Başbuğ-Paksüt görüşmesi ve bu darbe kimin?

Başbuğ-Paksüt görüşmesi ve bu darbe kimin?

Daha önce Yargı’nın tek başına darbe yapmaya cüret ve cesaret edemeyeceğini belirtmiş, yaşananların sadece Yargı darbesi olmadığını ifade etmiştim.

Ergenekon soruşturmasında teknik takibe takılan zanlıların medya’ya yansıyan iletişim tutanaklarından hareketle, projenin arkasındaki esas oyuncunun Askeri bürokrasi olduğunu yazmıştım.

Taraf gazetesi, 4 Mart 2008 tarihinde Anayasa mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt ile kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’un Kara kuvvetleri Komutanlığı’nda gizli bir görüşme yaptıklarını ortaya çıkardı.

Habere göre görüşmeden önce, Kara kuvvetlerinin güvenlik kameraları kapatılmış, komuta katı ise tamamen boşaltılmış...

Tam bir gizlilik ve saklanma hali…

Bir komutan, önemli bir davanın arifesinde bir Anayasa Mahkemesi üyesi ile neyi görüşür?

Paksüt, bir silah uzmanı değil.

Savunma alanında bilimsel formasyona sahip bir bilim adamı değil.

Askeri politikalarla ilgili sorumlu kişi değil.

O halde, bir komutan, bir Yargıç’la hangi konuyu bu kadar büyük bir gizlilik içinde görüşme gereği hisseder?

Ergenekon soruşturmasında ortaya çıkan bazı telefon kayıtlarında örgütün, 2009 yılında darbe yapmayı planladığını ve o tarihte muhtemel Genelkurmay Başkanı’nın İlker Başbuğ olacağını unutmayalım.

örgüt’ün darbe planını, İlker Başbuğ’un dönemine göre planlaması Başbuğ’un darbeye yatkınlığı ile mi ilgilidir, yoksa ondan bağımsız bir karar mıdır, bunu bugün ki bilgilerle ne söylemek, ne de iddia etmek mümkün.

Ancak bu tür karışık ilişkilerin Başbuğ’un itibarı ile birlikte asker’in itibarını da zedelediği kesin.

Bunu Askeri çevreler de biliyor.

Bildikleri için de, askerin tartışmaların ortasında olduğu her dönem, kim tarafından ne zaman yapıldığı belli olmayan hayali anketler yayınlanarak “TSK’nin en güvenilir kurum” olduğu ilan ediliyor. Nitekim birkaç gün önce bir Amerika şirketi tarafından yapıldığı iddia edilen bir ankette Türk halkının en çok askere, ondan sonra da yargıya güvendiği tespit edilmiş!?

Kriz dönemlerinde, telkin amaçlı bu tip sanal anketlerle askerin, Yargının itibarını parlatmaya çalışmak, Aslında o itibarın kaybolduğunu, erozyona uğradığını zımnen kabul etmek demektir.

Türk halkı darbe kovalayan, onun parçası olmaktan imtina etmeyen bir bürokrasiye niye güvensin?

Kendisini döven, aşağılayan eli kim öper?

Askeri yıpratmayalım, tamam.

Ama esas, bu milleti yıpratmayalım.

Millet olmazsa, Asker de olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi