“Ben de Sakal Bırakacağım”
“28 Şubat Post Modern Darbe” sürecinde Başörtüsü yasağının yoğun uygulandığı günlerde bir mecliste öğretmen arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Söz dönüp dolaşıp başörtüsü yasağına geliyor.
O günlerde bizim İmam Hatip Lisemiz de yoğun baskılar altındadır. “İlle de yönetmeliği uygulayacaksınız” diyorlar müdürümüze. O ise çırpınıp duruyor. Bir yandan öğretmenlerle istişare ediyor, “asla, sonuna kadar dayanacağız” tepkileri karşısında maneviyatı güçleniyor, bir yandan da gelen baskılar sebebiyle yeniden “ne yapalım?” telaşıyla tekrar soruyor…
Bize göre Sütçü İmam olayının herkesin yüreğine kazındığı Kahramanmaraş’ta böyle bir cinayet olamaz. Bu devlet millet ilişkisine acımasızca balta vurmaktır. Bu tahribi yıllar geçse kimse onaramaz. Maraşlı bunu yapanı asla affetmez. Dışardan biri yapsa neyse, bir gün çeker gider, ama yerli biri yaparsa, cenazesi bile kılınmaz. Böylesine bir ihaneti yaşamaktansa, istifa edip gitmek daha az zararlıdır.
Müdür Bey gelen her devletliye Kahramanmaraş’ın farklı olduğunu anlatmaya çalışarak zaman kazanmak peşindedir. Sonuçta kızların başını açtırmaya tam cesaret edemeseler de müdürü görevden alacaklardır.
Böyle bir ortamdayız. “Biz ne yapabiliriz?” diye konuşup duruyoruz. Birçok şey sayılıp dökülüyor çare veya tepki olarak. Ben bir teklif sundum: “Gelin hep birlikte sakal bırakalım. Hem dinî bir vecibeyi yerine getirmiş, hem de kızlarımıza destek vermiş oluruz.”
Meclistekiler önce bir şaşırdılar. Tepkiler değişik oldu. Birisi yarı şaka: “Aman müdür duymasın! ‘Benim başörtüsü ile derdim başımdan aşkınken bir de siz mi?’ der de kalbine iner adamın sonra.”
Birisi “Şaka yapmanın sırası mı?” diye sordu.
Ben şaka yapmadığımı söyledim. Hepimiz olmasa bile en azından emekliliği gelmiş hocalarımızın bunu yapabileceğini, bir denemeye değer olduğunu, bir yönetmelik ihlalinden çok büyük şeylerin olmayacağını, olursa da, hak hukukun nasıl ayaklar altına alındığının herkese ayan beyan gösterilmiş olacağını, çok zor durumda kalınırsa istifanın basılacağını, ama bu haklı tepkinin ses getireceğini… anlattım.
Uzun uzun konuştuk. Sesli düşündük hep beraber. Sonuçta bu fikir benimsenmedi. Biz de üstünde daha fazla durmadık.
Sakal bırakmanın dindeki yeri malumdur. Yine de www.cemalnar.com’daki şu özet bilgileri bir okuyalım:
“Sakal bırakmak: Rasulüllah (s. a. v. ): ”müşriklere muhalefet edin (benzemeyin), sakalı bırakın, bıyıkları kırpın.” buyurmuştur. (Buharî) .
Bu ve benzeri hadislerle tatbîkâta bakan âlimlerin çoğunluğu, sakalı tıraş etmenin haram olduğu neticesine varmışlardır.
Kadı İyaz, bunun mekruh olduğunu söylemiştir… Muâsır âlimlerimizden Yusuf el-Kardavî de mekruh olduğu görüşünü benimsemiştir. Bazı çağdaş âlimler, sakal bırakmanın bir âdet meselesi olduğunu düşünerek, mübah olduğunu söylemişlerdir.”(1)
Belki bazıları, “Düğün değil, bayram değil, nerden çıktı bu mevzu?” diyebilirler. Bu ülkede deli çok, dolayısıyla bayram eksik olmaz. Ama biz “nerden çıktığını” gene de söyleyelim:
Dışişleri Bakanı Ali Babacan AB. Parlamentosunda "Türkiye'de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da birtakım haklar yüzünden sıkıntı çekiyor" deyince Mehmet Ali Birand şöyle başlık atmış: “Anlamadım: Müslümanlara baskı mı yapılıyor?”(2)
Evet Mehmet Ali Birandın çenesindeki o birkaç kıl var ya, işte o bile bize yıllar yılı yasaktı. çok istememize rağmen, dinimizin bir emri olan sakal bırakmak yasaktı. Ben bu yasaktan emekliye ayrılarak kurtuldum ama, memurlara hala da yasak.
Emekli olunca okul müdürü beni bir tutam uzamış sakalımla sokakta görünce, “çok uzamış, şunu biraz kessene.” Dedi.
Ben de ona: “Etme müdür bey! Bu daha az. Ben onu yıllarca öyle özlemişim ki, uzarsa göbeğime kadar bırakacak ve hasret gidereceğim.” Dedim.
Sayın Birand ve benzerlerine sormak lazım, “sizce bir müslümanın dininin emri olmasına ve de kendisinin istemesine rağmen sakal bırakamaması bir baskı değil midir?”
Eğer baskı ise, “Anlamadım: Müslümanlara baskı mı yapılıyor?” demek, saçmalamaktan başka nedir?
Şimdilerde başörtüsü yasağı daha da sert biçimde uygulanmaya başladı Anayasa mahkemesinin çağdışı kararından sonra. Yürek burkan ve isyan ettiren sahneleri tekrar yaşamaya başladık. İşte Van’daki ve Sivas’taki manzaralar…
önerim hala geçerlidir; başörtüsü mağduru kızlarımızın ve kadınlarımızın çektiklerini daha yakından yaşamak isteyen erkekler, sakal bırakmalıdırlar. Başörtüsü kadınlar için neyse, sakal da erkekler için aşağı yukarı odur.
Acaba dinin sakal bırakma emrini yerine getirmeyen erkekler, kadınların başörtüsü mücadelesini desteklerken, kendi içlerinde samimiyet ve tutarlılık sorgulamasını yapıyorlar mıdır?
(www.cemalnar.com)
(1)Ramazan Pak. http://www.cemalnar.com/index.php?option=com_content&task=view&id=135&Itemid=48&catid=27
(2)http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=760711&AuthorID=86&Date=30.05.2008