?..

Acaba, “işadamlarına şantaj” için mi kullanılıyordu?..

Operasyonun asıl şaşırtan tarafı ise; “gözaltına alınan 10 kişi” arasında “Cübbeli Ahmet Hoca’nın 2 adamı”nın da bulunması...

Biri “koruma”sı imiş, diğeri de “şoförü!”

Ne yalan söyleyeyim; bu gözaltılara en çok ben şaşırdım...

Hadi, diyelim ki; Neslihan Önder; kocasından boşanmak için onu dövdürmek isterken “çetenin tuzağı”na düştü ve ondan sonra da, “ünlü isimlerle çektirdiği görüntüler”le “çetenin şantajları”na alet oldu...

Peki; “Cübbeli Hoca’nın 2 adamı”nın ne işi var bu “kirli dünya”da?.. Yoksa onlar da; Hoca’ya ait olduğu iddia edilen “sevişme kasetleri”nin internet sitelerine servis edenlerin “bulunması” için mi gittiler “çete”ye?..

Cübbeli Hoca, dün açıklama yapmış; “Ben gözaltında değilim” diye...

İyi de, “koruması ve şoförü” niye gözaltında?!?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi