Bir gününüz nasıl geçer?
Bu ay içinde, seksen beş yaşındaki yengemiz bir haftalığına bizleri ziyarete geldi. Kendisi Trabzon'un küçük bir köyünde doğdu ve yaşlılık dönemini de doğduğu köyde geçiriyor. Şehirde yaşayan çocukları, annelerinin bakımını üstlenmek isteseler de o köyünde yaşamayı tercih ediyor. Bir haftalık ziyaretinde, ilerlemiş yaşına rağmen eski kazaklardan ayıkladığı ipleri birbirine katarak paspas örüyor. Bunu yaparken gözlerinin içi gülüyor. Yaptığı işten keyif alıyor. Köyde bir gününün nasıl geçtiğini anlattığında ise, büyük bir şaşkınlık yaşadım. Yaşamı düzenli ve programlı. Sabahları erken kalkıyor ve hayvanların bakımını yaptıktan sonra, kahvaltıyı ihmal etmiyor. Spor yapmıyor ama kalan vaktinde bahçede çalışıyor. Gün içinde evle bahçe arasında bir düzenleme yapıyor.
Akşam eşiyle kahvesini yudumladığı saatlerin kendisi için çok özel olduğunu söylüyor. Allah bana uzun bir ömür verdi, ben de bu ömrü heba etmemeliyim diyor. Namazlarını kılıyor, yaptığı her işe besmele ile başlıyor ve hiçbir şeyin anlamsız olmadığını düşünüyor. Hayatında israfa hiç yer olmadığını da ekliyor. Hiçbir şeyi atmadığını, her şeyin bir değerinin olduğunu kabul ediyor. Köyde, öyle kalabalık insanlar yok, istediği her şeyi elde etme imkanına da sahip değil, yoksul fakat hayatın bir anlamı olduğunu biliyor ve gözlerinin içi parlıyor. O yüzden, lüks ve şatafat içinde olupta, boşluk ve anlamsızlık yaşayanları anlayamıyor.
Çevrenizde hayattan hiç keyif alamıyorum, yoğun bir boşluk içindeyim diyen insanlar görürsünüz. Çünkü, modern kültür, sadece dünya hedeflerine yönelen ve niçin yaşadığının farkında olmayan insanlar büyütüyor. İnsanlarda yoğun bir anlamsızlık duygusu var. Oysa hiçbir şey boşuna değil. Bu dünya yolcuğunda, insanın hedeflerinin bir kısmı dünyaya bir kısmı da ahrete bakar. Unutmayalım, doyumsuzluk mutsuzluk getirir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.