Oooof, of... Nolacak bu Kılıçdaroğlunun hâli?
Eskiden; Ne olacak bu memleketin hali? diye sorardık... Aynı soruyu güncelleyip herhalde şöyle sormak gerekir; Ne olacak bu Kılıçdaroğlunun hali?
Çünkü Kılıçdaroğlu, zor durumda...
Bir kaleci gibi, her seferinde ters köşeye yatıyor ve sürekli gol yiyor!..
Hem, öyle goller ki;
Tam 90dan çakıyorlar!..
Tabii, bunda penaltıya yol açan takım arkadaşlarının hatası kadar, kendi hatalarının da büyük rolü var.
Alın işte;
1 milyon kişiye el ilânı dağıtmalarına rağmen, ancak 20 bin kişinin katıldığı İzmir mitinginde bir lâf söyleyecek oldu, yüzüne-gözüne bulaştırdı.
Malûm, o mitingte demişti ki;
¥ Yargı senin arka odanda verdiğin kararı onaylayan bir makam haline geldi. Bunu Türkiyede bilmeyen kim var?
¥ Buradan AKPnin arka bahçesi konumuna gelen, AKPli bir yargıç gibi görev yapan yargıçlara sesleniyorum. Herkes aklını başına almalı, herkes namusuyla görevini yapmalı.
¥ Anayasa Mahkemesine hülleyle yargıç atıyorlar. Bu yargıya güvenelim mi? Yargıtaya 160 tane sanki militan seçtiler. 160 blok oy kullanılıyor. Sizin 160ınızın da görüşü aynı mı?
LEFTERLER VE DEFTERLER!
Kılıçdaroğlu, bu sözleriyle AK Partiye gol attığını düşünüyordu ki; Lefterler ve eski defterler açılıverdi.
Lefter olayını biliyorsunuz.
30 Aralık 2010 gecesi, gazetecilere verdiği yılbaşı resepsiyonunda, Fenerbahçe tutkusunu Leftere bağlayıp, şöyle demişti Kemal Bey;
Çocukluğumuzda Lefter çok iyi bir kaleciydi, ondan etkilenip Fenerli oldum. O sırada Lefterin kaleci olmadığını hatırlayan bir gazeteci devreye girmiş ve demişti ki; Efendim, bildiğim kadarıyla Lefter kalecilik yapmadı
Kemal Bey biraz şaşkındı;
Sanırım bir ara yaptı.
Verdiği cevaptan kendi bile tatmin olmamış olmalı ki; Lefter başarılı bir Fenerbahçeliydi diyerek geçiştirmeyi tercih etmiş ve konuyu kapatmıştı!..
Evet, Lefter olayı böyleydi!..
Kılıçdaroğlu yanlış topa girmiş ve bir gaf daha yapmıştı!..
Tabiî, Bay Kılıçdaroğlunun candaş danışmanları hemen devreye girmiş ve gazetecilere rica(!)larda bulunmuşlardı:
Ne olur bu olayı yazmayın!
Özgür basın(!) bu rica üzerine elbette susmuş, bu olayı sansür etmişti...
Şamil Tayyar yazmasaydı, hiç kimsenin ruhu bile duymayacaktı!..
Gelelim, eski defterlere!..
Bay Kılıçdaroğlu; Gazeteciler özgürce yazamıyor!.. Hapse atılma korkusuyla, gerçekleri dile getiremiyor gibi lâflar edince, CHPnin tek başına iktidar olduğu yıllarda, yani yolunu yol belledikleri Milli Şef İsmet İnönülü yıllarda, 108 gazetenin kapatıldığı hatırlatıldı kendisine!.. Üstelik, gazetelerin dini yayın yapmaları da yasaklanmıştı!..
Sizin anlayacağınız;
Akşam yenilen hurmaların, geceleyin mideyi tırmalaması gibi, Kılıçdaroğlunun sarfettiği sözler de, bir süre sonra bir köz olup, yakıyordu kendisini!..
Gerçekten zor durumdaydı!..
HAKİM DEĞİL, MİLİTAN LÂZIM!
Meselâ İzmir Mitinginde sarfettiği o sözlerin, bir bumerang gibi, dönüp de kendisini vuracağını nereden bilebilirdi?..
Hakim ve savcılar için Militan, yargı için Arka bahçe demişti ki, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhanın, Eylül 2010daki ses kasetleri çıkıverdi ortaya!..
Emine Hanım diyordu ki;
Bizim, HSYKda verimli olacak, rapor hazırlayacak adama değil, YARSAVın militanı gibi çalışacak adama ihtiyacımız var!
Hoppalaaa!..
Kılıçdaroğlu AKP militanı diyor, karşısına CHPnin militanları çıkıyor!..
Üstelik; aile boyu militan!
Çünkü efendim;
Emine Ülker Tarhan hanımefendi militan ararken, kocası Mehmet Umur Tarhan, ondan da şeddeli çıkmış ve demiş ki;
Elini taşın altına sokmayanlar tasfiye edilmeli!
Arkadaşları, ondan da şeddeli;
Bize tasfiyeci değil, yok edici ekip lâzım!.. Yok edici ekiple çalışmalıyız!
Şu hâle bakın;
Adamlar, militana bile razı değil, kendilerine terminatör arıyor!..
Bu durumda, naapsın Kılıçdaroğlu?..
Adamcağız, kendi arka bahçesinde, militandan da öte terminatörler yetiştiğini nereden bilsin?!?..
Ağzından ne çıksa,
Anında tıkaçlanıyor!..
Ooof, oooff;
Nolacak bu Kılıçdaroğlunun hali?
KUCAKLAŞIN DİYORDU Kİ!
Daha dün CHP Genel Merkezinde düzenlenen CHP İl Genel Meclisi Üyeleri Toplantısında diyordu ki;
Özel mahkemeler AKP iktidarına karşı çıkan sivil toplum kuruluşlarının, gazetecilerin, yazarların çizerlerin, üniversite hocalarının toplanıp mahkum edildiği mahkemelerdir!.. O nedenle hukukun üstünlüğü Türkiyede yoktur. Üstünlerin hukuku vardır!.. Ama buna karşılık ayakta duran bir umut vardır, o da CHPdir ve statükoya karşıdır... Bakınız tarihe, göreceksiniz. Hegemonyasını kuranlar, statükocular hep böyle iktidar olmuşlardır. Tarihte binlerce örneği vardır.
Ve teşkilata nasihat ediyordu:
Sakın şunu unutmayın; parti içi sağlıklı rekabete sonuna kadar kapımız açık. Biri il başkanı olmak isteyebilir, başka biri isteyebilir, parti içi rekabet başımızın üstüne... Hiç bir sorun yok, her seçilen unutmayın CHPlidir. Kin, düşmanlık yok. Ötekileştirmek yok, herkesi kucaklamak var. Bu partiye sevgiyi ve hoşgörüyü getirmek zorundayız.
Kazandığı zaman, rakibimizi önce gidip biz kutlayacağız. Boynuna sarılıp tebrik edeceğiz. Bu işin kuralı budur.
MECLİSTE TERÖR!
Evet, Bay Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezinde konuşup; hukuktan, kucaklaşmadan, eleştirilere tahammülden filân söz ediyordu ki; TBMMde bir saldırı olayı yaşanıyordu!..
CHP Gençlik Kolları Başkanı İrfan İnanç Yıldız ve CHP Milletvekili Faik Tunayın danışmanı Yavuz Demir, Bugün gazetesinin parlamento muhabiri Ezelhan Üstünkayanın üzerine saldırıyor ve bir yandan da bağırıyorlardı;
Siz de gazeteci misiniz ulan?
Bereket ki Meclisteki diğer gazeteciler ve Meclis Polisi devreye girmiş de, Ezelhan Üstünkayayı CHPlilerin lincinden kurtarmışlar!..
Peki;
İrfan İnanç Yıldız ve Yavuz Demirin bu kadar öfkelenmelerine, Mecliste terör estirmelerine yol açan haber neydi?..
Ezelhan Üstünkaya, dünkü Bugün gazetesinde yayınlanan haberinde diyordu ki;
CHPli gençlerden, başkanlarına ihale suçlaması... CHP Gençlik Kolları içinde bir süredir devam eden tartışma, sanal aleme taşındı... Gençlik Kolları Başkanı İrfan İnanç Yıldız hakkında bir internet sitesinde dile getirilen ihale iddiaları, sosyal paylaşım siteleri Facebook ve Twitterda tartışılıyor.
