Başörtüsü’nün idamına... Gerekçesini
Arkadaşlarım Abdurrahman Dilipak ve Ali İhsan Karahasanoğlu ve benim hakkımda “soruşturma” açıldığını biliyorsunuz... Evet, Bakırköy Savcılığı tarafından; “Halkı suç işlemeye teşvik” ve “Anayasa Mahkemeleri üyelerine hakaret etmek” iddiasıyla soruşturma açılmış... “Mış” diyorum, çünkü, henüz bize ulaşan “resmî bir tebligat” yok!..
Öncelikle söyleyeyim;
Böyle bir soruşturma açılmış olmasını hiç yadırgamıyorum... Çünkü, “36 yıllık meslek hayatım” boyunca; hakkımda birçok “soruşturma” ve “dâvâ” açıldı... Önce “mahkûm” edilip, sonradan “beraat” ettiğim dâvâ sayısı da hayli çok!..
Dediğim gibi;
Bu “soruşturma”yı da yadırgamıyorum... Savcı Bey’in daveti elimize ulaşır ulaşmaz, gider “ifade”mizi veririz... Dâvâ açıp açmamak, Savcı Bey’in takdirinde!..
ZAMANLAMA HAYLİ İLGİNÇ!
Yalnız, bu soruşturmanın “zamanlama”sı konusunda ciddi kuşkularım var..
Hakkımızda soruşturma açıldığına dair “Anka Ajansı mahreçli haber”in servise konulduğu günün “Perşembe” olması hayli enteresan!..
İster istemez, şöyle düşündüm;
Bu “soruşturma”nın, aynı gün sürmanşetten fotoğraflı olarak yayınladığımız “Ağlama Duvarı’nda bir bürokrat” başlıklı haberle bir “bağlantı”sı var mı acaba?.. Birileri, “dolaylı mesaj” mı vermek istedi acaba?
Belki ilgisi yoktur... Ama, insanın aklına ister istemez böyle bir “bit yeniği” geliyor işte!..
Kaldı ki;
Şahsen ben, birçok defa “Artık mahkemelerin kararlarına güvenmiyorum” mealinde yazılar yazdım... Bu yazılar hakkında “soruşturma” veya “dâvâ” açmayan Bakırköy Savcılığı’nın, kalkıp da “Anayasa Mahkemesi üyelerine hakaret” iddiasıyla soruşturma açması, doğrusu çok garibime gitti!..
“Acaba” dedim;
“Ankara’dan birileri mi ihbar etti?”
Birileri, “Ağlama Duvarı’nda bir bürokrat” haberinden rahatsız mı oldu?!?..
YASALARI ASIL ÇİĞNEYEN KİM?
Her neyse... Dediğimiz gibi; “resmî davet” geldiğinde gidecek ve ifademizi vereceğiz!..
“Uzanlar’ın hâlâ firarda olduğu” Türkiye’de!.. “Vergi kaçakçıları”nın ve “banka hortumcuları”nın “zamanaşımı”ndan yırtıp, ellerini-kollarını sallaya sallaya aramızda dolaştıkları Türkiye’de!.. “Trilyonlarca liralık yolsuzluk yapanlar”ın adreslerinde bir türlü bulunamadığı Türkiye’de!.. N’aapalım, biz gider “fikir suçlusu”(!) olarak ifademizi verir, sonucuna da katlanırız!..
Yeter ki “hırsız”lar, “soysuz”lar, “yolsuz”lar, “dinsiz”ler, “donsuz”lar, “hortumcu”lar ve bilumum “kaçakçı”lar rahat etsinler!..
Yeter ki, onların “saltanat”ları sürsün!..
Biz, gider, “eleştiri, görüş ve düşünce”lerimizin hesabını veririz!..
Ne soracak bize Savcı Bey?..
“Halkı suç işlemeye teşvik ettiniz mi?.. Kastınız Anayasa Mahkemesi üyelerine hakaret miydi?”
Elbette, “hayır” diyeceğiz;
“Biz, halkı suç işlemeye tahrik etmedik... Anayasa Mahkemesi üyelerine hakaret etmek de aklımızın ucundan geçmedi... Yaptığımız şey, kararı eleştirmektir!”
Ardından da ekleyeceğiz;
“Ortada yasadışı bir söylem ve eylem varsa, bunun mesulleri Anayasa Mahkemesi üyeleridir!.. Çünkü yasalara ve hatta Anayasa’ya aykırı işler yapan, dolayısıyla yetkilerini aşan onlardır!.. Kaldı ki; bunları sadece biz söylemiyoruz!.. Aklı ve fikri olup da düşünen, ağzı olup da konuşan, eli kalem tutup da yazan herkes söylüyor!..”
148 VE 153 İHLÂL EDİLDİ!
Sonra, Anayasa’nın 148. ve 153. maddelerini hatırlatacağız Savcı Bey’e!..
“Anayasa’nın 148. Maddesi diyor ki” deyip, maddeyi okuyacağız:
“Anayasa Mahkemesi; kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler...
ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİ’ni ise sadece ŞEKİL bakımından inceler ve denetler!”
