“Dolar, 2’nin üzerine doğru!..”
Girne
Harun Adıgüzel’i bilirsiniz...
Bilmeyenlere anlatalım; kendisi rulman işi yapar.
Rulman dediğin, dönen bir cisimdir.
Küçüklüğümüzde takırtılı arabalarda (tornet) kullanırdık, şimdi farkında olmaksızın her bir yerde döndürüyoruz...
Öylesine önemli bir malzeme ki bu; uygun rulmanı kendin üretemiyorsan bağımsızlıktan filan bahsedemezsin.
Zira; otomobilleri, uçakları elektrikle götürmenin çareleri bulunuyor ama rulmansız gidiş olmaz.
Uçağın, tankın, jetin, cipin kilitlenir ve düşman haşırt diye...
*
İşte Harun Adıgüzel, bu rulman işinin ordinaryus mühendisidir: “Rulman dünyasının Obaması” diyorlar kendilerine...
Obama’nın “Bir zenci olarak ABD’nin tepesine çökmesi gibi”;
Bir Müslüman Türk de küffarın elindeki rulmanı üretiyor ve el diyarlarında döndürtüyor...
Bağlantı buradan!..
Bu Harun Bey’in, Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Eymak, 87 ülkeye rulman satar.
Kendisi bir de www.haberevet.com adlı internet sitesinin yayın kurulu başkanıdır, bir manada meslektaş yani...
Sağolsunlar, davet ettiler birlikte Kıbrıs’a uzandık...
Bir grup işadamıyla, gazeteciliktir, rulmandır, efendime söyleyeyim, dolardır, altındır, Galatasaray’ın asırlar sonra Fener’i yenmesidir, şudur budur; uzun uzun muhabbetlerimiz oldu...
Varsa yoksa ekonomi...
Sorduk Harun Bey’e:
“Paramız olsa hani, nereye yatırırdık... Ekonominin yakın geleceği ne, falan filan...”
Dedi ki:
“Türkiye’nin geleceği üç ana temel üzerine oturuyor. Biri enerji, diğeri tarım ve tarıma dayalı teknoloji, bir diğeri de yüksek katma değerli teknoloji”..
“Harun Bey, tekniğe girme, yorma bizi...
Ekonominin yakın geleceği ne? Sen ne görüyorsun?”
*
“Benim gördüğüm Serdar kardeşim, dolar iki lira sınırı aşıp, iki buçuğa kadar çıkar!..”
“Yapmaaa!..”
“Enflasyon tüfede çift haneye çıktı... Üfede de çift haneye çıkar. Faizler 15-20 aralığına oturur!..”
“İki sene evvel daha bi hoş, daha bi olumlu konuşuyordun Harun Abi...”
“Evet öyleydi... Ama cari açık sürdürülemez noktaya geldi!..”
*
“Cari açık nasıl düşecek?.. Ya da düşmedi diyelim; farkı borçla kapatamaz mıyız?.. Biraz daha çeviremez miyiz?”
“Hayır, çevrilemez hale geldi.”
“Hükümet ne yapıyor?..”
“Bence iyi şeyler yapıyor. Dövizi tutmak için çaba göstermek zarar veriyor. Dövizin on yıl boyunca çakılıp kalması Türkiye’yi ithalat cenneti yaptı!..”
“Ya da eşek cenneti!..”
“Biraz öyle... Dolar’ın biraz daha artması tehdit değil, ithalatı kısacak bir gelişmedir.”
“Parası olan dolara mı yatırsın yani?”
“Parası olan işadamı işine yatırsın!.. Üretime yatırsın!..”
“Üretim kolay mı bu ülkede?..”
“Zor!..”
“Niye?..”
“Bürokrasideki takozlar hâlâ yerli yerinde!.. Devletin üretimin altyapısını oluşturması lazım. Hükümetsen bürokrasideki takozları ortadan kaldıracaksın!.. Yoksa, yüksek cari açığa devam!..”
“Hükümetin Suriye politikasını nasıl buluyorsunuz?..”
“Bir yıl evvel ekibimizle Suriye’ye gittik. O tarafa yüklü giden, Suriye’den de Türkiye’ye boş gelen kamyonlar...15 kilometrelik kamyon kuyrukları vardı. Bir dolu Türk vatandaşı Halep-Hatay arası mekik dokurdu. Şimdi, bir anda hava döndü. Artık özgürce seyahat bile edemez hale geldik. Körfez Krizi’nde bir koyup üç alma stratejisi izledik... Sonra ise... Neyi aldık hatırlıyorsunuz!.. Batı, bizi zararımızla bırakır!.. Bu konularda, bin düşünüp bir adım atmak lazım. Suriye ile kapışmaya gerek yok!..”
*
Bizler Kıbrıs’tayız...
Burada acayip “vatan, millet, Sakarya” durumları var; bir toparlayalım yazarız...