Kenan Alpay

Kenan Alpay

Irak’ta Baas’a karşı, Suriye’de Baas’ın yanında!

Irak’ta Baas’a karşı, Suriye’de Baas’ın yanında!

Rusya’nın yaptığı ‘yumuşak’ uyarıların da etkisiyle Suriye, Arap Birliği’nin gözlemci gönderilmesiyle ilgili protokolü imzaladı. Fakat imza atıldığı gün ve ertesinde devlet tarafından öldürülen insanların sayısında azalma değil artış oldu.

Baas’ın zaman kazanmak için protokolü imzaladığı yönünde şüpheler ağır basıyor. Fakat yine de bu durum Suriye yönetimin geri adım atmak zorunda kaldığının bir göstergesi sayılıyor.

Suriye’de Baas cuntasının gücünün sadece kendinden menkul olmadığı malum. Rusya ve İran bu ülkeye karşı girişilecek her türlü yaptırımı engellemekte. Son olarak Irak yönetimi de eli kanlı Suriye rejimine desteklerini izhar etti. Suriye’de olası bir rejim değişikliğine karşı hem Celal Talabani tarafından hem de Nuri Maliki tarafından ortaya konulan tepki şüphesiz diğerlerine göre daha anlamlı.

Rusya emperyal politikalarının hiçbirinden vazgeçmedi. Rusya bütün insani değerleri emperyal politikalarına rahatça kurban etmiş bir ülke. Tarihi işgal, katliam, işkence, tehcir gibi bilumum suçlarla dolup taşıyor. Suriye rejimin işlediği cinayetlere destek olmasında, cinayetlerin engellenmesine yönelik tedbirlere köstek olmasında şaşırtıcı bir husus bulunduğu söylenemez.

Uluslararası siyasal çözümleme yapan bazı isimlere göre İran’ın bekası, resmi beyanlardan da anlaşıldığına göre, adeta Baas isimli cinayet şebekesinin ayakta durmasına bağlanmış halde. Her ne kadar Suriye, İran ile Lübnan Hizbullahı ve Filistin direniş hareketleri arasında stratejik bir köprü hatta cephenin feda edilemez bir parçası olarak lanse ediliyorsa da gerçekler bunun dışında seyrediyor.

Suriye’de sokaklara dökülen kitleler hiçbir zaman ne Lübnan ne de Filistin direnişinin aleyhinde olmadı. Tam tersine rejimden daha çok toplum tarafından sahiplenildi bu direnişler. Ancak İran ve Hizbullah, bütün cinayetlere rağmen Esad cuntasının arkasında durunca Suriye toplumunun ve özellikle İhvan-ı Müslimin hareketinin açık eleştirilerine muhatap olmaya başladı.

İran, hem resmi düzeyde hem de haber kanallarında Suriye’de işlenen cinayet ve işkenceleri görmezden geliyor. En tabii hakları için ölüm pahasına tankların önüne dökülen muhalefete ‘işbirlikçi’, en iğrenç cinayetlerin sahibi Baas cuntasına ise ‘direnişçi’ muamelesi yaparak tarihinin en büyük günahını işliyor. Baas cuntasının zulmü, işkence ve cinayetleri nasıl ve ne zaman son bulacak, İran bu konuda bir misyon üstlenecek mi gibi soruların şu ana kadar hiçbir karşılığı yok.

Irak’tan gelen haberler de en az İran’dan gelen haberler kadar derin ahlaki ve insani çelişkileri üzerimize boca ediyor. Daha dün denebilecek bir tarihe kadar Saddam’ın Baas’ı tarafından kimyasal silahlar dâhil her türlü zulümle katledilen Kürtler değilmiş gibi konuşan Talabani’ye bakar mısınız siz? Irak Baas’ının katliamlarından kurtulmak için Fransa, ABD, Türkiye ayrımı yapmaksızın yardım için feryat eden Talabani şimdilerde ‘tamamen ilkesel’ sebeplerle hareket ederek Suriye’ye bir dış müdahaleye karşı çıkıyor.

Irak Baası’nın cinayetlerinden dün canını zor kurtaranlar bugün Suriye Baası’nın cinayetlerine stratejik hesaplarla vize veriyorlar. İşgalci ABD’nin açık desteğiyle Kürtler için sadece özerk yönetim değil aynı zamanda cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturup dışişleri bakanlığı, genelkurmay başkanlığı gibi önemi statüleri kapan Talabani, Suriye halkına katliamları, işkenceleri yutkunup kabullenmesini tavsiye ediyor. Oh ne güzel siyaset, ne harika maslahat!

Irak Başbakanı Maliki’nin dili ise ne hikmetse ABD işgalinin son bulduğu gün açıldı, Washington ziyareti yolunda coştu. Ama ABD’nin işgal, katliam, cinayet politikalarına dair en ufak bir eleştiriyi ima yollu olsun dile getiremeden coştu. “Esad rejiminin iktidardan uzaklaştırılması halinde Suriye’de iç savaş, Ortadoğu’da mezhep kavgası çıkar!” deyip yola çıktı Maliki. ABD Kongresi’nde kürsüye çıktığında ise ‘Irak’ın terörle savaşta ön saflarda’ olduğunu beyan etti. Maliki, konuşmasına hem Suriye’de hem de Irak’ta “İslam kılığına bürünmüş terörizm”e karşı savaş verdiklerini de eklemiş.

Ortada enteresan bir durum var. Irak’ta Baas’a karşı, Suriye’de Baas’ın yanında verilen bu savaşta Talabani ve Maliki ne adına savaşıyorlar acaba?

İkinci olarak Baas cuntasına karşı verilen savaş nasıl oluyor da bir mezhep savaşının eşiği sayılıyor? Yoksa katil Baas cuntası Şiiliği temsil ediyordu da bizim mi haberimiz olmamıştı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kenan Alpay Arşivi