Mutlu evlilik için
Bugün Denktaş’ın cenazesi var, Hrant Dink Davası’nın karar duruşması var, Koramiral Sağdıç’ın ses kaydının yankıları hâlâ devam ediyor, biliyorum.. Irak’ta sivil ölümleri, Suriye’de genel af ilanına rağmen süren vahşet ve Katar’ın Arap ülkelerini müdahaleye davet etmesi.. Hepsi gündem.. Biliyorum.. Fakat bütün bu saydığım gündem maddeleri gelip geçici gündelik meseleler.. Birkaç gün sonra unutup gideceğiz. Fakat size birazdan bu sütunda hayatın anahtarını vereceğim.
ERKEKLERİNİZE TESLİM OLUN
Sema Maraşlı’nın Küçükçekmece Belediyesi’nin bir organizasyonunda yaptığı evlilik üzerine tespitleri tartışılıyor.. Tam olarak bu ifadeyi kullanmamış olsa da, konuşmasından çıkan anlamlardan biri de bu.. Daha sonra bu ifadesini düzeltmeye çalışmış. Sanırım gelen tepkiler üzerine.. Bence hiç gerek yok.. Yerinde bir tespit. Sadece doğru düzgün anlatılması gerekiyor o kadar.. Diyor ki yazar; “Kadınlar, okuyan kız çocuklarını bile elinde mesleğin olsun, kendine güven, eşine muhtaç olma diye yönlendiriyor. Bu bilinçle yetişen kızların ileride evlilikleri yürümüyor. Evliliklerin psikolojiden ziyade inançla yürütülmesi gerekir” .. İlk bakışta çok erkek egemen bir söylem gibi gelebilir. Oysa gerçek bir sosyolojik durum tespitidir.
EVLİLİK BİR SAVAŞ MIDIR?
Kadının evini yönetmesi midir önemli olan, kocasına karşı vermiş olduğu savaşı kazanması mıdır? Size çok tipik bir örnek vereyim.. Muhtemelen kendi okumadığı ya da elinde bir mesleği olmadığı için kocası tarafından ezildiğini zanneden bir annenin kendince bulduğu çözüm bu.. “aman kızım ben ezildim, sen ezilmeyesin”.. Ya? “Oku, çalış, elin ekmek tutsun, kocana muhtaç olma”.. Kime yani? Elin herifine.. Muhtemelen insan ömrü ortalamasına göre değerlendirecek olursak, annesinden daha çok beraber hayat geçirme ihtimali olan adamla, daha dakika bir gol bir, “elin herifi” algısı yaratan da, daha başlamadan bir evliliğin bitişine ilişkin altyapıyı hazırlayan da bu cahil düşünce sistemi.. Neden yola çıkarken, bir ömrü bir arada geçirme ön kabulu ile çıkmazsınız ki yola?
Neden günün birinde erkeğin sizi ezmesi ya da size kötü davranması ihtimaline karşılık B Planı peşinde koşarsınız ki? Sizin anne olarak, kızınızı elinizde terlikle kovaladığınız gün evi terk etmemesinin sebebi, okumamış ya da işsiz olması mıydı?
DİZİLERE DİKKAT
Popüler kültür eliyle bize yeni bir “evin hanımı” modeli enjekte ediliyor.. Bu, kültürümüzün tamamen dışında bir yerleri anlatan ama yıllarca “bizden biri” muamelesi gören “Bizimkiler” dizisinin dominant anne karakteriyle başladı.. Son dönem dizilerin önemli bir bölümünü teker teker sayabilirsiniz.. Ya Mahsun Kırmızıgül’ün “Hayat Devam Ediyor” dizisindeki gibi okumamış ve de işsiz kadının canının yandığını ya da “Çocuklar Duymasın”daki gibi kendinden emin kararlar alabilen, mutlu, baskın, çalışan, eğitimli kadını görürsünüz televizyonu açınca.. Oysa benim anneannem rahmetli öyle mutluydu ki kocasının dizinin dibinde.. Bazı meseleleri birbirine karıştırıyor olmamızdan kaynaklanıyor bu kafa karışıklığı..
Kızlarımızı kocaları tarafından ezilmesin diye okutmuyoruz biz. Birey olsunlar diye okutuyoruz. Kafaları attığı zaman; “gerekirse ayrı bir ev tutar kendi hayatımı kurarım” diyebilsinler diye değil, aile ekonomilerine katkıda bulunsunlar diye çalıştırıyoruz. Bir hayatı paylaşabilmek için yani.. Ayırabilmek için değil.. Yola çıkarken anneleri tarafından bu ön koşulla kocaya verilen genç kızlarımızın her fırsatta; “yol yakınken” söylemini dillerine dolamaları bundan işte.. Bundan belki de, çocuk yapmak için “birbirimizi biraz tanıyalım” türü garip bekleme süreçleri.. Çocuklarımızı bırakın evliliklerini yaşasınlar bir zahmet.. Ne olur evde aile reisi erkek olmuş kadın olmuş?.. Ne bu takıntı?.. Ne bu; “kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum” tripleri.. Bırakın ailemizin tadını çıkaralım. Çocuklarımızı büyütelim.. Kalın sağlıcakla.