CHP Gençlik Kolları üyeleri, Gençlik Kollarından sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Zeki Gündüzün Facebook sayfasında da bu iddialara yer vererek, Gündüze, Yıldızı görevden alma çağrısı yaptı. Bazı partili gençler, Facebookta Yıldız aleyhine bankamatik memuru adlı gruplar oluştururken, Gençlik Kolları yönetiminin banka hesap hareketleri ve mal varlıklarının açıklanması istendi.
Haber bu... İşte bu haber yüzünden, İrfan İnanç Yıldız ve Yavuz Demir; Meclise gelip, terör estirmişler!..
Şu hâle bakın; bir yandan Özgür basın diyorlar, bir yandan da; basını susturmak için, gazetecinin üzerine yürüyorlar!
Demek oluyor ki; bunlar Özgür basın derken, CHPnin yolsuzluklarını yazmayan basın demek istiyorlar!..
Yazarsan, sustururlar!..
Ya da kan kustururlar!..
NE DESE, TERSİ ÇIKIYOR!
Oooooff, of!..
Nolacak bu Kılıçdaroğlunun hali?
Her nereye el atsa, lime lime dökülüyor!..
Leftere Kaleci diyor, adam gol kralı çıkıyor!..
AKPnin arka bahçesi diyor, karşısına YARSAV çıkıyor!..
Yargıçlar için AKPnin militanları diyecek oluyor, karşısına kendi bahçesindeki militanlar ve de terminatörler çıkıyor.
Tam, kucaklaşmadan, eleştiriye tahammülden söz ediyor, karşısına saldırganlar çıkıyor!..
Tam, gazeteciler, yazarlar ve çizerlerin mahkûm edildiğinden şikâyet edecek oluyor, gazeteciye saldıran CHPli goriller çıkıyor karşısına!..
Sarılın diyor, gidip gazetecinin boğazına sarılıyorlar!..
Söyleyin, naapsın bu adam?..
Adamlarına hedef gösterip, Mersine diyor, onlar gidiyor tersine!
Ne dese, ne etse, tersi oluyor!..
Nolacak bu Kılıçdaroğlunun hali?..
Tamam, Mecliste terör estiren İrfan İnanç Yıldız ve Yavuz Demiri görevden almışlar ama; sözlerini de geri alabilecek mi?
Ya da, şöyle soralım;
CHP militanlarına ne yapacak?..
Onları da kovabilecek mi?..
Yoksa;
Onlara diş geçiremez mi?..
Allahı inkâr serbest, soykırımı inkâr yasak!
Avrupa ülkelerinin özgürlük anlayışını bir türlü anlayabilmiş değilim... Biliyorsunuz, rapor üzerine rapor yayınlayıp; azınlıkların özgürlüklerinin kısıtlandığından veya tutuklu gazetecileri bahane edip, basının düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunmadığından dem vururlar... Yani, derler ki; Herkes, düşüncesini özgürce ifade edebilsin!
Amaaa!.. Fakaaat!.. Lâkin!.. Hitler, Yahudilere soykırım yapmadı diyemezsin!.. Ya da, Ermeni soykırımı iddiaları tam bir palavra! diyemezsin!
Eğer, Düşünce ve ifade özgürlüğüm var, ben fikrimi ifade ediyorum diyecek olursan, yandın!.. Ya, Fransa zindanlarında 1 yıl hapis yatmayı, ya da 45 bin euro para cezası ödemeyi göze alacaksın!..
Tamam, özgürsün!.. Düşünceni özgürce ifade edebilirsin!.. Bir ateist isen; Allahı bile inkâr edebilir, Hz. Muhammede (sav) özgürce saldırabilirsin!.. O kadar özgürsün ki, Müslümanlara Terörist bile diyebilirsin!..
Evet, Allahı bile inkâr edebilirsin ama Yahudi ve Ermeni soykırımı(!)nı asla ve kata inkâr edemezsin!.. Sana Özgürsün dediysek, o kadar da değil!.. Özgürlüğün sınırı; Yahudi ve Ermeniye kadardır!.. Müslümana sövmekte özgürsün, ama Yahudi ve Ermeniye sövmek yasak!..
Yemişim, bunların özgürlük anlayışını!..
Ulan; ilk önce siz özgür olun, siz!..
Yahudinin kucağında oturup da, hiç özgür olunur mu?..