Cemal Nar

Cemal Nar

Bize Böyle Öğretmişlerdi

Bize Böyle Öğretmişlerdi

Evet, Bize Böyle öğretmişlerdi.

Demişlerdi ki, yargıç, önündeki kanuna bakar. Kanunda yazılı suç ve ceza neyse, beğense de beğenmese de ona göre davranır. Burada onun aklı, mantığı, duyguları ve hukuk bilgisi çalışmaz. Bunları işe karıştırmaz.

Hatta sanırım Sami Şelçuk idi. Bir tv. konuşmasında uçuk bir misal vermişti. Demişti ki:

“Diyelim ki yasa, hapşırmayı suç saydı ve ceza olarak da idam verdi. Yargıç, bu cezanın suç ile orantılı adil bir ceza olmadığına inansa bile, duygularını ve bilgilerini işe karıştırmadan, hapşırana idam cezası verir. İstemeye istemeye verir. Yargıç açısından doğru olan da budur. Kendisini tenkit edenlere döner der ki: ‘Ben, önümdeki yasaya göre işlem yaparım. Bu hükmümü beğenmiyorsanız, yasayı değiştirirsiniz. O da benim işim değil, yasamanın işidir.’

Bu açıdan yargıcın vicdanı da rahattır. Ama yasa değişirse, o da değişen yasaya göre hükmünü değiştirir.”

Biz bunun benzerini çok gördük, çok duyduk. Nitekim geçmişte küçük çocuklara tecavüz veya milletin malını hortumlamalar gibi bir çok davada bir çok yargıçlar, mahkeme sonrasında kamu vicdanını tatmin etmeyen, hatta acıtan yargı karşısında, “Haklı olabilirsiniz ama, bizim yapabileceğimiz bundan başkası değildir. Eldeki yasa budur ve biz buna göre hüküm vermek zorundayız. Buradan ötesi, yasamanın işidir. Biz mazuruz” demişlerdir.

Yargıcın, mahkemenin yapabileceği budur. Yasaları beğenmiyorsanız, yasamaya müracaat edersiniz, o kadar. Demokrasi de bunun için var değil mi?

Bu zamana kadar bildiklerimiz böyleydi. Bize böyle öğretmişlerdi.

Peki, Anayasa mahkemesinin yaptığı ne?

Türbanla ilgili iptal kararının "perde arkası" basına yansıdı. Anayasa Mahkemesi'nin karar toplantısında Başkan Haşim Kılıç'la üye Sacit Adalı "Anayasa değişikliklerini ancak şekil yönünden inceleyebiliriz. Bu nedenle iptal kararı veremeyiz" deyince, diğer 9 üyenin ortak cevabı şu olmuş:

"Ya bir gün Meclis çıkıp da, seçimler 20 yılda bir yapılır diye Anayasa değişikliği yaparsa, buna da mı seyirci kalacağız?"

Bu tür ifadeler sanırım daha önce Vatan ve Milliyet'in manşetlerine de yansımıştı. Ne tesadüf?

"20 Yıl" gerekçesi Anayasa Mahkemesi'nin Anayasayı açıkça ihlal ederken konuya siyasî pencereden baktığını açık bir biçimde ortaya koyuyor.

Zaten bu karara neredeyse herkes “hukukî değil, siyasîdir” diyor.

Anayasa Mahkemesinden beklenen “hukukun üstünlüğünü” gözetmektir. “Siyasetin üstünlüğünü sağlamak” gibi bir ilke de Anayasa mahkemesinden beklenmez zaten.

İşler bu yüzden sarpa sarmıştır.

Oysa bize öğretildiğine göre, “Ya bir gün Meclis çıkıp da, seçimler 20 yılda bir yapılır diye Anayasa değişikliği yaparsa, buna da mı seyirci kalacağız?" sorusunun cevabı şöyle olmalıydı:

“Evet, buna da seyirci kalacağız. Elimizdeki yasa beğenmesek de budur. Bundan ötesi yasamanın işidir. Beğenmiyorsanız, onu değiştirin.”

İşin doğrusu da budur.

Maazallah, şöyle bir şey düşünebiliyor musunuz: mahkemelerdeki her yargıç, yasalarda yazılı olanla değil de, kendi bilgi, tecrübe ve kanaatına göre iyi ve güzel gördüğü, yani kendi koyduğu yasalarla karşısındakileri yargılarsa, memleket ne hale gelir?

İşte kaos budur!

Anayasa mahkemesi tam da bu kaosu önlemek için vardır.

Ama olan ne?

Anayasa mahkemesinin kararı huzura mı, yoksa kaosa mı yaramıştır, kararı bir de kalbinize danışın, bir de vicdanınıza sorun, acaba ne diyor?

(www.cemalnar.com)


Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi