Başbuğ ve Denktaş... Kör ölür, badem gözlü olur!
Hani; Kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur diye bir atasözümüz vardır ya, geçen hafta bunların canlı örneklerini gördük...
Halen tutuklu bulunan Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ ve Cuma akşamı ölen KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş hakkında öyle yayınlar yapıldı, öyle programlar düzenlendi ki; her ikisi de, kamuoyuna neredeyse birer kahraman ve birer vatansever gibi sunuldu.
KAMPANYANIN 3 AMACI
İlker Başbuğla ilgili, kampanyaya dönüştürülen yayınları biliyorsunuz... Öyle bir aklama-paklama kampanyası yürütüldü ki; yandaş denilen gazeteler bile kullanıldı! İlker Başbuğun, aslında bir Ergenekon düşmanı olduğundan tutun da, Ergenekoncuların onu öldürmek için suikast düzenlediği bile iddia edildi...
Kimi gazeteler de;
İnsanların merhamet duygularına hitap eden dramatize haberler yaptılar!..
Peki; Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek!.. Terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanan bir insanı, sivil yargının elinden kurtarıp, Yüce Divanda ve de tutuksuz yargılatmak isteyenlerin amacı neydi?..
¥ Birinci amaç: Org. Başbuğ, eğer sivil mahkemede yargılanır ve hele de suçlu bulunup hüküm giyerse; rütbesi orgenerallikten erliğe düşer...
Yani, artık;
Orgeneral değil, ergeneral olur!..
Bu da, bütün haklarını kaybetmesi anlamına gelir ki, gerçekten onun için bir yıkım olur!.. İşte, unu önlemeye çalışıyorlar!..
¥ İkinci amaç: Org. İlker Başbuğ, sivil mahkemede sıradan bir subay olarak değil de, Yüce Divanda görev suçundan dolayı yargılanırsa, darbeye teşebbüs de görev suçuna gireceği için, bütün darbeciler rahatlayacak, Ergenekondan yargılanan darbesever sivillerin de hareket kabiliyetleri artacak!.. Bunu sağlamaya çalışıyorlar.
¥ Üçüncü amaç: Başbuğ, darbeye teşebbüsten değil de, eğer görev suçundan dolayı yargılanırsa, bu bütün Ergenekon yargılamalarına emsal teşkil eder ve Silivri Cezaevinde Ergenekon tutuklusu kalmaz. Sizin anlayacağınız;
Başbuğu Yüce Divanda yargılatma çabası, birinci adımdır... İkinci adımda ise Silivriyi boşaltma stratejisi vardır!..
Ne demiştik;
Kör ölür badem gözlü olur, Kel ölür sırma saçlı olur!
Görev yaptığı dönemde İnternet Andıcı ve İrtica ile Mücadele Eylem Plânı hazırlatmakla suçlanan bir komutanın, bugün kahraman gibi takdim edilmesinin tek sebebi, onu Silivriden kurtarmaktır!.. Ancak, yalanlar üzerine inşa edilen plânların tutma şansı yoktur... Bu plân da tutmayacaktır...
Çünkü;
Başbuğla ilgili kampanyada kullanılan argümanların tamamı yalandır!.. Tıpkı, Başbuğa İzmirde suikast teşebbüsünde bulunulduğu yalanı gibi!..
DENKTAŞ VE KIBRIS
Biliyorsunuz, Cuma akşamı ölen KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da kahraman ilân edildi... Gazetelerdeki tam sayfa haberlerde ve televizyonlardaki programlarda, onun ne büyük bir vatansever ve mücahit olduğuna dair ifadeler kullanıldı...
Bu güzellemelerde Denktaşın bir mason olmasının bir rolü var mıydı, yok muydu, elbette bilmiyoruz... Ama, Kıbrısın ne hâle geldiğini yine Denktaşın ağzından aktarmak istiyoruz.
Tarih 9 Nisan 2004...
