Çekirge’de bir aşık
Gönül Dostları kervanıyla birlikte Bursa’ya yola çıktık. Çoktandır ilk defa kar görüyorum. Yolculuk boyunca lapa lapa karlar eşlik etti bize. Rivayet ederler ki, hiçbir kar tanesi diğerine benzemez. Birbirine değmeden iner. Her bir yağmur tanesi de bir melek tarafından sevk edilir. Bursa ve kar birbirini tamamlayan iki dost. Bursa’yı Bursa yapan biraz da karı. Minimak Asansörlerinde tercüman olarak çalışırken bozulmamış veya daha az bozulmuş haliyle -belki de ilk defa- görmüştüm Bursa’yı. Muhtemelen 1984 yılı olmalı. Sonra aralıklarla Bursa’ya gittim geldim. Aşina bir şehir oldu. Sonraki ziyaretlerim bazen soğuklara ve bazen de karlı ortamlara denk geldik. Kar ve Bursa denildiğinde karşınıza aşıklar ve onların ruh iklimi çıkacaktır. Arap dünyasında ve İran’da aşk iklimini serviler ve yere uzanmış gökyüzü temsil eder.
Selvi boylular servilerle birlikte sevilir. Gökyüzü cilveleşmelerin tavanını ve kubbesini oluşturur. Ölüler bile küçük gök kubbelerin veya siluetlerinin altında yatarlar. Kış ülkelerinde ise romantizmin kaynağı kar ve beyaz gecelerdir. Bursa hem beyazıyla hem de yeşiliyle kah sufilerin kah aşıkların oksijenidir. Beyazlık atlas gibidir her yeri kaplar. Günümüz de ne kar kaldı ne beyaz geceler ne de romantizm. Fıtrat buharlaştı ve derin duygular yüzeye indi. Bunun için hayatımız aşksız, sevgisiz ve kısır. Zevkin yerini haz almış durumdadır.
Bu ise ruhların çoraklaşmasını beraberinde getirdi. Kar altında giderken Bursa’nın beyaz gecelere bürüneceğini tasavvur etmiştim, yanılmışım. Yine de şükretmeliyim ki, en azından bu ortama hayali bir yolculuk yaptım. Bursa’yı tamamlayan görünür görünmez gizlerden birisi de ulu çınarlardır. Osmanlı’yı sembolize eden ulu çınar Söğüt veya Yalova’da doğmuş ve Bursa da ete kemiğe bürünmüştür.
Birisinin ifadesiyle Osmanlı bir Balkan devletidir. Selçuklular ise Anadolu devletidir. Hatta bu yüzden olmalı, milli mücadele sırasında kimi Konyalıların ‘Osmanlıların mücadelesinden bize ne?’ dediği rivayet edilir. Elbette genel olarak Konyalıları tenzih ederiz. İsmail Hakkı ve öteki Bursevi’lerin üzerinden Bursa-Üsküp ve Saraybosna kardeşlik hattıdır. Nedeni de ortak kökendir. Osman ve Orhan Gazi türbesinde Makedonya heyetiyle mülaki olmamız da bu yorumu doğrulamıştır.
¥
Yine Osman Gazi türbesinde bir genç rehber Bursa’yı çınarla vasfediyordu. Çınarların yurdu Bursa, ulu çınara başkentlik yapmıştır. Osmanlı ulu çınarı Bursa fideliğinde ayaklarının üzerine yükselmiştir. Bursa’yı dolaşırken iki dostum da hayalen yanımda idiler. Bunlardan birisi Sakaryalı Selahaddin Şimşek’ti. Araba vapurundan indikten sonra Bursa’ya hareket etmeden bir mekanda mola verdik ve çayla içimizi ısıttık. Burada namaz da kıldık. Abdest aldığımız yerler fayans tarzı döşenmiş olduğundan kaygandı. Abdest almaya girerken ve mescide çıkarken düşmeyelim diye bir hizmetli sürekli olarak karları kürüyor ve yerleri kurutuyordu. Ve bizi de dikkatli olmamız konusunda uyarıyordu. Bu bana rahmetli Selahaddin Şimşek’in bir menkıbesini hatırlattı.
Kahvehanelerin karaathane dönemde ve karın eksik olmadığı romantik yıllardan birisinde Selahattin Şimşek bermutat aşina kıraathaneye giderken galiba Yeni Camii önlerinde bir buzlanma fark etmiş. Kahvehane çıkışında kafasını meşgul etmiş ve tekrar oraya gelerek durumu yerinde muayene etmiş ve buzlanmanın devam ettiğini görmüş. Ve ne olur ne olmaz; gelen geçen olur ve dalgınlıkla kayar diye orada nöbete kalmış ve muayyen bir saate kadar nöbet tutmuş. Eskiden aramızda böyle insanlar yaşardı. Bunu ahlakın bir şubesine indirerek anlatmak doğru değil. Bu ahlakın tâ kendisi veya toptan ahlaktır ve geçmişte aramızda bu timsal insanlar bulunurdu.
¥
Diğer ikinci dostum da yine gezi sırasında hayalen beraber olduğum Sakaryalı Tahsin Abi idi. Adapazarı’nın manevi oksijeni gibiydi. Onların gitmesiyle manevi oksijenlerimiz tükendi ve mahrum kaldık. Tahsin Abi eskilerin tabiriyle platonik yani hayali bir aşıktı. Aslında o insanları seviyordu. Ama birisinde o sevgisini somutlaştırmıştı. Soyut somuta dönüşmüştü. Onun aşkı bütün insanlara yeterdi. Hayatın tadı tuzuydu ve onunla hayat daha keyifliydi. Hayali aşıka tarizde bulunanlar eksik olmazdı. Bir gün kulak misafiri olmuştum alaycılardan birisi maşukuyla birlikte ona Çelik Palas’ı tavsiye ediyordu. ‘Yengeyi de koluna takarsın soluğu Çelik Palas’ta alırsın’ diyordu. Ben de Çelik Palas ifadesini o gün duydum. Ne zamandır Bursa’ya gelirim gözüm Çelik Palas’ı arar.
Bu defa Sami Özey ve ekibiyle birlikte Bursa Belediyesi’nin misafiri olarak yeni açılan çiçeği burnunda Divan Oteli’ne mihman olduk. Otelimiz yeni açılmış ve Çekirge semtindeydi. Hemen kulak kabarttım ve Çekirge Oteli’ne mesafeli olup olmadığını keşfetmeye çalıştım. Çelik Palas o günden beri benim de göz ağrım olmuştur. Ertesi sabah Divan Oteli’nden yukarıya doğru yani Osman ve Orhan Gazi türbelerine çıkarken Çelik Palas’ın önünden geçtik. Yüreğim Sakaryalı zavallı aşık için çarptı. Divan Oteli’nde yatarken kendimi Tahsin Abi’nin yerine de koydum. Onun kadar şanslı değildim. Yanımda servi boylunun hayali yoktu. Karla, çınarla avundum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.