Resul Tosun

Resul Tosun

16 sene daha kaybetme lüksümüz var mı?

16 sene daha kaybetme lüksümüz var mı?

Bugün bayramın bizde üçüncü Mekke'de dördüncü günü. (Bu vesileyle ben de bayramınızı tebrik ediyorum.)Teknolojinin insanın önüne geçtiği 21. yüzyılda ortak bayramımızı bile aynı günde yapacak kültür ve anlayışı henüz yakalayamamışız.

Aynı soya mensup aynı dili konuşan insanların birbirini yemek için fırsat kollayan ayrı ayrı devletleri var. Ayrı devlet olmalarının hadi anlayalım ya birbirlerini yemek için fırsat kollamalarını nasıl yorumlayalım?

Sadece bunlar değil soyu sopu dili ve rengi ayrı olan Müslüman devletlerin vatandaşları Arafat'ta bir araya geldiler. Renkleri ve dilleri farklı da olsa hepsinin aynı dine mensup olması onları bir ibadet içinde bir araya getirdi. Milyonlarca Müslüman'ın Mekke'deki bu birliği sembolik olmanın ötesine geçmedi geçemiyor. Arafat'taki mesaj bir türlü alınmıyor algılanmıyor.

Birlik ve beraberlik, kardeşlik ve ümmet şuuru dillerde ve belki kalblerde aynı ama kalıplarda ve uygulamada maalesef çok ama çok farklı.

Bu farklılık siyasi tercihlerin dayattığı bir gerçeklik.

Farklı vatandaşlık kimliği taşıyan Müslümanlar Arafat'ta ne kadar barış ve birlik mesajı verirse versin kimliğini taşıdığı ülkenin siyasetçileri -politika cambazları desek daha uygundur- bildiğini okumakta ve dost edinmemeleri gerekenlerle birlikte hem ülkelerini hem de bölgelerini maceradan maceraya sürükleyip durmaktadır.

İslam dünyası bayram değil yas tutacak durumdadır maalesef.

Bayram dinimizin en önemli ikinci bayramı olunca ister istemez insanın zihninde benzer çağrışımlar gidip geliyor.


* * *
Birlik beraberlik barış ve hoşgörü mesajlarının havada uçuştuğu ülkemize gelecek olursak bambaşka bir gerçekle yüz yüzeyiz.

Kandil'e yapılan operasyon ikliminde girdiğimiz için bayrama damgasını vuran da bu operasyonlar oldu.

Genelkurmay'ın son derece makul mantıklı ve gerçekçi açıklamalarına rağmen kamuoyunda büyük bir zafer elde edilmiş gibi bir hava oluştu. Bu havanın etkisiyle bayramın hoşgörü iklimi yerini, terör örgütüne destek verdiği gerekçesiyle vatandaşların bir kısmına karşı nefret duygusunu tahrik eder bir havaya terk etti.

Bu durum devletin zirvesini de etkiledi. Siyasi partiler birbirilerini ziyaret ederken Meclis'te grubu bulunan ve yüz binlerce oy alarak seçmenini temsil eden bir siyasi partiye karşı bayramın hoşgörüsü çok görüldü. Adamların adaylığına itiraz etmemişsiniz, seçimlere katılmalarına ses çıkarmamışsınız, grup kurmuşlar, Meclis'te oda vermişsiniz, kırmızı plakalı resmi araç tahsis etmişsiniz, diplomatik pasaport vermişsiniz sonra da bayramda muhatap almıyorsunuz!.

Mahkeme kararı olmadan insanlar suçsuz olduğuna göre, insanlardan oluşan kurumlar da suçsuzdur.

Bugün itibariyle hukuken hakkında mahkeme kararı bulunmayan bir siyasi partiye karşı takınılan bu tavır demokratik olabilir mi?

Halbuki hiçbir zaman yapılmasa bile onlara oy veren yüz binlerce vatandaşa saygı için böylesi mübarek bir dini bayramda hoşgörü göstermek gerekirdi. Onları ayırmamak gerekirdi. Onları da ziyaret etmek, ziyaretlerini kabul etmek gerekirdi. Bu ziyaretleri de lazım gelen uyarıları yapmak için bir fırsat olarak görmek gerekirdi.

Siyasetçilerimiz tam tersini yaparak bayramdaki hoşgörüyü de gölgelemiş oldular.

öte yandan, kaçmayıp yurda dönen genel başkanlarını kaçma ihtimaline binaen -Kaçacak olsaydı adam yurda dönmezdi- tutukluyorsunuz.

Hani terörle mücadele sadece silahla olmazdı.

Gerek bayramda boykot edilmelerinin gerekse bu tutuklamanın devlete ve millete ne faydası oldu merak ediyorum.

Ben Kandil'e yapılan operasyona karşı değilim tam tersine yerinde buluyorum. Şiddet uygulayana karşı elbette ki güvenlik güçleri anladıkları dilden cevap verecektir. Şiddete karşı hoşgörü olmaz.

öte yandan memleket evladı düğün dernek yaparak askere gidip zor şartlar altında bile vatan sağ olsun derken birilerinin askerden kaçmasını da kesinlikle onaylamak mümkün değildir. Suçlu mutlaka cezasını çekmelidir. Böylesi konularda affa bile şiddetle muhalefet edenlerdenim.

Ama daha suçlu olduğu mahkeme kararıyla ispat edilmeden bir siyasi partiye ve genel başkanına bu şekilde üstelik hoşgörü ikliminin hakim olması gereken bir bayram gününde suçlu muamelesi yaparsak iyi niyetli olduğumuzu nasıl anlatırız?

Devletimiz kendi aleyhine delil icat etmekten hangi faydayı umuyor?

Adamların eline niye koz veriyoruz?

Daha önce enselerinden sürükleyerek tutuklayıp partilerini kapatmak suretiyle sorunu bitirdiğimizi zannettik ama bitmediğini aksine daha da büyüdüğünü gördük ve 16 sene kaybettik. Bir 16 sene daha kaybetmeyi göze alacak kadar lüksümüz var mı?

Yoksa birileri sorunun çözülmesini engellemek mi istiyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Resul Tosun Arşivi