Rauf Denktaş, Star TVde Hulki Cevizoğlunun sorularını cevaplandırmaktadır... Bugünkü KKTCnin ne durumda olduğunu Denktaş aynen şu sözlerle itiraf eder:
¥ Kıbrısta vatan kavramı değişti!.. İnsanlar, biraz global bakıyor millî kavramlara! ¥ Geçenlerde 14-15 yaşlarında bir kız çocuğu gördüm... Boynunda Haç vardı... Sen Müslüman değil misin?.. Hilâl as, yıldız as boynuna! dedim... Ben, Müslüman değil misin? diye sorunca, ne dedi biliyor musunuz: Galiba Müslümanım!
¥ Suçu kendimizde görüyoruz... Onlara dinî bilgi vermemişiz!.. Vatan ve din duygusu aşılamamışız onlara!.. Galiba geç kalmışız!..
Bunun vebali hepimizin!
¥ Bazı öğretmenler var ki; öğrencilerine, Türkiyenin ne yüzü, ne parası! diye aşılıyorlar!.. Bunları duyduk, ama bir şey yapamadık!.. Galiba geç kalmışız!
Evet, 9 Nisan 2004te aynen bunları söyledi Denktaş; Geç kalmışız!.. Bir şey yapamadık!.. Bu vebal hepimizin!
KURAN-I KERİMİN YAZARI KİM?!?
Şöyle soranlar olabilir: Ölünün arkasından neden konuşuyorsunuz?.. Bugün, bunları yazmanın sırası mı?
Hemen söyleyelim:
Denktaşın sağlığında da yazdık bunları... Hem de; bedenen sağlıklı, siyaseten güçlü olduğu günlerde dedik ki; Sen kalkar Kuran kurslarını kapatırsan, İmam Hatip Liselerinin açılmasına izin vermezsen, şehit mezarlarının başında bir Fatiha okumaz ve camiye de zaten uğramazsan; sonunda olacağı budur!.. Kalkmış, Halka bu duyguları veremedik diyorsun!.. Allah aşkına söyle; Senin kendi ruhunda o duygular var mı ki, halka vereceksin?..
O günlerde İsmet Berkanın dediği gibi; Habire Seda Sayan-Mehmet Ali Erbil fotoğrafları çekerek, kumarhane insanlarının arasında el çırpıp, şarkı söylerken, gayet mutlu görünen bu Denktaşın, şimdi ağlamaya hakkı yok!..
Sızlanmaya da, şikâyete de hakkı yok!..
Çünkü, bu tablonun, bu kokuşmanın, bu çözülmenin tek sorumlusu kendisi ve ekibidir!.. Kıbrıs halkı; millî ve manevî kavramlardan o kadar koparılmış, dine öyle yabancılaştırılmıştır ki; irtica yuvası olarak gammazlanan bir evi basan Kıbrıs polisi, evdeki dinî kitapların üzerlerinde yazarların ismini görüp, Kuran-ı Kerimin üzerinde yazar ismi göremeyince, ev sahibini tekmeleyip, bağırarak sormuştur; Söyle ulan!..
Bu kitabın yazarı kim?!?
Denktaş ise ağlıyor:
Dinî bilgi verememişiz!
Galiba geç kalmışız!
Bunun vebali hepimizin!
Denktaş, öyle bir Kıbrıs kurdu ki;
Göreve getirdiği polisler bile;
Kuran-ı Kerimin yazarı(!)nı sordular.
Bu mu kahraman Denktaş,
Bu mu mücahit Denktaş?!?..
Ama, dedik ya;
Kör ölür badem gözlü, Kel ölür sırma saçlı olur!
34 KÖYLÜYÜ KİM BOMBALATTI?
Geçen haftanın önemli olaylarından biri de, Akitin önceki gün, yani 14 Ocak Cumartesi günü gündeme getirdiği 34 köylüyü PKK bombalattı başlıklı haberdi.
Muhabirimiz Murat Alan, Şırnak Uluderede 28 Aralık akşamı yaşanan bombardımanla ilgili çarpıcı bir belgeye ulaşmış ve biz, bu belgeli haberin, çok konuşulacağını zannetmiştik.
