Uludereden sitem yüklü selam var
15 Ocak Pazar günü bir heyet halinde Diyarbakır üzerinden Şırnakın Ortasu (Roboski) Köyüne gittik. Özgür-Der adına benim de içinde olduğum heyette Mazlumder, Araştırma Kültür Vakfı, Medeniyet Derneği ve Hikmet Vakfından temsilciler de vardı. Heyetimizde gazeteciler ve İstanbulun yanı sıra Sakarya, Bursa, Konya, Diyarbakır, Mardin gibi illerden temsilci olarak katılanlar da yer aldı. Üzerinden üç hafta geçmiş bir katliam için gecikmeli de olsa hem taziye ziyaretinde bulunmak hem de gelişmeler hakkında doğrudan bilgi almak üzere yola çıkmıştık.
Tekrarlamakta fayda var: 28 Aralık gecesi Irak sınırında yaşanan olayda hayatını kaybeden 34 insan doğal bir afet sonucu ölmediler. Öldürülen 34 kişinin tamamı TSK bünyesinde bulunan F-16 uçaklarından fırlatılan bombalarla öldürüldüler. Kasıt olup olmadığı tartışılsa da, bu vahşet tablosunun sorumlusunun devlet olduğu tartışılmaz bir gerçek olarak ortada durmaktadır. Fakat büyük bir kıyıma ve sosyal yıkıma yol açan bu hadise Hükümet ve kamuoyu nezdinde yeteri kadar ilgi göremedi. Hatta tersinden bir işleyişe şahit olduk. Şöyle ki; katillerin değil de maktullerin hesaba çekildiği bir atmosfere maruz kaldık hep birlikte.
Ortasu Köyü camiinde akşam namazının ardından dinlediğimiz insanların acıları geçen zamana rağmen dinmemişti. Çünkü Hükümetten bekledikleri adımların atılmamış olması hepsinde ciddi bir sükûtu hayale sebep olmuştu. Neydi bekledikleri adım? Öncelikle resmi bir özür ve bu katliamın meydana gelmesinde sorumluluğu bulunanların açığa alınıp hızlı bir biçimde yargılanması görüştüğümüz herkesin ortak beklentisiydi. Hem Hükümet kanadından acılarını soğutacak bir adımın gelmemesi hem de TSK personeline yönelik takdir ve teşekkür ifadelerinden incinmiş, kırılmış ve öfkelenmişlerdi.
Ortasu köy camisinde iki saati geçen görüşmemizde önümüzde oğlunu, kardeşini kaybetmiş erkekler arkamızda ise aynı durumdaki hanımlar vardı. Konuşanların tamamı evlat, kardeş, arkadaş, komşu acısıyla kavrulan insanlardı fakat ortama olabildiğince mütevekkil ve makul bir söylem hâkimdi. Yüksek dağların arasına sıkışıp kalmış, ekin ekecek bir karış topraktan mahrum sanayi veya memuriyet imkânı hiç olmayan bu insanlar ölüm dâhil her şeyi göze alıp sınır ticaretinden başka ne yapabilir ki? Bu sorunun tek bir cevabı var: Hiç!
Katırların sırtında taşınan her ailenin kıt kanaat geçimine katkı sağlayan rızkıdır. Askeri birlikler köylülerin hemen her geçişinden öteden beri haberdardır. Adeta açık bir sırdır kaçakçılık. Devletin, askerin bu taraftan, Peşmergenin öbür taraftan kanuna rağmen görmezden geldiği bir ticari hareketliliktir sürüp giden. Öyle ki köydeki Jandarma Taburundan operasyon var, harekât olacak kaçağa çıkmayın diye sık sık uyarılmışlardır.
Ta ki 28 Aralık gecesindeki o korkunç bombalama ile etraf cehenneme çevrilinceye dek. Bu kez ilk bombalamanın ardından köylülerin telefonlarına çıkan subaylar çocuklarınızın ne işi vardı orada deyip terslemeye, azarlamaya başlamışlardı kendilerini. Havan atışlarının ardından çocukları ve kardeşleri için endişeye kapılan köylülerin ikazı bir işe yaramamış ve 40-50 dakika sonra F-16lardan bombardıman başlamıştır. Sonuç: Paramparça edilmiş gencecik 34 insan.
Yüreğine kan oturtulan aile, akraba arkadaş ve merhamet sahibi insanlar olarak karlar altında mezarlığa çıktığımızda, yan yana dizilmiş 34 gencin mezarları başında hıçkırık ve gözyaşlarına engel olmak mümkün değildi. Bir yandan Kuran okuyor diğer yandan ölenler için Allah-u Tealadan mağfiret diliyorduk. Sadece ölenler değil anne ve babaları da gençti. Ama bu beldenin sakinleri hep erken büyümüşler ve acılar içerisinde olgunlaşmışlar sanki.
34 insanını kaybeden bu insanların acısını soğutmak aslında hiç de zor değil. Şöyle bir hatırlayalım: TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin sanatçı Rojin hakkında argo bir ifade kullanmıştı. Çirkin bir sözden ötürü Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Hanım hemen o gün Rojini arayıp özür dilemiş ve gönlünü almıştı. İyi de olmuştu elbette. Lakin Rojinin kırılan kalbini onarmak için seferber olan Başbakan Erdoğanın evlatlarını kaybeden Ortasu ve Gülyazı halkına bir özür borcu yok mu?
Bu özür Başbakan Erdoğanı ve siyasetini küçültmez tam tersine besler ve büyütür. Bizden iletmesi; maktullerin yakınları Hükümete ama özellikle de Başbakan Erdoğana sitem dolu selamlar söylediler.
Unutmayalım ki selamı en güzel bir biçimde karşılamak meşru örfümüzün temel ilkesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.