Cemal Nar

Cemal Nar

Siyaset Yapmanın Gerekleri 3

Siyaset Yapmanın Gerekleri 3

Bir kardeşimiz yorumunda dikkat çekmiş, diyor ki: “Bu ne yanlış anlama ve tavır anlamıyorum. Yazı serisi uzayınca bazıları bütünü kaçırıyor. Yazar dünyada herkese adalet, hukuk, eşitlik, refah, dış dünyada itibar için bile olsa siyaset ve partiyi müslümanlar denemeli diyor. Ama nihai amaç İslam devleti ancak iyi insanların çoğalması ile olur diyor ve bunun için bilgi, yaşama, irşat tebliğ istiyor.”

Bu kardeşimiz bizi iyi takip etmiş ve anlamış, tebrik ve teşekkürlerimi sunarım. Dikkat çektiği konu da ayrıca takdire şayandır. Evet, bazı kardeşlerimiz aynı konudaki yazıların bütününü okuyamayınca bizi anlamada sorun yaşayabilir.

Öyleyse burada bir hülasa yapalım desek, o da hem tekrar olma, hem de hülasanın hülasasına ihtiyaç hasıl olma gibi yeni handikaplara ve sorunlara sebep olabilir.

Her ne ise, bir kere daha belirtelim ki, bizim nazarımızda Ak Parti, Saadet, HAS Parti, kısmen BBP aynı çizgidedir. Bunlar iktidara geldiklerinde cari sistemin yasaları ve kurumlarının engellemeleriyle “İslam Şeriatını” getiremeseler bile, Müslümanların birçok meselesini çözer, maddi manevi sıkıntılarını giderir, içeride ve dışarıda itibarlarını artırır, ülkeye refah ve kalkınma yaşatabilir, müstakbel toplum ve devlet için yönetim işlerini bilen kadrolar yetiştirebilirler. Bunlar ise Müslümanlar için büyük kazanç sayılan iyi işlerdir. Bu gerekliliklerden ötürü siyaset tamamen terkedilmemelidir.

Bizim burada anlatmaya ve uyarmaya çalıştığımız konu, “nasıl olsa partiler var, onlar gereğini yaparlar” diyerek İslam için eğitim, öğretim, yaşama ve yaşatma çabalarını siyasete havale ederek bu işlerden vaz geçmeme gereğidir. İslam’ı tebliğ işi siyasetten ayrı ehil kadrolar tarafından yapılmalıdır.

Çünkü hamama girenin terlemesi gibi siyasetin tabiatı gereği temiz kalması zordur. Bu yüzden selef uleması İslamî yönetimde bile olsa idarecilerin kapılarına giden âlimleri pek hoş karşılamamıştır. Bunun sebeplerini “İlim ve İktidar” kitabımızda uzun uzun yazmıştık.

İşte bu kadarcık bir meseleyi anlatabilmek aman ne kadar da zor bir işmiş, hayret etmemek mümkün değil doğrusu!

Bu arada siyasiler kendi aralarında elbette yarışacaklar, “biz farklıyız” diyecekler, rakiplerini geçmeye çalışacaklardır. Bunu tabiî bulur ve anlayışla karşılarız.

Fakat düşmanlık yaparak birbirlerini yok etmeye çalışmalarını, birbirlerine karşı alay, aşağılama, hakaret, dedi kodu, nemime ve su-i zan etmelerini, bu ve benzeri haramları işlemeyi “faaliyet” saymalarını asla ve asla anlayışla karşılayamayız. Bunlar Allah Teâlâ’nın açıkça haram kıldığı günahlardır ve herkes için geçerlidir. Dolayısıyla başka partilerde siyaset yapanlar için de haram kılınmıştır. Üstelik bu ve benzeri haramları helal saymak insanı dinden çıkarır. Aynı çizgide siyaset yapanların bu yanlışlarını ve birbirleriyle kavgalarını asla tasvip edemeyiz.

Bir yorumcu soruyor: “biz müslümanlar yönetemeyiz öyle mi?”

Oysa bu soruyu bize sormayacaktı. Buna cevabımızı tekraren yazdık. Asıl bu soruyu önce kardeşlerini batıl olmakla suçlayan bizzat kendilerine, sonra da bu düzende siyaset ve parti ile hizmeti şirk sayanlara sormalıydı…

Allah aşkına, kalplerinde gizli olan takvadaki derecelerini bilemediğimiz için hariç tutarsak, Recep Tayyip Erdoğan Bey ile Numan Kurtulmuş ve Mustafa Kamalak Beylerin imanda ve dava adamlıklarında bir farkları var mıdır? Bizce yok. Yanılıyorsak Allah af etsin.

“Var” diyenler şu soruya cevap vermelidirler, “Sayın Numan Kurtulmuş sizin partide iken hak dava sahibi idi de HAS Partiyi kurunca batıl dava sahibi mi oldu? Yarın Fatih Erbakan dayatmasına karşı çıkan Sayın Kamalak da partiden ayrılırsa batıl dava sahibi mi olacaktır?

Hayır! Bunlar arasında iman ve dava değil, menfaat farkı vardır! Bu minvalde yorum yapanları tek tek ele alarak cevaplamaya gerek yok. Ancak görülüyor ki bir gerçeğe bir kere daha vurgu yapmamız gerekiyor:

Bu ülkede siyaset yapmak için İslam’ı bilmek yetmiyor, aynı zamanda sistemi de iyi bilmek gerekiyor.

Fakat her şeyden evvel insaflı, adaletli, dengeli ve “davet dilini” iyi bilmek gerekiyor.

Ek:

Uludere'de yaşanan olay çok üzücü ve can yakıcıdır. Bütün insanlara gelen acılara duyarlıyız, ama Müslüman kardeşlerimize gelen felaketler bizi daha bir derinden yaralar.

Bu olay çok acı olduğu kadar çok büyük ve çok ciddi. Henüz arka planındaki ayrıntıları bilemiyoruz. Öğrenmek için biraz bekleyelim. Bekleyelim ki doğru kararı verelim ve o zaman kimi suçlayacaksak onu bilelim ve hesabını meşru yollardan soralım. Olay gerçekten çok üzücü... Allah bir daha göstermesin.

Şunu da ifade edelim ki Uludere'de yaşanan acı olay sebebiyle insanlar akıl ve mantıktan çıkmamalı, acıyı vakarla yaşamalı, yeni acılara yol açmamalıdırlar. PKK ve BDP her zamanki fitneci tavrını sürdürüyor. Allah Müslümanları, özellikle de Kürt kardeşlerimizi onların ve bilcümle ırkçı katillerin şerrinden korusun. Şimdilik ancak dua edebiliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi