Madame'ın teklifi
Türk-Fransız ilişkilerini bir kez daha krizin eşiğine getiren Madame Valerie Boyer'in yasa önerisinin adı şöyle: "Irkçılıkla mücadele için AB hukukunun ulusal hukuka taşınmasına ve Ermeni soykırımının varlığının tartışılmasının önlenmesine ilişkin yasa önerisi."
Aslında işin içinde Ermeni soykırımı iddialarını reddedenlere ya da kuşkuyla bakanlara 1 yıl hapis ve 45 bin euro para cezası verilmesini öngören bölüm olmasa, yasa önerisi Fransa'da ciddi bir ihtiyaca cevap verecekti.
Zira ülkelerinin özgürlük ve eşitlik diyarı olmasıyla övünen Fransızlar arasında ırkçılık aldı yürüdü.
O kadar ki, birkaç yıl öncesine kadar aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin (Hani şu Jean-Marie Le Pen'in partisi; şimdi liderlik bayrağını kızı Marine Le Pen devraldı) tekelinde olan ırkçılık ya da ırka dayalı ayrımcılık virüsü artık Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin partisi sözde merkez sağdaki Halkçı Hareket Birliği'nden merkez soldaki Sosyalist Parti'ye kadar siyasi yelpazenin büyük bir bölümüne sıçradı.
Siyasiler örnek olunca, sokaktaki vatandaş da enfeksiyon kaptı tabii.
İşte Fransız futbol camiasında fırtınalar estiren son örnek:
Geçen hafta sonunda oynanan Brest-Auxerre maçında yan hakemlerden Johann Perruaux konuk takımın yıldız futbolcularından Kamel Chafni'ye ("Kamil Şafni" diye okunuyor), "S...tir git Arap" diye bağırdı. Nedeni: Orta hakem Tony Chapron'un Chafni'ye önce sarı kart göstermesi, itiraz edince kırmızı kartla ihraç etmesi, Auxerre oyuncusunun derdini anlatmadan sahadan çıkmayı reddetmesi. Dahası var; yan hakemin hızını alamayıp, "Hadi yallah Arap" dediği de belirlendi.
***
Meraklıları hatırlar; geçen yıl Fransız Milli Takımı'nın Genel Direktörü François Blaquart, Futbol Federasyonu yetkilileriyle yaptığı bir toplantıda öyle bir öneride bulundu ki, kıyamet koptu: "Milli Takım'daki Arap ve Afrika kökenli oyuncu oranını yüzde 30'la sınırlandıralım!"
Blaquart sonunda istifa etmek zorunda kaldı ama bu, gerçeği değiştirmedi: Fransa'da ırkçılık toplumun derinliklerine kök salmaya başladı.
Sosyologlar, siyaset bilimciler ve iktisatçılar 1930'ların Avrupa'sını hatırlatmaya başlayan bu gelişmeyi ekonomik sorunlara bağlıyorlar. İşsizliğe, krize, yoksullaşmaya ve bu üç etkenin tetiklediği suç artışına...
***
Daha önce birkaç yazının konusu yaptım; aşırı sağcı, ırkçı, yabancı düşmanı akımlar tüm Avrupa'da yayılıyor. Nazizm, faşizm artık lanetli ideolojiler olmaktan çıktı. Sadece başlarına "Neo" sıfatı ekleniyor; o kadar. "Neo-nazi", "Neo-faşist", "Neomilliyetçi" gibi...
Üstelik; bu ideolojileri temsil eden partiler birçok Avrupa ülkesinde iktidar ortağı olmaya başladı.
1930'larda ırkçı ve aşırı sağcı akımları 1929 krizi beslemişti. O krizin yol açtığı ekonomik çöküşler, kitlesel işsizlikler...
Bugün de aynı akımlar bitmek bilmeyen, tam tersine tahribatı her gün daha da ağırlaşan krizle besleniyor.
Ve de hedef kitlelerini genişlettikçe genişletiyor. Artık sadece Müslümanlar, Afrikalılar, eski sömürgelerden kopup gelmiş renkli derililer değil tek "Düşman"; Beyaz Avrupalılar birbirlerinden de nefret etmeye başladılar.
Yine Fransa'dan örnek verelim: "Germanofobi" ve "Anglofobi" at koşturuyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel'i Bismark'la özdeşleştirenler 1870-1945 arasındaki ikisi tüm dünyayı kasıp kavuran üç savaştan dem vurup yeni bir savaşı bekliyor ciddi ciddi.
İngiltere Başbakanı David Cameron'un "Euro Bölgesi"ni kurtarma planlarına katılmayı reddetmesine öfkelenenler ise, onca savaştaki silah arkadaşlığına rağmen genlerinden silip atamadıkları İngiliz-Fransız ezeli husumetini su yüzüne çıkarıyorlar. (Not: Bu "Fobiler" ayrı bir yazıda anlatmaya değecek kadar önemli.)
***
Yukarda da belirttiğim gibi, sap ile samanı karıştırmasa, elmalar ile armutları toplamaya kalkmasa Madame Valerie Boyer'in yasa önerisi, ırkçı rüzgârların dindirilemese bile daha da güçlenmesini önlemede bir işe yarayabilirdi.
Ama önerinin asıl amacı ırkçılıkla mücadele mi, yoksa onu 500 bin Ermeni kökenli Fransız seçmene atılan oltanın ambalajı yapmak mı; sorun bu. Bence ikincisi.
Ve Türkiye de bu tezgâhı gördüğü için Fransa'ya ciddi bir ders verme zamanı geldiğini düşünüyor.
Zaten Sarkozy Fransası'nın böyle bir derse gerçekten ihtiyacı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.