Aptalca bir hata mı, iğrenç bir plan mı?

Aptalca bir hata mı, iğrenç bir plan mı?

Şırnak Uludere'de meydana gelen olay çok ama çok vahim: 36 köylünün F16'lardan açılan ateşle ölmesi, bölgede infiale yol açtı.
Ölenlerin aileleri ve BDP'liler, haklı olarak dillerine gelen en ağır kelimelerle Hükümet'ive Genelkurmay'ı suçluyor.
Ancak kızanlar sadece onlar değil. Ülkenin diğer bölgelerindeki insanlar da olayı kabul edilmez buluyor.
Her kesimden kamuoyu önderleri devletin özür dilemesi gerektiğini ifade ediyor.
Evet, özür dilenmeli ve tazminat ödenmeli... Ancak bunların yapılması yetmez. Çünkü olay hakkında serinkanlı biçimde düşünüldüğünde, insanın içine kurt düşüyor. Bu kuşkuların da giderilmesi gerek.
***


* Güvenlik güçlerinin uzun süreden sonra ilk kez etkin bir işbirliği ve koordinasyon ile PKK'nın üstüne gittiği... Ve ciddi başarılar sağladığı bir dönemde, böyle bir olayın meydana gelmesi çok garip...
Büyük bir şanssızlıkla mı, yoksa hinoğlu hin bir planlamayla mı karşı karşıyayız?
Hükümetin kararlılığını zedeleyecek, güvenlik güçlerinin operasyon azmini kıracak bir olay var ortada.
***


* Daha önce de benzeri olaylar olmuş, militan sanılarak köylülere ateş açılmıştı.
Gerçekten çok dramatik ölümler meydana gelmişti. Ancak o olayların hiçbirinde, bu kadar çok insan yoktu.
Dolayısıyla "terörist sandık" gerekçesi, bu kez ciddi biçimde kuşkulu. Çünkü üç, beş kişiden değil, 36 kişiden bahsediyoruz.
Hata yapılır elbette... Ancak hatanın da belli bir miktarı, payı, dozajı olur. Kabul edilebilir hata vardır, edilemez hata vardır. Hava Kuvvetleri'ne defalarca yanlış koordinat verilerek, gereksiz hedeflerin bombalatıldığını biliyoruz.
Daha o haberin mürekkebi kurumadan, sanki nazire yaparcasına doğru koordinatlar veriliyor ama bu kez de hedef yanlış.
***


* Geriye doğru baktığımızda, aklımıza nispeten yakın tarihli bir başka "uçaklar sivilleri bombaladı" haberi geliyor.
Eylül ayı başında Roj TV, yedi sivilin, uçaktan atılan bombayla öldüğünü iddia etmişti. Hatta olay yeri fotoğrafları da yayınlanmıştı.
O söylenenler ciddiye alınmış ve enine boyuna incelenmişti. Sonuçta iddianın doğru olmadığı kanıtlarla gösterilmişti. (Örneğin vurulan aracın durumu...)
Bugünkü olay ise tartışmasız: "Türk savaş uçakları masum Kürt köylülerini öldürdü."
Tabii BDP'liler hemen "Bu olay Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan kararın sonucudur: Suriye'yi kendi halkını bombalamakla suçlayan Hükümet, aynısını yapıyor" demeye başladı.
Acemice bir denemenin ardından gayet güzel uygulanan bir plan gibi... Gösterileri, "Operasyonları durdurun" çağrıları izleyecek.
***


* Ölen köylülerin işi ve sayısı, akla "33 Kurşun" olayını da getiriyor: Orgeneral Mustafa Muğlalı, 1943'te, Van Özalp'te 33 hayvan kaçakçısını, yargıya teslim etmeyip kurşuna dizmişti.
Şimdi de 36 mazot kaçakçısı, "dur" demeden, ihtarsız sorgusuz bir biçimde öldürülmüş oldu. Böylece "70 yılda bir şey değişmedi" kanısı hâkim oluyor.
Özetle: Şu anda hem Hükümet'in, hem de Genelkurmay'ın karizması çizilmiş durumda. "Özür dilemek" ve ölenlerin ailelerine "tazminat vermek" yetmez.
Bu olay derinlemesine bir biçimde soruşturulmalı ve hatayı yapanlar yargılanmalı.
Bu derece, "İşte size koz, tepe tepe kullanın" diye bas bas bağıran bir olay az görülür. İşin içinden "Ergenekonik" bağlantılar çıkarsa şaşırmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi