411 el, aslında bir yerlere kaçtı!
Tarafın Uludere üzerinden Başbakan Erdoğan ile giriştiği tartışmadan kendi attığın 411 el kaosa kalktı manşetine paye çıkarmaya çalışmak, İlker Başbuğun Ben yapmadım Hasan yaptı demesine benziyor.
Evet, Tarafın manşetinin ağır kaçtığı doğrudur ama bunu söyleyecek son isim herhalde 411 el manşetini atandır.
Kendini aklama çabasının Ben iyiniyetliydim dercesine parmak uzatmanın son örneği.
Almanya politikalarına sırtını dayayıp AK Partiyi kapattırma çabasının dışa vurumuydu o manşet.
Türbana üniversite yasağını kaldırın ama anayasayı değiştirmeden yapın bunu buyurmuş o zaman hazret.
Mübarek gazeteci değil, Cübbeli Ahmet Hoca neredeyse.
Kelamı kutsal.
O böyle buyurmuşsa, halkın oylarıyla işbaşına gelmiş 411 kişinin ne önemi var.
Onlar liderlerinin sözünden çıkamayan gerzekler, onlara gerçeği göstermek için böyle akıldanesi bir düşünür lazım.
Her yazısında tatlı bir telaş, tatlı bir panik var.
O manşetin temeli AK Partinin asker-İstanbul sermayesi ve medya işbirliğiyle atılmıştı.
AK Partinin kapatılması davasına verilen onaydı, öyle bir onaydı ki, sadece Hürriyet bu manşeti atmamıştı, o zaman Doğan Grubunda bulunan Milliyet ve Vatan gazeteleri de benzer manşetlerle çıkmıştı.
Amaç, Genelkurmayın kara propaganda sitelerinden derlenen sahte haberlerle açılan kapatma davası öncesinde kamuoyunu hazırlamaktı.
Yani, andıççılarla işbirliği vardı açıkça.
Askeri vesayet sisteminin bekçisi bir başsavcı, asker tarafından düzenlenen sahte haberlerden oluşan bir iddianame hazırlamış ve iktidar partisinin kapatılmasını istemişti.
Doğan Grubu gazeteleri o zaman yaptıkları bu manşetle, halkı AK Parti irticai faaliyetlerin odağı haline geldi fikrine alıştırma görevi üstlenmişti.
Türban için anayasayı değiştirmeyi göze alacak kadar irticacı bunlar imajı vermek isteyen bir manşetti.
Zaten hemen arkasından kankanız CHP yasanın değişmesi için Anayasa Mahkemesine gitti, Yaşar Büyükanıt iki kadeh daha parlattıktan sonra mahkemeye ayar veren muhtırayı kaleme aldı.
Bunu da neredeyse tam sayfa manşetlerinize taşıdınız, gazetecileriniz ekrana çıkıp AK Parti hükümeti bitti yorumları yaptı.
Sonrası malum...
O yüzden savunmaya çalıştığın manşet bir gazetecilik becerisi içeren bir manşet değildi, komuta kademesi doğrultusunda alınmış bir kararın darbesever mevkutelerin birinci sayfasına yansımış şekliydi.
Çember daraldıkça panik yaşanması doğal ama milleti aptal yerine koymak doğal değil.
İnandınız ve kaybettiniz bu sefer...
Bari susmayı bilin...
Tutuklama rezaleti ve ecnebi medya
Tutuklanan eski genelkurmay başkanı, kuvvet komutanı, gazeteci olunca akıllarına tutuklama rezaleti geliyor.
Tutuklama sürelerinin uzunluğu Beyaz Türkler olduğunda hatırlanıyor.
Kürtler, sosyalistler yıllarca yatabilir, küçük çocuklar terörist diye sırtından kurşunlanıp öldürülebilir.
Bunlar ne haber olur, ne yazı konusu.
Memlekete bu kadar yabancılar yani.
Aslına bunlar ecnebi medya, toprağına, değerine, o toprağın kültürüne yabancılar ve haklı olarak kendi küçük mahallelerine sahip çıkmaya çalışıyorlar. Debelendikçe mahalleleri daha da küçülüyor.
Sanatçılar niye sessiz!
Gazeteciler tutuklanınca gazeteciler kıyamet koparıyor.
Askerler tutuklanınca da bir ara böyle oluyordu.
Akademisyenler de benzer tepki vermişti ama şimdi bakıyorum sanat dünyası sessiz.
Oysa Kenan Evren hakkında iddianame düzenlendi, ağır ceza isteniyor adamcağıza.
O sadece darbe lideri değildi ki, ressamdı. Resimlerine binlerce lira verip alanlar da, sanatçı dostları da sessiz.
Sanatçı dostunuza sahip çıksanıza kardeşim.