Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

4 bin dolara yılbaşı... 701 liraya aybaşı!

4 bin dolara yılbaşı... 701 liraya aybaşı!

Yaramız öyle “taze” ki, hâlâ kanıyor... Dile kolay, “kasıt” olmasa da, “35 vatandaşımız” öldü... Yüreğimiz elbette acı dolu, elbette kan ağlıyor
Peki, sorarım size;
“74 milyon acıya garkoldu” desek, “doğru” mu söylemiş oluruz?.. Elbette “yalan” olur, hem de “kuyruklu”sundan!..
Hani, atalarımız; “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” demişler ya; hiç şüpheniz olmasın ki; “Uludere’de ölen 35 kişi” için ağlayan da, “ana”lardır, “baba”lardır, “evlât”lardır... Gerisi yalan!..
Hele “BDP’liler”in gözyaşları!..
Hepten sahte, hepten palavra!..
Onlar bu meseleyi köpürtüyorlar ki, “dert”leri, “amaç”ları ve “hedef”leri başka!..
Öyle ya;
Onlara, artık “özerklik” de yetmiyor...
Leyla Zana’nın dediği gibi, hedeflerinde “bağımsızlık” var!..
Son olay da;
Bunun tuzu-biberi oldu!..
Üzüldüklerini, hele hele kan ağladıklarını hiç sanmıyorum...
Tam aksine; zil takıp oynuyorlardır!.. Bundan iyi “istismar malzemesi” mi bulacaklar?.. Ki, giriştikleri “provokatif eylemler” de bunun göstergesidir.
Dediğim gibi, BDP’liler, bu işin “istismar”ıyla meşguller...
Ama, nihayetinde “görev”lerini yapıyorlar... “Yukarı”nın talimatı öyle!..
VUR PATLASIN, ÇAL OYNASIN!
Peki, “milletçe üzüntülüyüz” palavralarına ne demeli?..
Tamam, elbette ciddi ciddi üzüntü duyanlar vardır ama dün gece “vur patlasın, çal oynasın” diyerek “yılbaşı kutlayanlar” da üzüntülü müydü acaba?..
Ne üzüntüsü?!?.. Olayı duyduklarından bile şüpheliyim...
Çünkü onlar;
“35 kişi”nin toprağa verildiği günün ertesinde “şampanya”lar patlatıp, “yılbaşı” kutladılar!..
Peki, “kim” ve “nerede” kutladı “yılbaşı”nı!..
Elbette “mutlu azınlık” kutladı...
Hem de, bir “asgari ücretli”nin “750 günlük çalışma”sına bedel bir parayla “1 gece” geçirdi!..
Nasıl mı?..
Buyrun, “manzara”ya bir bakalım:
Bugün, İstanbul yolları ıssız ve sakin olacak...
Evet, o kadar “bomboş” olacak ki, “nüfus sayımı” yapılan günler kadar sessiz ve ıssız göreceksiniz yolları!..
Peki nereye gitmiş olabilir bu insanlar?..
Roma’ya mı, Paris’e mi?..
Yoksa “Çin efsanesi”ni veya “Kristal Kızıldeniz”i yaşamaya mı?..
“Mistik Uzakdoğu” turlarına mı katılmıştı insanlar, “Çölde bir vaha: Umman”a mı uçmuştu?
Yoksa, yoksa; Maldiv Adaları’na, ya da “İtalyan Konçertosu” dinlemek için Venedik veya Floransa’ya filan mı gitmişlerdi?..
Çünkü efendim; alt tarafı 750 Dolar’dan başlayıp, 2 bin 140 Dolar’a kadar seçenek sunuyordu “otel”ler ve “tur şirketleri!”
Kimbilir, belki de; Boğaz’ın ve Haliç’in muhteşem manzarasına sahip, “The Ritz-Carlton Suiti”nde bir “Noel gecesi” geçirmeye gitmişlerdi!..
Dedim ya; hayli “ıssız” olacak yollar, “trafik” olmadığı için de, bir o kadar “sessiz!..”
Yollar, “insansız!..”
Ya “sabaha kadar eğlendikleri” için hâlâ uyuyorlar, ya da içip içip sızmışlar!..
Ya da, ne bileyim;
“Noel Baba”nın, gelip de; “çama astıkları çorabın içini altınla doldurmasını” bekliyorlar!.. Ama, “seçkin”ler, Beyrut veya Roma’da...
SEÇ, BEĞEN, EĞLEN!
Sonuç itibariyle, “bir yerlere” gitmişlerdi işte... Sanki yer yarılmıştı da, yerin içine girmişlerdi.
Öyle ya; “reklâm”lar çok cazipti... Öyle bir “davet” ediyorlar, öyle “imkân”lar sunuyorlardı ki, “hayır” demek ne mümkün!
“Suit”lerde, “sana özel bornoz”lar olacak!.. “Şampanya”, odanda seni bekleyecek!.. Kahvaltını “suit”te veya “Çimtemani Restaurant”ta yapabileceksin!..
Güzellik merkezi “Laveda Spa”ya ücretsiz girecek, 3 terapistin vücudunda sergileyeceği “Sultanın Altı El Masajı”yla mest olup, kendinden geçeceksin!..
Peki, ücret mi?
Alt tarafı 4002 dolar!..
Evet, evet; “Yeni Yıl Rüyası” denilen bu “1 gece” için, sadece ve sadece “Dört bin iki dolar” ödeyeceksin!..
Bu kadar hizmete, “çok para” diyorsan, “seçenek” çok... Seç, beğen al!..
Meselâ, Cevahir Otel’de Kenan Doğulu’yu dinlemek için “10 kişilik masa” ayırtırsan, “7 bin 650 lira” ödersin!..
Bu da mı çok?..
O zaman, The Green Park Resort Hotel’e gidecek, Hande Yener’i dinlemek için ayırttığın “4 kişilik masa”ya “2 bin 100 lira” ödeyeceksin!..
Ya da, aynı otelde Volkan Konak’ı dinlemek için “10 kişilik masa” ayırtacak ve “7 bin 600 lira” ödeyeceksin!..
“Daha ucuz”unu arıyorsan Wow Hotel’de Seda Sayan ve Fatih Ürek var...
Kişi başı, sadece 499 lira!..
VAN VE 33 CAN DA NE?
Bakmayın “ödeyeceksin” dediğime... Dün gece oralara gidenler bu paraları tıkır tıkır ödediler!..
“Bir aylık asgari ücretin 701 lira” olduğu ülkemizde, “kaymak tabaka”nın “sadece 1 gece” için ödediği para, “499 lira”dan “4 bin dolar”a kadar çıktı!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Otel”lerde eğlenen veya “tur şirket”leriyle yurt dışına giden insanlar, hiç “Van”ı veya ölen “35 can”ı düşünür mü?..
Dediğim gibi, bu para; bir “asgari ücretli”nin “25 aylık çalışma”sına, bir diğer ifadesiyle “750 gün ter dökmesine denk” bir para!..
Biliyorum, “asgari ücretliler” itiraz edip, “Kafayı mı yedin sen?” diyecekler; “Yılbaşı da neymiş!.. Ben ay başını zor getiriyorum!..”
Haklılar!..
Karınlarını doyurabilmek, ayakta kalabilmek ve hayatını devam ettirebilmek için milyonlarca insanın pazarlardan “atık”, çöplerden “ekmek” topladığı bir Türkiye’de, bir avuç mutlu azınlık da, “kuş tüyü yastık”larda yatmak için “binlerce dolar”ı gözden çıkarıyor işte!..
Bunu yapanların kimler olduğunu biliyorsunuz... “Mutlu ve putlu azınlık” dediğimiz bu güruh, aynı zamanda “mahalle baskısı”ndan şikâyet eden güruhtur!..
Onlar, dün “mahalle”de yoktu!..
“Yurt dışında”ydı, “otel”lerdeydi, bar ve pavyon gibi “eğlence mekânları”ndaydı!..
Kısacası; “Vur patlasın, çal oynasın” eğlendiler!..
Yediler!.. İçtiler!.. Kustular!..
Depremde yıkılan “Van”ı veya “Şırnak”ta ölen “35 can”ı hiç düşünmeden!..
Merak ediyorum;
Biz, hâl⠓millet” miyiz?..


