Rauf Denktaş: Bir uzun mesafe koşucusu...
Rauf Denktaşın vefatından önce, yakınlarına, Kıbrıslı Türklere mesajı, bir uzun mesafe koşucusunun vasiyeti telakki edilmeli. Benim için dua edin, camilere gidin...
Cenazesinde, muhtemelen Kıbrıslılar camiye gitme rekoru kıracaklar!
Denktaş, çocukluğumuzda hayatımıza karışmış bir sembol. Bizim nesil, 1960 öncesi ya taksim ya ölüm mitinglerini hatırlar. Fazıl Küçük ve yanında Rauf Denktaş işte o yıllarda çocuk zihnimize girmiştir. Vefatından sonra çıkacak mıdır? Mümkün mü!
Üniversitenin ilk seneleri Denktaşın Kıbrıstan atılma ve geri dönme maceraları ile hatırımda. Ankara Kurtuluş meydanında bir miting yapılıyor, şimdi yazıp çizmeyen Yılmaz Yalçıner bu mitingin sunucusu. Konu bir taka ile Kıbrısa dönerken Rumlar tarafından yakalanmış olan Denktaşın serbest bırakılması... Mitingin sonunda Yalçınerin yönlendirmesi ile, Kızılaya doğru yürüyüşün fitili ateşleniyor!
Şahsen Denktaştan önce Ankarada, ODTÜde okuyan oğlunu tanımıştık. 1970li yıllarda Ankarada Zafer Çarşısında açtığımız Dergâh kitabevinin müdavimlerindendi, Raif Denktaş. Dergâh, her türlü sol-komünist kitabevinin arasında bir nazar boncuğu gibi, Ankaranın bütün sağ okur yazarlarının uğrak yeri.
Oğul Denktaş, öğrenmeye meraklı, Kıbrısta bir mücadelenin hangi muhteva ile sürdürüleceği hususunda düşünen, araştıran bir gençti. Bir trafik kazasında vefat etti, babasına evlat acısı yaşattı...
Rauf Denktaş hayatını Kıbrıs davasına adamıştı. Yapması gerekenleri her seviyede yaptı: Mukavemet teşkilatı liderliğinden cumhurbaşkanlığına kadar...
Kıbrıs meselesi, Türkiye için dış siyasetini sorgulama vesilesi oldu. 1923te Lozanla girilen uzun uykudan, Kıbrıs sayesinde uyanıldı. Sımsıkı bağlı olduğumuz müttefiklerimizin öteki yüzlerini Kıbrıs meselesi sayesinde idrak ettik. Bu bizim aynı zamanda Lozana ilk naniğimiz idi!
Kıbrıs nihaî olarak ne zaman İngilizlere bırakıldı? Bunu ulusalcılık sıfatına sığınanlar hatırlamak istemez: Lozanda! Türkiye Lozanda Kıbrısı tamamıyla İngilizlere terk etti. Oradaki Türklerin-Müslümanların iki alternatifi vardı: Birisi Türkiyeye göç etmek, ikincisi İngiliz tabiyetine girmek.
Kıbrıstan bir hayli göç oldu. Adanın daha dindar Türklerinin İngiliz tabiyetine geçmektense Türkiyeye göçmeyi tercih ettikleri tahmin edilebilir. 1930lu yıllarda Kıbrıslı Türkler bir yolunu bulup Mustafa Kemal Paşaya ulaştılar. Onun tavsiyesi de, orada ne duruyorsunuz, Türkiyeye gelin oldu...
İngilizlere karşı boynumuz kıldan ince idi! Belki de İngilizler 1950lerde Kıbrısı Rumlara terk etmeleri halinde, oradaki stratejik üslerinin geleceğinden emin olamadıkları için, Türklere göz kırptı. Öyle veya böyle, Türkiye böylece yeni bir dış siyaset arayışına girdi, bu başlangıç bugün bizi bu noktalara getirdi.
Rauf Denktaş, Kıbrıs mücadelesinin sembolü olarak uzun süre, hem Kıbrıslı Türklerin desteğine sahipti, hem de Türkiyenin. Denktaşın önce, kendi halkı arasında prestiji sarsıldı. Sonra Türkiye ile ilişkileri farklı bir mecraya girdi.
Kıbrıs mücadelesinin diğer tarafı, Rumların mücadelesinde din hep birinci sırada oldu. Zaten başlangıçta Kıbrıslı Rumları bir papaz, Makarios temsil ediyordu. Türk tarafı ise dine mesafeli, hatta dinden uzaktı. Her ne kadar, Türk Mukavemet Teşkilatının savaşan unsurlarına mücahid deniyorsa da!
Kıbrıslı mücahidler, bu kelimenin mânasını kavramak için pek çaba sarf etmediler. Kıbrısta, Türkiyenin askeri unsurları ve Denktaş liderliği, Kıbrıs Türklerinin yerleşmelerine cami yapmayı pek düşünmezken, bol bol Atatürk heykeli, büstü diktiler.
Yine da hakkını yemeyelim, Denktaş bazı zamanlar camiye giden, din lafzını zaman zaman ağızına alan bir liderdi ve Nurcu bir yayın grubu, onun dini muhteva taşıyan birkaç kitapçığını da yayınladı.
Fakat Kıbrısta, dini öğretim neredeyse hiç yoktu! Dini öğretim yapmak isteyenlere de geçit verilmiyordu. Bu son yıllara kadar böyle devam etti. Şu sıralarda Kıbrısta bir imam hatip okulu açıldığını veya açılacağını duyuyoruz. Eğer böyle bir okul açılmışsa/açılacaksa, bu okula Rauf Denktaşın adını vermek, son sözlerine bir cemile olur.
Denktaşla vicahi tanışıklığımız, 1989 yılında Kıbrısın Bayrak Radyo ve Televziyonu Müdürü Derviş Berkemin Türkiye Yazarlar Birliğini daveti ile mümkün oldu. Bu gezi sırasında Cumhurbaşkanı Denktaş bizi makamında kabul etti. Uzun süren sohbetimiz, Rauf Beyin, gerçekten mürekkep yalamış, okur yazar, dünyayı tanıyan bir lider olduğunu şahsen müşahede etmemize vesile oldu. Aynı seyahatte, Kıbrıs Türk kuvvetleri kumandanı, Eşref Bitlisi de ziyaret ettik. Eşref Paşa, Türkiyeye dönme hazırlığında idi. Farklı bir askeri şahsiyetle tanışmıştık. Karargâhta tanıştığımız bazı sivil subaylar, bize İsrailin Kıbrısla ilgili tavırları ile ilgili kuşkularından söz ettiler.
Rauf Denktaş, Türkçenin 4. Uluslarası şiir şölenini 1995te Kıbrısta yaptığımızda da, yakın ilgi gösterdi. Zaten, ilk şölen Türkiyede yapıldığında, Konya faslında bulunmuş ve konuşmuştu.
Denktaşın, 2002den sonra Türkiyenin seçilmiş hükümeti ile ters düşmesi, büyük bir kıskançlıkla sahip çıktığı davaya olan bağlılığı ile açıklanabilir. Bu arada, hükümete karşı her türlü unsuru harekete geçirmeye çalışan Ergenekon yapılarının Denktaşı da işin içine kattıkları dikkatten uzak tutulmamalıdır. Buna rağmen ne Cumhurbaşkanımız, ne de Başbakanımız Denktaşla ilişkilerini kesmiştir. Denktaş da aradan geçen zaman içinde, hükümetin siyasetinin Kıbrısı feda etmek gibi bir yanlışı olmadığını fark etmiş olmalıdır.
Rauf Denktaşa Allahtan rahmet dileklerimizle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.