Milletvekili maaşları... Tribünler çok mu haklı?
Fıkrayı bilirsiniz... Başhekim, akıl hastanesinin bahçesinde dolaşmaktadır... Bir ara, bir kalabalık çarpar gözüne ve hemen o tarafa doğru yönelir... Deliler, bir halka oluşturmuşlar ve ortada dönüp konuşan birini dinlemektedir... Deli, etrafında halka olan diğer delilere demektedir ki;
Zapatero seçimleri kaybetti... Yunanistandaki ekonomik kriz, halkı sokağa döktü... Belçikada hükümet kuruldu... Kılıçdaroğlu; Kürt değil, Türkmen olduğunu söyleyerek yine çarketti, üstelik Kayseri Belediyesi hakkındaki iddiaları, yine mahkeme duvarına tosladı... Faili meçhul dosyası Demirele doğru uzanıyor... Odatv dâvâsında sanıklar birbirine girdi... Cudi Dağında 8 terörist öldürüldü!.. Aytaç Durak, damadına ihale vermekten tutuklandı!.. İstanbul Barosunun başörtüsü yasakçılığına tepkiler devam ediyor... Baro, toplum mühendislerinin piyonu olmakla suçlanıyor!.. Fransa Devlet Başkanı Sarkozy, Türkiyeyi Ermeni soykırımı yapmakla suçlayacağına, kendisinin işlediği katliamların hesabını versin!
Başhekim, bu işten hoşlanır.
Yanındakilere sorar;
Ne yapıyorlar bunlar böyle?
Efendim derler; Ortadaki deli, kendisini gazete sanıyor, diğerlerine günlük haberleri bildiriyor!
Başhekim, bu durumdan daha da hoşlanır ve bahçede dolaşmaya devam eder.
Az ileride, bir de ne görsün...
8-10 deli iplerle birbirlerine sımsıkı bağlanıp, bir köşeye atılmamış mı!..
Merak edip, sorar:
Peki, bunlar ne yapıyor?
Haa, onlar mı? der, delilerden biri;
Onlar, okunup da iadeye gönderilecek gazeteler efendim!
HÜKÜMETE ÇAKMAK İÇİN!
Aynen fıkradaki gibi, gazetelerin 24 saat ömrü var... Yeni gazete çıktığında, bir gün önceki elbette eskiyor ve dolayısıyla iadeye gönderiliyor.
Sadece gazeteler değil,
Elbette haberler de eskiyor.
Çünkü, gündem değişiyor.
Ama, bazı gündem konuları var ki, temcit pilâvı gibi sürekli ısıtılıyor ve eskimesine izin verilmiyor... En azından, birkaç gün gündemde kalması sağlanıyor.
Meselâ, milletvekili emekli maaşlarında yapılan düzenleme olayı!..
Tartışmalar, sataşmalar ve çamur atmalar günlerdir devam ediyor.
Deliler bile eskimiş gazeteleri bağlayıp, iadeye gönderirken, gazetecileri-miz, milletvekili emekli maaşı üzerinden, seçilmişlere bindirmeye devam ediyor;
İşçi-memur emeklilerinin intibak yasası ve asgari ücret için kıllarını kıpırdatmayan milletvekilleri, kendi emeklilikleri söz konusu olunca anında birleştiler ve düzenlemeyi geceyarısı Meclisten geçirdiler!
İSTEMEM, YAN CEBİME KOY!
Bu tür tepkilere karşılık, elbette düzenlemeyi savunanlar ve Pardon, keleğe geldim diyenler de oldu...
Meselâ, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, dün Hak-İşi ziyaret esnasında, gazetecilerin sorusu üzerine demiş ki;
Bu konuyla ilgili düzenleme ilk defa yapılmadı... Daha önce Turgut Özal döneminde de böyle bir düzenleme yapılmıştı...
Düzenleme ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Çünkü; farklı farklı zamanlarda düzenlemeler yapıldığı için maaşlarda eşitlik, adalet anlamında sıkıntılar meydana gelmiştir.
Farklı dönemlerde aynı görevi yapmasına rağmen, farklı emekli maaşları alan milletvekilleri vardır.
O zamanlar da bu işler konuşuldu, görüşüldü, tribüne oynayanlar oldu.
Açık ifade edeyim:
Bu iş gündemden düştükten sonra hepsi düzenlemeye Evet diyenlerden önce gittiler maaşlarını aldılar.
Eğer birincisi yanlışsa bu ondan çok daha fazla yanlıştır. Ben yanlış olduğu kanaatinde değilim, bir ihtiyaçtan kaynaklandı ve böyle bir düzenleme yapılması gerekiyordu. Bu görevin hangi zorluklarla yapıldığını kamuoyu biliyor, bilmesi gerekiyor.
Düzenleme, bir mutabakatla çıkmıştır!..
Kimsenin kendi başına yaptığı bir iş değildir. Mecliste belki 550 milletvekilimiz yoktu, ama ilgililerin hepsinin yetkisi, bilgisi ve belirli ölçüde de desteği ve katkısıyla bu yasa çıkarıldı.
Şimdi tribünlere karşı böyle söyleniyor. Halk dalkavukluğu yapılıyor, ama 3-5 gün sonra kimsenin şüphesi olmasın... Çünkü geçmiştekiler bugün söylediklerimin misalidir. O zaman da Özal aleyhine yeri göğü inlettiler. Şu dediler, bu dediler, asgari ücret mukayesesi, başka türlü bir kısım tezatlar gündeme getirilerek nutuklar söylendi. Bugün bu tartışmayı yapanlardan hiçbiri Ben bu maaşı almıyorum demedi, alıyorlar hepsi. O konuda daha tutarlı olmak gerekiyor diye düşünüyorum.
Cemil Çiçek, haksız sayılmaz...
Gerçekten de; halk dalkavukluğu yapmak ve tribünlere oynamak isteyen bazı milletvekilleri, hiç kuşkunuz olmasın ki; oylamaya katılan milletvekillerinden çok daha önce zamlı maaşlarını almaya koşa koşa gideceklerdir!..
Rahmetli Özal döneminde olduğu gibi!.
CHPNİN TAVRI SAMİMİ Mİ?
Halk dalkavukluğuna soyunan partilerden biri de, CHP... Bu parti, düzenlemeyi Anayasa Mahkemesine götüreceğini açıkladı... Dahası, düzenlemenin altında imzası olan milletvekillerini de Disiplin Kuruluna sevkedeceğini bildirdi..
Ki, onlardan biri de Bolu CHP Milletvekili Tanju Özcandır!.. Önergeye imza attığı için hedef tahtasına oturtulan Tanju Özcan; gerek Akite, gerek diğer gazetelere önemli açıklamalar yaptı... CHP Grup Yönetimi tarafından kandırıldığını ve kullanıldığını söyleyen Özcan dedi ki;
Bana Bizden bu artıştan yararlanacak birisinin imza atması yanlış anlaşılır. Kendisi için istiyor derler. Bu nedenle emeklilik maaşına yapılacak bu artıştan yararlanmayacak bir vekilin imzası daha iyi olur. Senin emekliliğine daha çok var. 20 yılın var. Onun için imzayı sen at. Senin imzan yanlış anlaşılmaya mahal vermez. Daha gençsin dediler. Bu düzenlemeden bir kuruş dahi yararım yok. Ama bana gruptan İmzala dediler. Ben de Genel Başkanın kararıdır diye attım. Sonra grup yönetimi çıkıp Böyle bir şey yok diyerek suçu üzerime yıktı
Uyanıklığı görüyor musunuz?..
CHPnin kartları ve kurtları Özcana gidip, Sen gençsin, imzala diyorlar ama sonra kameraların karşısına geçip, Biz karşıyız açıklaması yapıyorlar.
Peki, nedir bu tavrın anlamı?..
Bunun anlamı; İstemem, yan cebime koy demekten başka bir şey değildir.
BDP CEPHESİNDE DURUM!
CHPde durum böyle... Peki, BDP cephesinde durum nedir?.. Dün, Mecliste basın toplantısı düzenleyen BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan ise, milletvekili emekli aylığına zam öngören düzenlemeye imza verdiklerini, ancak oylamada Hayır dediklerini ifade etmiş ve demiş ki;
Milletvekillerinin emekli maaşlarında bazı teknik eşitsizlikler bulunuyordu.