Eksi 10 derecede namaz!
Eğer sen, “2-3 kişilik bir mescid” yeri ayırmazsan, insanlar titreye titreye ve hatta çeneleri birbirine vura vura, “eksi 10 derecede namaz kılmak” zorunda kalır.
Malatya’dan söz ediyorum... “Kayısı”sı kadar “soğuğu” da meşhur Malatya’dan...
Efendim, Malatya’da bir “Araç Muayene İstasyonu” varmış...
Öyle, şehir içinde filan değil ha; “şehrin 10 kilometre dışında!”
İnsanlar buraya geliyorlar, “araçlarını muayene ettirmek” için zaman zaman 5-6 saat orada beklemek zorunda kalıyorlarmış!..
Bu süre zarfında, elbette “öğle ve ikindi”, hatta “akşam” vakti giriyormuş... Elbette “namaz”larını kılacaklar!..
Peki, nerede?.. “Mescid” olmadığına göre, vatandaş nerede kılacak “namaz”larını?..
Araç Muayene İstasyonu’nda çalışan bir işçiye sormuşlar; “Nerede namaz kılacağız?.. Bu koskoca tesiste 2-3 kişinin aynı anda namaz kılabileceği küçücük bir oda da mı yok?”
Garibim işçi, “alın” demiş, “Alın şu tahtayı, onun üzerinde kılın namazınızı!.. Ama açıkta!.. Çünkü, ben de öyle kılıyorum namazımı!”
Dediğim gibi, vatandaşlar, meydanda kılmışlar namazlarını... Titreye titreye, çeneleri birbirine vura vura!.. “Bugünlerde havalar iyiydi de kıldık” deyip, ekliyorlar; “Peki, eksi 10 derecede nasıl namaz kılacak insanlar?”
“Durumun aciliyeti”ni Ulaştırma Bakanı sayın Binali Yıldırım’a iletiyor ve “gereğini yapmasını” istirham ediyorum... Zira, epeyce “şikâyet” var!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi