Oldu olacak, Erçakmak’ı mezarından çıkartıp asın!
Tarih, 2 Temmuz 1993...
Yer, Sivas’taki Madımak Oteli’nin önü.
Dönemin Refah Partili Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak, çıkmış yüksek bir yere; “galeyan halindeki kalabalığa” sesleniyor: “Sakin olun!.. Dağılın!”
Fotoğrafa lütfen dikkat:
Cafer Erçakmak’ın yüzü “kalabalığa dönük”tür... Hemen arkasında da, “itfaiye aracının merdivenlerinden indirilen Aziz Nesin” görünmektedir.
Söyleyin Allah aşkına;
“Kalabalığı tahrik etmek isteyen” bir adam, “hedef göstereceği” bir adama “yüzünü” mü döner, “sırtını” mı?..
Öyle ya;
Eğer “hedef gösteriyor” olsa; yüzünü Aziz Nesin’e döner; “İşte elimizde, daha ne duruyorsunuz?” diye bağırır...
Ama Erçakmak;
Kollarını açmış, “kalabalığı sakinleştirmeye” çalışıyor... Ki, Aziz Nesin, merdivenlerden rahatlıkla inebilsin... Nihayetinde, iniyor da... Sağ salim iniyor!..
İSTİKLÂL MAHKEMELERİ ZİHNİYETİ!
İşte bu fotoğraf, tam 18 yıldır tartışılıyor... “Embesil kafa”lar, bu fotoğrafı göre göre, Erçakmak’ın “tahrikçi” olduğunu iddia ediyorlar ki, böyle bir iddiada bulunabilmek için, “embesil” olmanın yanında herhalde “kör” olmak da gerekir!..
“İdeolojik körlük” dedikleri, işte böyle bir şey olsa gerek!
İşin garip tarafı;
Cafer Erçakmak, 10 Temmuz 2011 tarihinde “vefat ettiği” halde, bu tartışmalar hâlâ devam ediyor!..
Hem de;
“İstiklâl Mahkemeleri” mantığıyla!..
Malûm, İstiklâl Mahkemeleri de;
“Sanığın idamına, şahitlerin bilâhare dinlenmesine” şeklinde kararlar verirlerdi.
Hatta, bununla da yetinmezler;
“İdam” ettikleri bazı sanıkları “idam sehpası”ndan indirirler, sonra kaldırıp, boynuna “yağlı urgan”ı yeniden geçirir ve “ikinci defa idam” ederlerdi!..
O kadar “sadist ruhlu”ydular ki;
“Gömülen sanıklar”ın mezarlarını açtırıp, yeniden “idam sehpasında sallandırdıkları” bile iddia edilir!..
“Sadist ruhlu” bu hakimlerin evlâtları veya torunları, aynı zihniyeti bugün de devam ettiriyorlar!..
Demek ki, “gen”leri aynı!..
ADLİ TIP’IN RAPORU
Efendim, olay şu:
Aralarında Cafer Erçakmak’ın da bulunduğu “Sivas olaylarının firari 7 sanığının yargılandığı” duruşma, 6 Aralık Salı günü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılmış!..
Savcı; “Cafer Erçakmak dışındaki 6 sanık hakkındaki dâvâların zamanaşımından düşürülmesini” talep etmiş...
Öyle ya;
Cafer Erçakmak “öldüğüne” göre, onun açısından dâvâ bitmiş demektir!..
Zaten; Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaşan “Adli Tıp Kurumu raporu”nda da; “10 Temmuz 2011’de ölen ve gömülen kişiden alınan kan örnekleri ile Erçakmak’ın oğlundan alınan kan örneklerinin DNA profilleri karşılaştırılmış ve Cafer Erçakmak’ın, oğlu Ergün Erçakmak’ın; yüzde 99.9 ihtimalle biyolojik babası olduğu tesbit edilmiştir!” denilmektedir.
Peki, bu ne demektir?..
Şu demektir: “Mezardaki kişi, Cafer Erçakmak’tan başkası değildir!”
Yani, olay bitmiştir!..
İLLA MEZARI AÇTIRACAKLAR!
Ama, hayır!..
“Sanığın idamına, şahitlerin bilâhare dinlenmesine” şeklinde kararlar veren ve hatta bununla da yetinmeyip, “idam” ettikleri kişiyi “ikinci defa idam” eden “İstiklal Mahkemesi hakimleri”nin zihniyetini taşıyan günümüzün “çağdaş”(!) avukatları, “itiraz” ederler;
“Adli Tıp; niye Erçakmak’ın annesinden değil de, eşi ve oğlundan kan örneği aldı?.. Ölen kişinin Cafer Erçakmak olduğu ne malûm?.. Bu kuşkunun giderilmesi için, yeniden araştırma yapılsın!”
Buyur, burdan yak!..
Şu “sadist kafa”yı, şu “intikamcı kafa”yı görüyor musunuz?..
Hani, bazen diyorlar ya;
“İstiklâl Mahkemeleri’ne iftira atıyorsunuz!.. Onların; sanıkları ikinci defa idam ettikleri iddiası bir iftiradır!”
Mı acaba?..
Şahsen ben; “aynı zihniyetin bugünkü devamı”na bakıyorum da; “Ne iftirası!.. Bal gibi gerçek” demekten kendimi alamıyorum!..
Çünkü, “bugünkü zihniyet” ile, “dünkü zihniyet” arasında, “yüzde 99.99 oranında benzerlik” vardır!..
“Aynı DNA’nın ürünleri”dirler!..
“İstiklâl Mahkemeleri’nin hakimleri” ile “bugünkü avukatlar” arasında, belki “biyolojik bir beraberlik” yoktur ama “ideolojik beraberlik”leri olduğundan kuşku yok!..
Hem de, “yüzde 99.99 oranında!”
ANNE ÖLMÜŞ, BABA ÖLMÜŞ!
Baksanıza; “Mezarda yatanın Cafer Erçakmak olduğu ne malûm?.. Yeniden araştırılsın!” diyorlar...
İstiyorlar ki;
“Mezar yeniden açılsın!.. Yeniden DNA örneği alınsın ve annesinden alınacak kan örneği ile karşılaştırılsın!”
“Zalim”ler böyle bir talepte bulunurlar mı bilmem, ama böyle bir talepte bulunmak için, herhalde “Firavun” olmak gerekir!..
Çünkü, bu “ölü”ye bir “zulüm”dür!..
Evet, “zulüm”dür, çünkü;
Adli Tıp’ın, “yeni bir araştırma” yapmasına imkân ve ihtimal yoktur!..
Zira, “Cafer Erçakmak’ın annesi” vefat etmiştir... “Babası” da vefat etmiştir!..
Hatta ve hatta;
“Kardeşleri” de vefat etmiştir!..
Ne olacak yani;
“Sadist zihniyetli avukatlar tatmin olacak” diye, şimdi onların da mı mezarları açılacak, onlardan da mı DNA örnekleri alınacak?..
Edep ya hu...
İnsaf ya hu!..
Ama bunlar; o kadar “zalim” ki, gözlerini o kadar “intikam hırsı” bürümüş ki; bunlar “mezar açtırmak”la da yetinmez, Erçakmak’ın mezardan çıkan kemiklerini bile cayır cayır yakarlar!..
Bu kadar “sadist”tirler!..
Hele bakın “surat”larına!.. O suratlardan sadece “kin ve öfke” fışkırıyor!..
İçlerindeki kara, yüzlerine vurmuş!..
UZMANLAR NE DİYOR?
Dedim ya;
Cafer Erçakmak’ın “annesi” vefat etmiş, “babası” vefat etmiş, “kardeşleri” vefa etmiş!..
Bu durumda ne yapacak Adli Tıp?.. Elbette “oğlundan” alacak DNA örneğini...
Kaldı ki, “uzmanlar” da, “Adli Tıp, doğru olanı yapmıştır” diyor...
Buyrun, “iki uzman”ın görüşleri:
¥ Prof.Dr. M.Fatih Yavuz (İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü):
“Anne baba hayattaysa, onlardan alınacak örneklerle karşılaştırılması en doğru sonucu verecek yöntemdir. Hayatta değillerse; kullanılan bir başka yöntem eşi ve oğlundan alınacak kanlarla karşılaştırma yapılmasıdır.”
¥ Prof.Dr. Hamit Hancı (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı):
“Karşılaştırma, kişinin çocuğuyla da yapılabilir. Bu anne ve babasıyla yapılacak karşılaştırmayla aynı sonucu verir. Bunda itiraz edilecek bir şey yok.”
Yani?..
“Adli Tıp doğru yapmıştır!”
ADLİ TIP’TAN SON NOKTA
“Rapor”a ve “uzman görüşleri”ne rağmen, kameraların önüne geçen “tatminsiz bayan”lar ile “demeç şehveti”ne katılan “bay”lar iddialarında ısrar edince, Adli Tıp yeni bir açıklama yaptı ve “son nokta”yı koydu:
“Ergün Erçakmak’a ait DNA profili ile anne Nuran Erçakmak ve baba olduğu iddia edilen ve fethi kabir yapılarak kan örneği gönderilmiş olan Cafer Erçakmak adlı şahıslara ait DNA profilinin karşılaştırması yapıldı... Babalık indeksi, 9232080,093 olarak hesaplandı. Cafer Erçakmak, yüzde 99.99 ihtimalle Ergün Erçakmak’ın biyolojik babasıdır.”
Peki, bundan sonra ne olur?..
“Tatminsizler güruhu” acaba “tatmin” olup, “Kabul” mü derler, yoksa “mezarların açılmasında” ısrar mı ederler?..
Elbette bilemiyorum.
Bildiğim şu ki;
“Zırlamaya” devam ederler!..
Sivas’a gidip “provokatörlük” yapan bir Aziz Nesin’in “masum” olduğunu iddia eden, “galeyan” halindeki kalabalığı “sakinleştirmeye” çalışan merhum Cafer Erçakmak’ı ise “tahrikçi” olarak damgalayan bu “zihniyet”ten her şey beklenir!..
Eğer “idam” cezası kaldırılmamış olsaydı var ya; bunlar Cafer Erçakmak’ın naaşını mezarından çıkarıp, “idam sehpası”nda sallandırırlardı!..
Çünkü, gözlerini “kan” bürümüş!..
Ağızlarından “nefes” değil,
“İntikam” fışkırıyor!..
Yaparlar mı, yaparlar!..
“Kemik”lerini mezardan çıkartıp da, “yakmayı” istemezlerse namerdim!..
“Dersimlileri katleden zihniyet”ten, “Erçakmak’ın ölüsünü katletmesi” de beklenir!..
DDK HAREKETE GEÇMELİ
İşte bu zihniyetin frenlenmesi için, merhum Cafer Erçakmak’ın oğlu Ergün Erçakmak’ın;
“Şimdi de babamın ölüsüyle uğraşıyorlar, babamın mezarlığı yap-boz tahtası mı?.. İnsan hakları bizler için geçerli değil... Çünkü bizim arkamızda kimseler yok.. 18 yıldır bize cüzzamlı muamelesi yapılıyor... 18 yıldır ailemle beraber çile çekiyoruz. Babam çilesini çektikten sonra öldü kurtuldu ama şimdi de mezarında çile çektirmeye devam ediyorlar” şeklindeki feryadına ve “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den istirham ediyorum; Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirsin ve Madımak olayını etraflıca araştırtsın!” şeklindeki talebine aynen katılıyor ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, DDK’yı harekete geçirip, tıpkı “Yazıcıoğlu Suikasti”ni aydınlattığı ve “katilleri ortaya çıkarttığı” gibi; “Madımak’ın gerçek katilleri”ni de ortaya çıkartmasını bekliyorum!..
Yeter ki, bu “zulüm” bitsin!..
Yoksa, bu “sadist ruhlu zalim”ler, ortalığı velveleye vermeye devam edecek!..
Şahsen ben, bir “Müslüman” olarak “Madımak’la yüzleşmeye” hazırım...
Peki, bu “sadist ruhlu”lar;
Hem Madımak’la, hem de Başbağlar’la yüzleşmeye hazırlar mı?..
Hiç sanmıyorum...
Zira, “yüzleşmek” için, insanda “yüz” olması gerekir!..
“Yüzsüz”ler, “yüzleşemez”ler!..
Şike yasası ve Erdoğan
Başbakan Tayyip Erdoğan; “gösterilmek istendiği” gibi, asla “tek adamlık özentisi” içinde biri değildir... Tam aksine, “son karar”ını vermeden önce, “yakın kurmayları” ve “görüşlerine itibar ettiği” kişilere danışır, “ne düşündüklerini” sorar, onlarla “istişare” eder ve kararını ondan sonra verir... Verdiği karar “kendisi” veya “partisi” için “risk” taşısa da, kolay kolay kararından dönmez...
O halde; “kulüp başkanlarının ısrarlı talepleri” sonucu “7 ay önce” çıkarılan “şike yasası”nın yeniden değiştirilmesi taleplerine, “Bu iş yaz-boz tahtası mı?” diyerek karşı çıkan bir Tayyip Erdoğan; niye yeni yasa çıkarttı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “veto”suna rağmen, niye “Geri adım atmayın, aynen çıkartın!” diye talimat verdi?..
Şahsen ben, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; “Gül’le çatışma” izlenimi verecek bir tavır içine gireceğine kesinlikle ihtimal vermiyorum.
Eğer “iddialar” doğruysa; “Yeni Şike Yasası”nda niye “ısrarlı” olduğunu da bir türlü anlayamıyorum... Çünkü, Sayın Erdoğan; “Sultan Abdülhamid taktiği”ni çok iyi bilir... “Rus elçisi”nin “Evet” dediği bir olaya, Sultan Abdülhamid’in “Hayır” dediğini bilmiyor olamaz...
CHP ve MHP, bu işe “balıklama” atlıyorsa, bunda bir “bit yeniği” olmalı değil mi?..
Onlar gibi, Tayyip Bey de “Evet” diyorsa; “işin içinde çok daha büyük işler” olmalı... İşte onun, ne olduğunu bilemiyorum...
Herhalde yakında öğreniriz!..