Kısa Röportaj
SORU: Kazım Unutmaz beyin son iddiası hakkında ne diyorsunuz?
CEVAP: O kardeşimiz son derece unutkan ve dalgındır. Baksanıza benim ismimi Şevki yazmış. İddiası yersiz ve tutarsızdır. Allah yardımcısı olsun; akıl, fikir, hafıza ihsan etsin.
SORU: Gelecekten ümitli misiniz?
CEVAP: Allah'tan ümit kesilmez. Toplumdan (radikal bir şekilde kendini ıslah etmezse) ümidimi kestim.
SORU: Sizce en dürüst, ehliyetli, liyakatli politikacı kimdir?
CEVAP: Adnan Kahveci idi, Allah rahmet eylesin.
SORU: Niçin dürüsttü?
CEVAP: Milletvekili maaşlarına ve emekliliklerine kıyak zamlar yapıldığı zaman Maliye Bakanlığı'na dilekçe vererek bu zamları almamıştır. Başka dürüstlükleri vardı.
SORU: Türkiye Müslümanları adam olurlar mı?
CEVAP: Sabah namazlarında camileri cumalarda olduğu gibi doldurmadıkça adam olmazlar. Tabiî ki, bu yeterli değildir, sadece adam olmanın bir başlangıcı olur
SORU: Adalet hakkında ne diyorsunuz?
CEVAP: Adalet teyze komşumuzdu, öleli çok oldu. Allah rahmet eylesin.
SORU: Toplumda mürüvvet var mı?
CEVAP: Artık kimse kızına mürüvvet ismini koymuyor, bu kelime ve kavram yürürlükten kalktı.
SORU: Profesör Tolgaç Olgaç hakkında ne dersiniz?
CEVAP: O cahilin tekidir. Üniversite kapısının üzerindeki dev Türkçe kitabeyi okuyamaz. Yani okuması yazması bile yoktur.
SORU: Enflasyon sizi vurdu mu?
CEVAP: Bendeniz kanaatle yaşarım, enflasyon bana vurmaz. Nitekim acı patlıcanı kırağı çalmaz.
SORU: En çok neye hayret ettiniz?
CEVAP: Hayret mezmum ahlaktandır, hayret etmemek gerekir.
SORU: İstanbul'a 7 yıldızlı çok yüksek ve çok lüks bir otel yapılıyormuş...
CEVAP: Onun gölgesinden bile geçmek istemem.
SORU: Bu sene lüfer çok pahalı...
CEVAP: Sen de ucuza satılan istavrit ye.
SORU: Müslümanların en büyük eksikliği nedir?
CEVAP: Başlarında ehliyetli, liyakatli, kâmil, muttaqi, müdebbir, âdil, Şeriata ve Sünnete sımsıkı bağlı bir İmam-ı Kebirin bulunmamasıdır, Böyle bir zat olsa Ümmet-i Muhammed'i çeker çevirir, terbiye ve ıslah eder.
SORU: Türkiye nereye gidiyor?
CEVAP: Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete.
SORU: Şevki beyciğim oldukça karamsar ve kötümser değil misiniz?
CEVAP: İzninizle ismimi düzelteyim, bendeniz Şevki değil Şevket'im... Kesinlikle karamsar ve kötümser değilim, gerçekçiyim o kadar.
SORU: Hazret-i Filanca günde yirmi kere ben Seyyidim diyormuş...
CEVAP: Seyyidliğinin şüpheli oluşu buradan bellidir. Merhum üstad Mahir İz hocaya yıllarca mülazemet ettim, evine gittim, onunla gezmelere gittim, Ankara'da üniversitede okurken bana mektuplar gönderdi. Onunla tanıştığım 1952 yılından, gurbete çıkmak zorunda kaldığım 1969 yılına kadar bir kere bile Seyyid olduğu söylemedi. Onun bu özelliğini geçen sene öğrendim. Hem baba, hem anne tarafından Seyyidmiş...
SORU: Siyonistler, ABD, Haçlılar Müslümanların başına bir Halife getirmek istiyormuş. Böyle bir zata biat eder misin?
CEVAP: Etmem.
SORU: Günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?
CEVAP: Okuyorum, yazıyorum, bazen gezmeye gidiyorum.
SORU: Televizyon seyrediyor musunuz?
CEVAP: Benim televizyonum yoktur.
SORU: İyi misiniz?
CEVAP: Ufak tefek rahatsızlıklar dışında sağlığım iyidir. Elhamdülillah başımı sokacak bir evim var. Geçimime yetecek gelirim var. Karnım tok, sırtım pek... Lakin kendim iyi Müslüman değilim. Müslümanlık açısından kendime iyi diyemem.
SORU: Yine antika toplamaya devam ediyor musun?
CEVAP: Benim topladığım şeylere antika denilemez. Yerli ve yabancı ucuz el sanatları objeleri toplarım.
SORU: Kitap toplamaya da devam ediyor musunuz?
CEVAP: Fırsat buldukça topluyorum.
SORUİ: İstanbul'un durumundan memnun musunuz?
CEVAP: Hiç memnun değilim. Trafik ve kalabalık çekilmez hale geldi. Bu şehrin nüfusu en fazla beş milyon olabilirdi. Şimdi 2o milyonu geçti. Yakında 40 milyon olacak. İstanbul'u bu hale getirenlere bir vatandaş olarak hakkım haram olsun.
SORU: Şehri terk edip sakin ve tenha bir yerde yaşamak istemez misin?
CEVAP: Çok isterim ama yaşım ilerledi, yakın dostlarımın kısm-ı azamı İstanbul'da, bundan sonra benim taşraya yerleşmem çok zor olur.
SORU: Kendini kurtaracak bir amelin, hayrın hasenatın var mıdır?
CEVAP: Maalesef yoktur. Allah'ın lütuf, kerem, afv ve rahmeti beni kurtarır ancak.
SORU: En büyük emelin nedir?
CEVAP: Hüsn-i hâtimedir.
SORU: Başka bir diyeceğiniz var mı?
CEVAP: Dost veya düşman bütün Müslümanlara selam ederim, gayr-i Müslimler için de hidayet dilerim....
* (İkinci yazı)
Bir Liseli Gence
(1) Yazılı ve edebî zengin Türkçeyi iyice öğren. Ölçü: Ziya Paşa'nın Terkib-i bend'inin ve Terci-i bend'inin Osmanlıca metinlerini kolayca okuyabilmeli, manalarını anlayabilmelisin.
(2) Sana yetecek kadar ilmihal, akaid, din kültürü öğren.
(3) İtikatta ve amelde Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebinden ol, sakın mezhepsiz olma.
(4) İstanbul terbiye, görgü ve kültürüne sahip ol.
(5) Beş vakit namazı kıl.
(6) Serserilikten, itlikten, yılışıklıktan, bayağılıktan, her türlü âdilikten, tulumbacı ahlak ve etvarından, ciddiyetsizlikten, soytarılıktan uzak dur; efendi bir genç ol, küçük bir beyefendi ol.
(7) Başında icazetli bir şeyhin bulunduğu gercek bir tarikata girmeye çalış ama kesinlikle tarikatçilik, holiganlık, militanlık yapma.
(8) Kendi kusurlarını görmekten, başkalarının kusurlarını görmeye vaktin olmasın.
(9) Geleneksel sanatlarımızdan birini mutlaka öğren. Hattatlık, tezhip, klasik ciltçilik, tespihçilik, sedefkârlık gibi.
(10) Paranın çok kötü bir efendi, çok faydalı bir hizmetçi olduğunu bil, para delisi olma.
(11) Lüks, israf, gösteriş, aşırı tüketim gibi azgınlıklara kapılma.
(12) Dilini mâlâyâni sözlerden, konuşmalardan koru.
(13) Dinî hizmetlerin parasız ve dünyevî menfaatsiz yapılması gerektiğini iyi bil.
(14) Dayanabildiğin kadar tatil yapma; bütün vaktini faydalı ilme, irfana, olgunlaşmaya, iyi ahlak sahibi olmaya, iyi yetişmeye harca.
(15) Nefs-i emmâreni en büyük düşmanın bil.
Dünya hayatı imtihanında başarılar dilerim.