Erdoğan, Gökçek, Paris...
İlginç bir gün oldu...
İstanbuldan bir telefon aldım...
İngiltereden bir grup işadamıyız... Sizi ziyaret etmek isteriz...
Tamam da dedim...
Ben Ankaradayım.
Onlar da iki saat sonra Ankarada olacaklarmış...
Programımım uydu...
Buyur ettim.
Geldiler...
Biri Uğur Yılmaz; İngilterede bir dil okulunun sahibi, Çorumlu bir işadamı.
Dış İlişkiler Ekonomik Kurulu Londra Temsilcisi, Dünya Türk İş Konseyi Avrupa Birliği Komitesi üyesi...
Diğeri de...
Londradaki bir restoran zincirinin sahibi; Gaziantepli işadamı Tuncay Kurnaz...
Her ikisi de, sıfır bütçeyle, hatta negatif bütçeyle gitmişler İngiltereye...
Çok güç şartlar altında yaşamışlar; bir yandan Fakir diğer yandan da Türk olmanın bütün sıkıntılarını yaşamışlar...
Fakirlik bir yana da...
Türk olmak da müthiş bir dezavantajmış o yıllarda...
İtibarsız bir ülkenin, itibarsız vatandaşları!..
Bir darbeler ülkesinin, Avrupa kapılarında iş dilenen insanları!..
Her ikisi de, gece dememiş, gündüz dememiş..
Uğur Yılmazın Çorumdan gidip, İngilterede yaşayan onbinlere Dil Eğitimi verme noktasına gelmesi çok ilginç...
Ve Tuncay Kurnaz...
Şu anda büyük bir restoranlar zincirinin sahibi olan Tuncay Kurnaz, 1990dan beri Londrada yaşıyor.
Her işi yapmış; bulaşıkçı yamaklığından, aşçı yamaklığına...
Ve sonra, zorlu Kolej eğitimine...
Aşçılık alanında ne varsa öğrenmiş; hem alaylı hem mektepli olarak...
Ve bir şeyi daha ifade edelim:
Tuncay Kurnaz, İngiltereye gittiğinde Türkçe okuma yazmayı bile bilmezmiş...
Şimdi, beş diploma bir de İngilterenin en merkezi bölgelerinde bulunan restoranların sahibi bir işadamı...
Bize hayatını anlattı...
Niçin anlattı:
Şu iki meselenin altını çizmek için:
1-Türkiyede yaşayan gençlerde yılgınlık hali dikkatimi çekiyor. Allah aşkına yazın; iradenin önünde hiçbir zorluk duramaz. Tembelliği bırakıp, işlerine asılsınlar. Ve görsünler ki, yürekten istedim mi ne ufuklar açılıyor önlerine..
2-Bir de bu hükümete yönelik haksız eleştiriler dikkatimi çekiyor. Kim ne derse desin, bu işleri en iyi yurtdışında yaşayanlar bilir. Şu anda, Türkiyenin itibarı zirve yapmış durumda. Türkler olarak yurtdışında başımız dik geziyoruz artık. Eskiden peşlerinde koşardık, şimdi peşinde koşulanız!.. Bugünlerin kıymeti bilinsin!..
Evet, önemli mesajlar...
Ve dünden çok önemli ikinci görüşme...
Genç işletme profesörü Ünsan Banın bir yazısı dikkatimi çekti...
Kendisini aradım ve görüştüm...
Ünsal Ban hocamız, geçtiğimiz günlerde Fransanın Başkenti Pariste bir grup Fransız akademisyenle bir araya gelmiş.
Ağırlıklı olarak ekonomistlerden oluşan Fransız aydınları ile Türkiye üzerine bol bol konuşmuş, Ünsal Ban...
Birkaç nokta dikkatimi çekti diyor...
1-Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız bir numara. Sadece Ortadoğu halkları üzerinde değil, Fransız akademisyenleri üzerinde de ne kadar tesirli olduğunu gördüm. Her konuşan, Keşke bizim de böyle bir liderimiz olsaydı, ekonomik krizden bu kadar etkilenmezdik dedi. Bu ziyadesiyle gururlandırdı beni.
2-İkincisi Sayın Melih Gökçek... Düşünün Pariste, Eyfel Kulesine hakim bir mekanda, Ankarayı konuşuyoruz. Ve her akademisyen, Ankaranın son yıllarda nasıl bir gelişim kaydettiğini anlatıyor. Pariste... Bir zamanlar, özendiğimiz kentte..
3-O an, iktidar tarafı sağlam... Keşke muhalefet liderlerimizden de böyle bahsediliyor olsa!.. dedim.
4-Türkiyemle bir defa daha gurur duydum.
Sayın Ban ve İngiltereden gelen misafirlerimizin üzerinde durdukları noktalar nasıl da örtüşüyor değil mi?..
Siyasi duruşunuz ne olursa olsun; Türkiyenin dış dünyadaki itibarı artıyorsa bunu sevinçle karşılarsınız...
Türkiye, çok önemli ve birçok avantajı ele geçirdiği bir dönemde...
Avrupa ekonomilerinin çöküş sürecinde olduğu bir zaman diliminde biz hızla yükseliyoruz...
Onlar çöküşte olmasaydı, bizim farkı kapatmak gibi bir şansımız olmayacaktı...
Bugünlerin kıymetini iyi bilelim..
Ve Bulaşıkçı Yamaklığından Restoran Zinciri Sahipliğine yükselen Türk işadamının dediği gibi, azimle çalışalım...
İstikbal inşallah bizimdir!..