AKP, MHP, CHP bir araya geldiler ve bu konuda bizden önce toplantılar yaptılar. Anlaştılar. Bize geldiler. Biz de sorulduğu zaman teknik olarak ilk getirilen tüm tasarılara baktık.
Evet sigortalı olan, Bağ-Kurdan gelen emekli olamıyordu... Eşitsizlik vardı... Bunun giderilmesi gerektiği konusunda, bizim önceden eşitlik konusunda görüşlerimiz vardı... Bu konuda anlaşmış olan 3 partinin bizi ikna eden teknik düzenlemeleri karşısında imza veren bir partiyiz.
Hasip Kaplan, düzenlemeyle ilgili, gazetelerde yazılan bazı haberlerin yanlış olduğunu da söyleyip, demiş ki;
İki yılda emekli oluyorlar diyorlar ki, bu yanlıştır... Arkadaş, bir defa 25 çalışma yılı süresinin dolması lâzım!..
Maaşlar yüzde 100 artıyor diyorlar ki, o da yanlış!.. Kaldı ki, çıkan o yasaya da ret oyu verdik!..
MHPLİ TÜRKKANIN HAKLI TEPKİSİ
Bu konuda, bir de MHP cephesine bakalım mı?.. Bakın, MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, kendisini nasıl savunmuş?..
Türkkan, yapılan eleştirilere bir ayda yaptığı yaklaşık 11 bin liralık harcamanın listesini yayınlayarak cevap vermiş... İlginç bir yöntemle maaş zammı savunması yapan MHPli Türkkan, Koparılan gürültüye bakınca milletvekili maaşıyla ilgili bir şeyler yazmak farz oldu diyerek, Twitter hesabından, yaptığı harcamalarla ilgili takipçilerini bilgilendirmiş... İş adamı olan Türkkan, öncelikle milletvekili maaşını Kocaeli Valiliği vasıtasıyla öğrencilere burs olarak dağıttığını, geçimini de şirketinden hesabına yatırılan para ile sağladığını söylemiş...
Ve devam etmiş:
Okuyan 4 çocuğum var... Sorarım size; kalan para ile nasıl geçineceğim?..
Ya bir firmanın lobiciliğini yapacaksın ya da haram lokma yememe endişesi taşımıyorsan, pisliğe karışacaksın!.. Asgari ücret tabii ki az... Hem de çok az... Ama bir parlamenteri de lobicilerin karşısında esas duruşta bekletmenin bedeli bu ülkeye çok daha pahalıya mal oluyor... Yaşıyoruz bunu. Ben dürüst milletvekilinin milletvekilliği yapmak kaydı ile mevcut maaşla geçineceğine inanmam. Ben maaşımı almadığım için bunu sizlerle paylaşmam daha kolay oldu. Takdir sizlerin.
Lütfü Türkkan, daha sonra da; ev kirasından seyahat biletlerine, misafir ağırlamadan çiçek ve çelenklere, faturalardan yakıt parasına ve kuru temizlemeye kadar bir dizi harcamasının tutarını yazmış: 10 bin 740 lira!..
Kabul etmek gerekir ki;
MHPli Lütfü Türkkanın verdiği bu rakamlar, üç aşağı-beş yukarı doğrudur...
Eğer, bir holding temsilcisi değilsen, milletvekili maaşı ile, gerçekten geçinilmez!..
AĞIRLANMAK İSTEYEN BİZİZ
Çünkü bir milletvekili;
Seçim bölgesinden, hem de heyet halinde gelen seçmenlerini ağırlamak, onlara çay-kahve ikram etmek, yemek yedirmek, hele yatıya geldilerse otel ayarlamak zorundadır!.. Aksi halde, nazlı seçmen der ki; Kırk yılda bir Ankaraya gittik, burnu büyüyen milletvekilimiz yüzümüze bile bakmadı!.. Bir çay bile ısmarlamadı!
Söyleyin, aynen böyle demez miyiz?..
Kaldı ki, milletvekiline giden tek misafir grup da, onlar değildir... Milletvekili hemen her gün kendisine grup halinde gelen seçmenlerini, en iyi şekilde ağırlamak ve gönüllerini hoş ederek uğurlamak zorundadır!..
Aksi halde, bir daha seçilemez!..
Peki, bu ağırlamalara para mı dayanır, maaş mı yeter?..
Herkes, şapkasını önüne koyup, iyice düşünsün!.. Millet olarak vekillere giden biz, ağırlanma isteyen biz, sonra da milletvekili maaşı çok fazla diye ortalığı velveleye veren yine biz!..
Ne yapsın milletvekili?..
Bizleri ağırlayacağı parayı bulabilmek için, banknot matbaası mı kursun?.
Siz, milletvekilini bırakın da, asıl, onlara karşı gladyatör kesilen medyatörlere bir sorun hele; acaba kendileri kaç bin dolar maaş alıyor??.
DAHA ŞEFFAF OLABİLİRDİ!
Şahsen ben; milletvekili emekli maaşlarına yapılan zam konusunun tartışma konusu yapılmasını hiç de doğru bulmuyorum.
Benim karşı çıktığım tek konu; bu düzenlemenin yangından mal kaçırır gibi geceyarısı yapılmış olmasıydı ki, bunun doğru olmadığını da, Meclis Başkanı Cemil Çiçekin açıklamalarından öğrendim...
Çiçek, Meclis çalışmalarının saat 14.00 ile 19.00 arasında televizyondan yayınlandığını, televizyon yayınlarının kapandığı saatten sonra yapılan düzenlemenin dikkatlerden kaçırma olarak algılandığını, oysa bunun doğru olmadığını söyledi.
Bu açıklama, beni tatmin etti...
Ama ben, yine de maaş düzenlemesinin gündüz saatlerinde ve kamuoyunun gözleri önünde yapılmasını isterdim...
O zaman, kimin, nasıl bir ikiyüzlülük sergilediğini millet de görürdü.
Uzun lâfın kısası;
Milletvekilleri de, gazeteciler de goygoyculuk yapıp, tribünlere oynamayı bıraksın!.. Hiç kimse, milleti kandırmaya da yeltenmesin!..
İşi düştüğünde Ankaraya gidip, ağırlanma bekleyen bu millet değil mi?..
Bırakın bu halktan yana ayaklarını!..
Delilerden ibret alın, delilerden!..
Eskiyen gündemi tartışarak, kendinizin akıllı olduğunu mu zannediyorsunuz?.
Biz, Bakırköyde ne deliler gördük!..
Akıllılardan çok daha akıllılardı...
Kemal Bey, ne der bu işe
Kayseri Büyükşehir Belediyesinde yolsuzluk yapıldığını iddia eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun delil(!)i neydi?.. Elbette, Hacı Ali Hamurcu adlı bir sabıkalının yaptığı açıklamalardı!.. Peki, Hacı Ali Hamurcu şimdi nerede?... Elbette hapiste!
Peki, Hacı Ali Hamurcunun avukatı kimdi?.. Elbette, Yusuf Erikel!..
İşte bu Yusuf Erikel, Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhasekiye şantaj yaptığı gerekçesiyle açılan davada, 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkum olmuş, iyi mi?..
Hem de; Evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından mahkûm olmuş!.. Sadece 2 yıl 1 ay hapis cezası almakla kalmamış, 62 bin 500 lira da para cezasına mahkûm olmuş!..
Hele hatırlayın o günleri... Erikel; 2007 genel seçimleri öncesi Başkan Özhasekiyi arayarak; elinde Borçlusu Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve Genel Sekreter Mustafa Yalçın olarak görünen 10 bin liralık senet olduğunu, bu senedin ödenmemesi halinde seçimler öncesinde sansasyon oluşturacağı tehdidinde bulunmuştu... Mahkeme sürecinde, Başkan Özhaseki ve Genel Sekreter Yalçının imzalarının taklit edilerek sahte senet hazırlandığı ve bu senetle şantaj yapıldığı belirlenmişti!..
İşte bu dâvâ sonuçlanmış ve Hacı Ali Hamurcudan sonra, onun avukatı Yusuf Erikel de hem hapis, hem de para cezasına mahkûm olmuş... Bu durumda ne yapacak Kılıçdaroğlu?.. Yanılmışım deyip, özür diler mi acaba?.. Hiç sanmam... Dersimden özür dilemeyen biri, Kayseriden hiç özür diler mi?.. Hiç kuşkunuz olmasın, yine çamura yatacaktır!..