Öyle ya;
Bombardıman olmuş saat 21.37de...
Ama PKKlılar, bu olaydan 4,5 saat önce yani saat 17.05te, birbirlerine mesaj çekmişler; Türk uçakları Uluderede Kürt köylüleri vurdu: 20den fazla ölü var!
Peki, 21.37de gerçekleşecek bir olay, henüz gerçekleşmeden yani henüz bombardıman başlamadan, nasıl bilinir ki, saat 17.05te propaganda bombardımanı başlatılıyor?..
Ortada bir tezgâh mı var?..
Yoksa; köylüleri kaçağa gönderen, sonra da terörist diye ihbar edip, bombalanmalarını sağlayan PKK mıydı?..
Dedik ya; bu haberin çok konuşulacağını zannetmiştik... Ama, itiraf edelim ki; Onlarca internet sitesi ve birkaç televizyon kanalı dışında habere ilgi gösteren olmadı... Hele siyasîler tam bir sessizliğe büründü... Bunda, 6 ili felç eden elektrik kesintisinin bir rolü oldu mu, bilemiyoruz... Ya da, üzerlerine karlar yağdı da, altında mahsur mu kaldılar?..
Oysa, bir BDPli ortaya çıkıp, pekalâ Yalan diyebilirdi... Bu bir senaryo diyebilirdi... Ama, demediler!.. Kimbilir, belki de yoğun kar yağışından dolayı Kandille temas kuramadılar!..
Ya da; Akitin gündeme gelmesini istemediler!.. Oysa; paket paket alıp dağıttıkları malûm gazete bu haberi gündeme getirmiş olsaydı, herhalde demeç bombardımanına başlarlardı!..
Biz, BDP tarafında olmadığımız için, herhalde yok saymak işlerine geldi!..
Kim bilir, belki de; Akitin haberi, malûmun ilânı şeklinde düşündüler!.. Sonuç itibariyle;
Görmediler, görmek istemediler!..
Onlar görmese de;
PKK tezgâhını, hem de belgesiyle gözler önüne seren muhabirimiz Murat Alanı tebrik ediyoruz.
Dileriz ki; Akitin haberini bugün görmezden gelenler, ileride ortaya çıkacak yeni bilgi ve belgeler karşısında gözlerini faltaşı gibi açmak zorunda kalmazlar.
Çünkü biz; Bugün, Denktaşa kahraman muamelesi çekenlerin, geçmişte onu Türkiyenin sırtında bir kambur olarak gördüğünü de unutmuş değiliz!..
Tıpkı, Başbuğa; borudan ve kâğıt parçasından dolayı yüklendikleri günleri unutmadığımız gibi!.. Selâm ve saygılarımızla...
===============
BİMin ilanı Akitte niye yoktu?
Biliyorsunuz, her Perşembe günü Akitte ve tüm ulusal gazetelerde BİMin ilânı yayınlanır... Okurlar da; ürünlerden, fiyatlardan ve kampanyalardan haberdar olurlar.
Ne var ki; geçen Perşembe günü; Akitte BİMin ilânını göremeyen okurlarımız, özellikle de hanım okurlarımız, Akiti adeta telefon yağmuruna tutup, BİMin ilânı diğer gazetelerde var, Akitte niye yok?.. Aranızda bir problem mi var? diye sordular...
Hayır dedik; Bir problem yok! ama yine de; BİMin reklam işlerini organize eden ajansla temasa geçip, bir ayrımcılık yapılıp yapılmadığını öğrenmek istedik... Ajans yetkilileri, Hayır dediler; Bir ayrımcılık yok... İlân, bir iletişim kopukluğu dolayısıyla size gönderilemedi... Bundan böyle normal akış devam edecek. Ajansın bu açıklamasına elbette itibar ediyor ve işte sizlerle paylaşıyoruz... Umuyoruz, bundan böyle bir iletişim kopukluğu yaşanmaz.