D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

“Bayram”ı konuşmak...

“Bayram”ı konuşmak...

Beyrem/bayram Divanü Lügati’t-Türk de “sevinç ve eğlence günü” olarak geçen bir kelimedir. Arapça “ıyd” yerine kullanılmış, böylece “ramazan bayramı” ve “kurban bayramı” kavramları yerleşmiştir. Bayram denilince, bu ikisi anlaşılır. “Toy” da sevinç ve eğlence ile anılan bir kelimedir. “Toy” kelimesi ziyafeti de çağrıştırır ve Anadolu türkçesinde “düğün”le birlikte kullanılır: Toy düğün. “Şenlik” de anlam alanı benzer bir kelimedir.

Bayramın yanında başka kelimeler de zikretmemizin sebebi şu: Bayram, kültürümüzde dinî anlamı ile yerleşmiş, 1908’den sonra, İttihatçılar kelimeyi dinî anlamının dışında kullanmaya başlamışlar bu Cumhuriyet’ten sonra da pekiştirilerek devam ettirilmiştir. Böylece dinî bayramlar yanında “millî” bayramlardan da söz edilir olmuştur. Hatta TDK sözlüğünün ilk baskısında (1945), bayram sadece “milli”ye hasredilmiş ve “ulusça kutlu sayılan gün veya günler” olarak tarif edilmiştir.

Doğrusu, şimdi “bayram” denilen dinî bayramlar dışındaki gün veya günlerin “millî gün” olarak tesmiyesidir. Bütün dünyada yapılan da budur.

Diğer Türk cumhuriyetlerinde, “toy” kelimesi bizdeki anlamını aşan bir şekilde kullanılmakta, bazı sevinç günleri böyle adlandırılabilmektedir. Mesela “jübile” yerine “yaş toyu” denilmektedir.

Batı dillerindeki “festival” kelimesinin de, dinî bir arkaplanı bulunduğu söylenebilir. Kamus-ı Fransavî’de, festival “büyük ve çalgılı ziyafet, düğün” olarak açıklanmaktadır. Festivalin karşılığı olarak son zamanlarda “şenlik” kelimesi tercih edilmektedir.

Türkiye’nin dıştan bakılınca sıkıntısı şu olmaktadır: Her devletin bir “millî gün”ü var. Bugün hem içeride, hem de dışarıda adamakıllı kutlanır. O ülkenin dış temsilciliklerinde bugün kutlanırken, bulunulan ülkenin devlet erkânı da o kutlamaya katılır.

Türkiye için bugün “Cumhuriyet Bayramı”dır.

Diğer millî günler, Türkiye’nin dış temsilciliklerinde kutlanmaz mı? Kutlanır elbette. Fakat, hiçbir zaman cumhuriyet bayramı ile yarışacak veya onun yerine geçecek şekilde değil.

Son günlerde çıkan bayram tartışmasında, 19 Mayıs’ın kutlanması ile ilgili sivilleşme yönünde değişim merkezde yer alıyor. 19 Mayıs’ın kutlanmasından vaz geçilmiyor, tarzı değişiyor. Bu değişikliğe Anayasa değiştirmeye “evet” diyen muhalefetin de hazır olması gerekirdi. Çünkü bir ülkede neredeyse ay aşırı millî gün olursa, bunun ağırlığı veya ciddiyeti kalmaz!

Buyurun: 23 Nisan, 19 Mayıs peş peşe. Temmuz’u atlayın, 30 Ağustos, eylülü geçin 29 Ekim ve bir de bu seriden sayılabilecek aralıkta “yılbaşı” eklenirse, maaşallah 5 tatilli bayramımız var demektir!

Konunun CHP tarafından ele alınışı, tarihî kökleri dikkate alınırsa, çok tuhaf karşılanmayabilir. MHP liderinin beyanatına bakınca ise, derin bir hayal kırıklığına düşmemek mümkün değil.

MHP lideri tarih şuuru yoksunu bir tutum takınmış, tam manasıyla zamana, hatta güne hapsolma örneği vermiştir.

Türkiye’de devletin bir bayramı olacaksa, bunun son seksen küsur yılı temsil eden bir bayram mı olması gerekir? Eğer köklü bir devlet ve millet olduğumuzu iddia ediyorsak, Anadolu’daki bütün geçmişimizi kuşatan bir günün millî gün veya bayram olması gerektiğini düşünmeliyiz.

O zaman, Selçuklu ve Osmanlı geçmişini dışarıda bırakmadan, temsil değeri yüksek bir gün tesbit edebiliriz. İlle de bir zaferi esas alacaksak, Malazgirt Zaferi’nin yıldönümü böyle bir gün olarak seçilebilir.

Anadolu’daki 9 asırlık devlet geleneğini böylece hem kendimiz hatırlarız hem de bütün dünyaya hatırlatılabiliriz. Hadi zafer değil de siyasî bir başlangıcı esas alacaksak, o zaman Anadolu Selçuklu Devleti’nin İznik’te teşekkülünü esas alabiliriz. Her halükârda 9 asırlık bir geçmiş vurgusu devam eder. (Bazı tarihçiler, “Anadolu Selçuklu devleti, Büyük Selçukluların bir devamıdır, dolayısıyla, Selçuklu devletine vücut veren Dandanakan (1044) savaşının esas alınması gerekir” fikrindedir).

Farklı bir perspektiften, Anadolu’daki varlığımızı en güçlü şekilde temsil eden Osmanlı geçmişine yönelip, Osmanlı Devleti’nin kuruluş gününü millî gün addedebiliriz. Ya da, Osmanlı’nın dünya için bir dönüm noktası olan bir başarısını, İstanbul’un fethini bayram yapabiliriz...

Tabiî şimdi bu görüşlerimiz, bazı “cumhuriyetçiler”in zihin konforunu sarsabilir. Eğer devleti seksen yıllık bir varlık olarak görüyorsan, başkalarının da böyle görmesini istiyorsan işin zor. Çünkü iş icraata gelince, 7 veya 9 asırlık bir varlıktan güç alıyorsun. Bu durumda bu çelişkiyi çözmek gerekir. Belki doğru bir çözüm, şu an için çok rahatsız edici bulanabilir. Fakat, gelecekte bunların düşünülmesi, farklı çerçeveler çizilmesi kaçınılmazdır.

“Millî gün”, bir aidiyet sembolüdür. Bayrak gibi, Millî marş gibi. Bayrağımız bizi en az dokuz asırlık geçmişe götürüyor, Marşımız da cumhuriyet öncesine...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi