Bayramı konuşmak...
Beyrem/bayram Divanü Lügatit-Türk de sevinç ve eğlence günü olarak geçen bir kelimedir. Arapça ıyd yerine kullanılmış, böylece ramazan bayramı ve kurban bayramı kavramları yerleşmiştir. Bayram denilince, bu ikisi anlaşılır. Toy da sevinç ve eğlence ile anılan bir kelimedir. Toy kelimesi ziyafeti de çağrıştırır ve Anadolu türkçesinde düğünle birlikte kullanılır: Toy düğün. Şenlik de anlam alanı benzer bir kelimedir.
Bayramın yanında başka kelimeler de zikretmemizin sebebi şu: Bayram, kültürümüzde dinî anlamı ile yerleşmiş, 1908den sonra, İttihatçılar kelimeyi dinî anlamının dışında kullanmaya başlamışlar bu Cumhuriyetten sonra da pekiştirilerek devam ettirilmiştir. Böylece dinî bayramlar yanında millî bayramlardan da söz edilir olmuştur. Hatta TDK sözlüğünün ilk baskısında (1945), bayram sadece milliye hasredilmiş ve ulusça kutlu sayılan gün veya günler olarak tarif edilmiştir.
Doğrusu, şimdi bayram denilen dinî bayramlar dışındaki gün veya günlerin millî gün olarak tesmiyesidir. Bütün dünyada yapılan da budur.
Diğer Türk cumhuriyetlerinde, toy kelimesi bizdeki anlamını aşan bir şekilde kullanılmakta, bazı sevinç günleri böyle adlandırılabilmektedir. Mesela jübile yerine yaş toyu denilmektedir.
Batı dillerindeki festival kelimesinin de, dinî bir arkaplanı bulunduğu söylenebilir. Kamus-ı Fransavîde, festival büyük ve çalgılı ziyafet, düğün olarak açıklanmaktadır. Festivalin karşılığı olarak son zamanlarda şenlik kelimesi tercih edilmektedir.
Türkiyenin dıştan bakılınca sıkıntısı şu olmaktadır: Her devletin bir millî günü var. Bugün hem içeride, hem de dışarıda adamakıllı kutlanır. O ülkenin dış temsilciliklerinde bugün kutlanırken, bulunulan ülkenin devlet erkânı da o kutlamaya katılır.
Türkiye için bugün Cumhuriyet Bayramıdır.
Diğer millî günler, Türkiyenin dış temsilciliklerinde kutlanmaz mı? Kutlanır elbette. Fakat, hiçbir zaman cumhuriyet bayramı ile yarışacak veya onun yerine geçecek şekilde değil.
Son günlerde çıkan bayram tartışmasında, 19 Mayısın kutlanması ile ilgili sivilleşme yönünde değişim merkezde yer alıyor. 19 Mayısın kutlanmasından vaz geçilmiyor, tarzı değişiyor. Bu değişikliğe Anayasa değiştirmeye evet diyen muhalefetin de hazır olması gerekirdi. Çünkü bir ülkede neredeyse ay aşırı millî gün olursa, bunun ağırlığı veya ciddiyeti kalmaz!
Buyurun: 23 Nisan, 19 Mayıs peş peşe. Temmuzu atlayın, 30 Ağustos, eylülü geçin 29 Ekim ve bir de bu seriden sayılabilecek aralıkta yılbaşı eklenirse, maaşallah 5 tatilli bayramımız var demektir!
Konunun CHP tarafından ele alınışı, tarihî kökleri dikkate alınırsa, çok tuhaf karşılanmayabilir. MHP liderinin beyanatına bakınca ise, derin bir hayal kırıklığına düşmemek mümkün değil.
MHP lideri tarih şuuru yoksunu bir tutum takınmış, tam manasıyla zamana, hatta güne hapsolma örneği vermiştir.
Türkiyede devletin bir bayramı olacaksa, bunun son seksen küsur yılı temsil eden bir bayram mı olması gerekir? Eğer köklü bir devlet ve millet olduğumuzu iddia ediyorsak, Anadoludaki bütün geçmişimizi kuşatan bir günün millî gün veya bayram olması gerektiğini düşünmeliyiz.
O zaman, Selçuklu ve Osmanlı geçmişini dışarıda bırakmadan, temsil değeri yüksek bir gün tesbit edebiliriz. İlle de bir zaferi esas alacaksak, Malazgirt Zaferinin yıldönümü böyle bir gün olarak seçilebilir.
Anadoludaki 9 asırlık devlet geleneğini böylece hem kendimiz hatırlarız hem de bütün dünyaya hatırlatılabiliriz. Hadi zafer değil de siyasî bir başlangıcı esas alacaksak, o zaman Anadolu Selçuklu Devletinin İznikte teşekkülünü esas alabiliriz. Her halükârda 9 asırlık bir geçmiş vurgusu devam eder. (Bazı tarihçiler, Anadolu Selçuklu devleti, Büyük Selçukluların bir devamıdır, dolayısıyla, Selçuklu devletine vücut veren Dandanakan (1044) savaşının esas alınması gerekir fikrindedir).
Farklı bir perspektiften, Anadoludaki varlığımızı en güçlü şekilde temsil eden Osmanlı geçmişine yönelip, Osmanlı Devletinin kuruluş gününü millî gün addedebiliriz. Ya da, Osmanlının dünya için bir dönüm noktası olan bir başarısını, İstanbulun fethini bayram yapabiliriz...
Tabiî şimdi bu görüşlerimiz, bazı cumhuriyetçilerin zihin konforunu sarsabilir. Eğer devleti seksen yıllık bir varlık olarak görüyorsan, başkalarının da böyle görmesini istiyorsan işin zor. Çünkü iş icraata gelince, 7 veya 9 asırlık bir varlıktan güç alıyorsun. Bu durumda bu çelişkiyi çözmek gerekir. Belki doğru bir çözüm, şu an için çok rahatsız edici bulanabilir. Fakat, gelecekte bunların düşünülmesi, farklı çerçeveler çizilmesi kaçınılmazdır.
Millî gün, bir aidiyet sembolüdür. Bayrak gibi, Millî marş gibi. Bayrağımız bizi en az dokuz asırlık geçmişe götürüyor, Marşımız da cumhuriyet öncesine...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.