Olay 2002 yılında geçmiş. O dönem, Mehmet Narin isminde bir polis memuru, otobüs durağına konuşmak için çağırdığı eski eşi Sefaniye Altın'ı ruhsatsız tabancası ile beş el ateş ederek öldürmüştü. Olayın hemen ardından polis tarafından yakalanan öfkeli koca polise verdiği ifadesinde, "eşim beni sürekli deli diye şikayet ediyordu. Boşandık, boşandıktan sonra çocuğumu göstermiyordu. Son iki ay önce de malulen emekliye ayırdılar. Onu vurmak için Bursa'ya geldim, onun yüzünden emekliye ayırdılar, bana deli dedi ve evden kaçtı ama ben deli değilim..." demişti. Sanığın avukatı, "müvekkilim kızıyla görüşmek istemesine rağmen yedi yıl içinde birkaç kez görüşebildi. En son kızına telefonla ulaşmış ama kız ona "deli Mehmet" diye hitap etmiş. Bunun üzerine eşini vurmuştur.." demiştir. Mahkeme heyeti Mehmet Narin'e müebbet hapis cezası verdi.
Yaşananlardan neler anlıyoruz? Mmalülen emekliye ayrılmasında eşini suçlayan koca, kendince bir cezalandırma yöntemi kullanıyor ve buna hakkının olduğuna inanıyor.

Katil koca, öğrenilmiş çarpık düşüncelerine esir oluyor ve çocuğunun annesini acımasızca öldürüyor.
Hiçbir anne baba çocuğundan ayrılamaz bu nedenle çocuğun velayetini alan kişi onu anne ya da babasıyla görüştürmeli ve birlikte vakit geçirmesine katkı sağlamalıdır. Ama bu konuda bir ihmal olsa dahi, kişi hukuki olarak hakkını aramalı ve şiddete başvurmamalıdır.
Şiddet bir ifade şeklidir, kişinin canına kıymak ise en büyük cürümdür.
Bilindiği üzere, son günlerde kadın cinayetlerinin arkası kesilmiyor. Öldürülen eşler, arkalarında buruk bir iz bırakıp gidiyorlar. Cinayetlerin çeşitli sebepleri var. Öncelikle toplum olarak kadın konusunda çarpık düşüncelere sahibiz. Bu çarpık düşüncelerden beslenenler, küçük bir şeyde kadını öldürme hakkına sahip olduklarına inanıyorlar...
Yaşanan cinayetlerin önlenmesi için, çalışmalar son hızla devam ediyor. Ama ne olursa olsun, çözümü kişinin iç dünyasında oluşturmadığınız sürece iyi bir netice almanız mümkün olmayacaktır.