Vefasız Fransız!
Fransa, Ermeni seçmen baskısıyla, sözde Ermeni soykırımını kabul etmeyenleri cezalandırmaya yönelik çıkışlar yapınca, iki tarihi olayı hatırladım...
Bunlardan biri, Pavye Savaşı’nda (24 Şubat 1525) yenilip Almanya’ya esir düşen Fransa Kralı Fransuva’yı (François) kurtarmak için, annesi Düşes Dangolen’un mektubu üzerine Kunani Sultan Süleyman’ın harekete geçmesi ve Fransa Kralı serbest kalana kadar uğraşmasıdır...
İkincisi ise, Niğbolu Savaşı’nda (25 Eylül 1396) esir aldığı Fransız asilzâdelere Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid’in gösterdiği müsamaha ve anlayıştır...
Biliyorsunuz, Haçlı ordusu, “Türkleri Avrupa’dan atacağız” yeminiyle, topraklarımıza girmişti. Fransa, o tarihte de, tıpkı bugün olduğu gibi, kendisini “büyük devlet” olarak gördüğünden (anlayacağınız, Fransızların müptelâ olduğu “kendini büyük görme” hastalığının kökeni tarihtedir) önemli miktarda askerle ve namlı komutanlarıyla Haçlı ordusuna katılmıştı...
Fransa’nın en soylu, en namlı asilzadeleri ordudaydı. Her biri süslü, gösterişli elbiseler içinde gurur heykeli gibi duruyor, ya övünüyor ya da birbirlerini övüyorlardı.
Özellikle de Fransa Kralı’nın meşhur torunu Never Kontu Korkusuz Jan (Jean-Sans-Peur) tam bir gurur âbidesiydi. Hem emrindeki birliklere, hem de kendisine çok güveniyor, sık sık şöyle diyordu:
“Fransız ordusu, Avrupa’nın en kuvvetli, en eğitimli ordusudur; Bayezid’i mağlûp edeceğimizden asla şüphe etmiyorum.”
Fakat Niğbolu Meydanı’nda Osmanlı ordusuyla karşılaşır karşılaşmaz, sevinçleri kursaklarında kaldı. Övünmeleri, şişinmeleri balon gibi söndü; yanıldılar ve yenildiler (25 Eylül 1396).
İş bu kadarla da kalmadı: Başta Fransızların medar-ı iftiharı Korkusuz Jan, Mareşal Busikolt ve sonradan İngiltere Kralı olan Dördüncü Henri başta olmak üzere yirmi yedi asilzade Osmanlılara esir düştü.
Fransa Kralı, Fransız asilzadeleri kurtarmak için, harekete geçti. Görüşmeler iki yıl kadar sürdü. Sonunda anlaşma sağlandı. Savaş tazminatı olarak Fransa Kralı, Osmanlılara 200 bin duka altını (Bizans para birimi) ödeyecek, buna karşılık Osmanlılar da esirleri serbest bırakacaklardı.
Anlaşma sağlandıktan birkaç gün sonra, Yıldırım Bayezid, bütün Avrupa’ya “Korkusuz” unvanıyla nam salmış Jan’ı ve diğer “namlı komutan”ları, “cesur şövalye”leri görmek istedi. Hemen huzuruna getirdiler. Esirlerin endişeyle bakındıklarını görünce, Padişah, teselli etme gereği duydu:
“Merak buyrulmasın” dedi yumuşak bir sesle, “kralınızla anlaşmaya vardık. Sizi serbest bırakacağız. Ancak memleketinize uğurlamadan önce, sizinle tanışmak ve ekmeğimizi paylaşmak istedik. Lütfen kendinizi esirim değil, misafirim olarak kabul ediniz.”
Korkusuz Jan ve diğerleri Padişah’ın bu sözleriyle rahatlamış, derin bir nefes almışlardı.
Yemeğe oturdular. Korkusuz Jan yemekten sonra şu ifadelerle Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid’e teşekkür etmeye çalıştı:
“Esir olduğumuz süre içinde kimse tarafından horlanmadık, tartaklanmadık, hiç bir hakarete uğramadık. Hattâ kimse para keselerimize dokunmadı, ibadetimize ve kıyafetimize kimse karışmadı, bizimle kimse alay etmedi. Aksine saygı gördük. Yazık ki, biz sizi yanlış tanırmışız! Bir daha Osmanlı’ya kılıç çekmeyeceğimize şerefimiz üzerine yemin ediyoruz.”
Sarkozy’ye ceddinin bu yeminini hatırlatsam, sanırım bir yararı olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.