Buhran çağı!
2011'in siyasi, ekonomik, sosyal ve doğal afetlerle ilgili raporlarını, notlarını değerlendirdiğimiz, "geriye ne bıraktığını" sorguladığımız bugünlerde, bir adım öne geçip 2012'de bizleri neyin beklediğine de bakma fırsatımız elbette var. Hatta, bu yılı sorgulamayı bırakıp önümüzdeki yılda karşılaşacağımız muhtemel gelişmelere odaklanmak belki çok daha acil ve önemli.
Öyle, Maya takvimi gibi sansasyonel konuları kastetmiyorum. 2011'in ilk günleri tahminler yürüttüğümüz, bir çoğu gerçekleşen gelişmelerden söz ediyorum. Arap Baharı, dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz, giderek yeniden Soğuk savaş dönemine girişimiz, krizin dünya genelinde siyasi ve askeri sonuçları ve daha niceleri.
Bütün bunlar bu yılla sona ermeyecek, yeni yılda da devam edecek. Hatta daha da travmatik bir hal alacak. Mesela ekonomik krizin siyasi, sosyal ve güvenlik çerçeveli sonuçları daha da öne çıkacak. Avrupa iç bölünmesi daha da belirginleşecek. Ortadoğu'daki kamplaşma daha yakıcı hal alacak.
Bunlar sevimsiz şeyler, hiç birimiz olacağını düşünmek bile istemiyoruz. Ama gerçekler ve bizler bunlarla yüzleşeceğiz. Hayal pazarlamak mümkün, genel beklenti de bu yönde. Ama hayal pazarlamak bizleri bu sarsıcı gelişmelere karşı tamamen savunmasız bırakıyor.
IMF Başkanı Christine Lagarde, yeni yılda, Avrupa'daki borç krizinin tüm dünyayı tehdit edeceğine dikkat çekerken aslında Batı'nın 1930'li yıllardaki büyük buhran yaşama riski olduğunu söylüyor.
Son derece doğru ama yeni bir durum değil. Yıllardır, krizin gerçekten ne olduğunu söyleyenler hep buna dikkat çekti. Bugünkü durumun, İkinci Dünya Savaşı öncesine benzediğini hatırlattı. Bu ne demek? O dönemdeki ekonomik buhran, insanlık tarihinin en kanlı savaşının gerçek sebebiydi. Krizin üstesinden gelinemezse, jeopolitik çözülmeler yaşanacak, dünya güç haritası yeniden şekillenecek, güç kayması çok ciddi bölgesel ve bölge için çatışmalara yol açabilecek, bir çok bölgede sosyal patlamalar yaşanacak demektir. İşte dünya, 2012 yılında bu gerçeğe daha da yakınlaşacak. Bugün Arap Baharı dediğimiz şey biraz da bunların sonucu. İsyan, Ortadoğu'da özgürlük adalet için, Batı'da refah düşüşü için, Doğu'da refah arayışı için olacaktır. Avrupa başkentlerinde ve ABD şehirlerinde hissettiğimiz dip dalga, hızla isyana, sosyal patlamalara dönüşebilecek.
Dünyanın neresine bakarsanız bakın iki şey göreceksiniz: Devletler arası gerilim hızla tırmanıyor, bir çok coğrafyada keskin rekabetler, hesaplaşmalar öne çıkıyor. Bu durum nerede, nasıl bir patlamaya yol açar, bilemiyoruz. İkincisi, bütün dünyada, zenginliği yönetenlerle refah arayanlar arasında müthiş bir düşmanlık var ve bu hızla büyüyor, tehlikeli bir hal alıyor. Sonucunun da nerelere uzanacağını kestirebilen yok. Ekonomik krizi çözüm bulamadıkları gibi, bunlara da bir çözüm bulabilmiş değiller.
ABD'yi ele alalım ve 2011'de ne olmuş bakalım:
1- ABD halkının yüzde 48'i fakirlik sınırında.
2- Evde oturan çocukların yüzde 57'si fakirlik sınırında.
3- İş sahibi olanların çalışmadan geçirdikleri zaman tam 40 haftaya denk geliyor. Yani iş sahibi olanlar da işsiz.
4- Küçük işletmelerin yüzde 77'si yeni eleman almayacağını söylüyor.
5- Orta sınıfın gelir düzeyi, 2007'ye göre yüzde 6.8 düştü.
6- Çalışanların yüzde 20'si fakirlik sınırının altında ücret alıyor.
7- Posta servisi geçtiğimiz yıl 5 milyar dolar zarar etti.
8- Bazı bölgelerde ev fiyatları yüzde 64 düştü.
9- 25-34 yaş arasındaki erkeklerin yüzde 19'u aileleriyle yaşıyor.
10- Yedi Amerikalıdan üçü on adet kredi kartı kullanıyor.
11- 2011'de dış ticaret açığının 558.2 milyar dolar olması bekleniyor.
12- Büyük şirketlerin CEO'larının maaşı son 12 ayda yüzde 36.5 arttı.
13- Ülke nüfusunun yüzde 6.7'si aşırı yoksulluk içinde yaşıyor.
14- Evsiz çocukların sayısı yüzde 33 arttı.
15- Bill Gates, bütün varlığını ABD hükümetine verse ülkenin ticaret açığını sadece 15 gün kapatabiliyor.
16- ABD hükümetinin toplum borcu 15 trilyon dolar.
17- Her gün borç miktarına 4 milyar dolar daha ekleniyor.
Listeyi daha çok uzatabiliriz. Olumlu göstergeler, iyimser ifadeler gerçekleri örtmüyor maalesef. "Avrupa ve Amerika için 2012 nasıl bir gelecek vadediyor" sorusunun cevabı hiç de hoş değil. Krizin siyasal ve sosyal sonuçlarını belki de yeni yılda göreceğiz. Avrupa ve ABD başkentlerinin, sokaklarının, krizi fırsat bilerek zenginliklerini katlayanlara duyulan öfke kaplayacak.
Moral bozucu şeyler bunlar.. Ama gerçek..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.