Sonra, “Anayasa’nın 153. Maddesi”ni okuyacağız:
“Anayasa Mahkemesi’nin İPTAL kararları, GEREKÇESİ YAZILMADAN açıklanamaz!”
Peki, Anayasa Mahkemesi üyeleri ne yapmıştır?..
“Milli iradenin tecelligâhı” olan “Türkiye Büyük Millet Meclisi”nin tam 411 üyesi tarafından Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişikliği, “şekil” yönünden değil, “yetki”sini aşarak, “esas”tan incelemiş ve değişikliği “iptal” etmiştir!..
“İptal” kararını açıklarken; yine Anayasa’yı çiğnemiş ve “gerekçe”sini açıklamamıştır!..
Bu tavrıyla, “İstiklal Mahkemeleri”nin kararlarını andırır bir tavır sergilemişlerdir!..
Nasıl karar veriyordu İstiklâl Mahkemeleri?..
“Sanığın idamına,
Şahitlerin bilâhere dinlenmesine!”
Peki, “153. Madde”yi çiğneyen Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı nedir?..
“Başörtüsü değişikliğinin idamına,
Gerekçesinin bilâhere yazılmasına!”
Söyleyin, aynen böyle değil midir?..
“Başörtüsüne serbestlik” getiren değişiklik, bir anlamda “idam” edilmiş, “gerekçe”nin açıklanması ise daha sonraya bırakılmış değil midir?..
KARARI HERKES ELEŞTİRİYOR!
Biz “Anayasa Mahkemesi”ne yönelik yazılarımızda işte bunları dedik... Yani mahkeme üyelerinin kararlarına “eleştiri” getirdik ama kendilerine “hakaret” etmedik!..
Kaldı ki, yapılan eleştiriler sadece bizimle sınırlı da değil... Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi; “ağzı olan” herkes konuştu, “eli kalem tutan” herkes yazdı!..
“Milletin çoğunluğu” dedi ki;
- “Türkiye’nin rejimiyle ilgili olarak yepyeni bir durumla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Bu bir darbedir.
- “Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’nın açıkça kendisine yasakladığı yetkileri kullanmak ve Meclis’in tali kurucu iktidar yetkisini gasbetmek suretiyle yaptığı şey, aslında Anayasa’nın kendisini iptal etmektir.”
- “Yeni fiili rejimi ‘yargı diktatörlüğü’ olarak tanımlayabiliriz. Bu rejimde ‘kuvvetler ayrılığı’nın yerini artık ‘kuvvetler hiyerarşisi’ almıştır. Bu hiyerarşinin tepesinde resmi adıyla Anayasa Mahkemesi yer almaktadır.”
- “Son kararıyla ‘Anayasa Mahkemesi’ aslında iktidar çoğunluğunu değil, doğrudan doğruya Meclis’in kendisini hedef almış ve onun yetkisini tanımadığını ilan etmiştir.”
‘Artık yasakoyucu da anayasa koyucu da Meclis değil, benim’ demiştir. Bu yargı darbesine sessiz kalarak koltuklarında oturmaya devam edenler, demokratik meşruluklarını yitireceklerdir.”
Gördüğünüz gibi;
Bizim yazdıklarımız, “düşünen herkes” tarafından dillendirilmektedir!..
Peki; Abdurrahman Dilipak’ı, Ali İhsan Karahasanoğlu’nu ve Hasan Karakaya’yı susturmaya çalışan “yargı”nın gücü, “70 milyonluk Türkiye”yi susturmaya yetecek mi?..
Öyle ya;
“Türk Milleti Adına” karar veren Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına destek verenlerin oranı, “yüzde 20’yi bile bulmaz!”
O halde, “hakaret” bunun neresinde?..
Ortada bir “hakaret” varsa;
O da, “millet”e yapılmıştır!..
--------------
Neden?.. Niçin?.. Nasıl?
- Neden bozulan otobüsün yolcuları bizim otobüsümüze aktarıldığında, onlara mülteciymişler gibi bakarız?
- Neden lokantalarda, “Sabahları sıcak çorba bulunur” yazıyor? Çorba aslında soğuk mu içilir, sıcak çorba bir farklılık mıdır?
- Neden otobüste falan insanlar bir siren sesi duyunca toplu halde sesin geldiği yere bakarlar? Giden aracın ambulans, itfaiye ya da polis aracı olduğunu öğrenmek insana ne kazandırır?
- Neden her gördüğümüz haritada hemen Türkiye’yi bulmaya çalışırız? Millet olarak “Dünya’da kaybolma” kompleksimiz mi vardır?
- Neden insanlar birbirlerine sarılınca sağa-sola sallanırlar?
- Neden öğrenciler ilköğretimin beşinci sınıfına kadar öğretmene “öğretmenim” diye seslenirken altıncı sınıfta bir anda “hocam” diye seslenmeye başlarlar?
- Neden sınavlarda “4 yanlış bir doğruyu götürür” şeklinde bir uygulama ile öğrenciler cezalandırılırlar da “4 doğru bil, bir doğru da bizden” şeklinde bir kampanya başlatılıp zekâya ve riske girme cesaretine ödül verilmez?