Gölgede Kalan Somali
Türkiye'nin çevresindeki sıcak gelişmeler ve özellikle Suriye'de yaşanan hadiselerin bilhassa İslâmî camianın gündemini birinci derecede meşgul etmesi sebebiyle son dönemde Somali'de yaşananlar gölgede kaldı. Suriye'deki gelişmelerin yoğunluk kazanarak süreceği ve özellikle dikta rejimini ciddi çalkantılara iten istifaların devam edeceği anlaşılıyor. Biz inşallah bu konuları yazılarımızda ve konuşmalarımızda gündeme getirmeye, Baas zulmüne karşı duyarlılığın yaygınlık kazanması ve mazlum halkın yarasına parmak basılması için çağrı yapmaya devam edeceğiz. Ancak bu arada İslâm coğrafyasındaki diğer bazı önemli gelişmelerin dikkatten kaçmaması için bilgilendirme yapmak istiyoruz.
Resmi istatistiklere göre nüfûsunun tamamı Müslüman olan, halkının İslam'ı benimsemesinden sonra misyonerliğin girmesine fırsat vermeyen ülke durumundaki Somali ne yazık ki uzun yıllardan beri istikrara, halkla bütünleşebilmiş bir yönetime kavuşamamanın sıkıntısını yaşıyor. Aslında buranın istikrara kavuşması tüm bölgenin yararına olacak ve sadece Somali'de değil bütün bir bölgede önemli bir yara kapanmış olacak. Ne var ki emperyalizm buranın istikrarının halkın tercihi olan ve tüm ülke halkının mensup olduğu İslâm'ın değerlerine bağlı bir yönetimle sağlanmasını istemiyor. Bu da çağımızın hâkim güçlerinin tabulaştırdığı değerlerden kendilerinin gerçekte ne kadar uzak olduklarını göstermesi açısından dikkat çekicidir.
Emperyalist güçler Somali'de ya kendi istedikleri ve uzaktan kumanda edilmeye müsait bir yönetimin söz sahibi olmasını ya da istikrarsızlığın, kavganın, çatışmanın bir şekilde sürüp gitmesini, düzen ve istikrarın oturmamasını istiyor. ABD bu yöndeki amaçlarını gerçekleştirmek için bilindiği üzere önce bir işgal gerçekleştirdi. Ancak işgalin kendisine hem külfetinin ağır olduğunu, hem de o bölgenin topraklarına intibak sağlayamayan askerlerinin kayıplarının gün geçtikçe artacağını anlayınca çekilmeyi tercih etti.
ABD, işgal ettiği başka ülkelerde yaptığı gibi askerlerini çekerken elini çekmedi. Onun elleri, katlettiği insanların cesetlerine pisleyen askerlerinden temiz değildir. Ortalığı karıştırma ve fitnede ise askerlerinden çok daha marifetli olacağını tahmin edebiliriz. Somali'de de onun kirli elleriyle yönlendirilen fitneci kadrolar bir süre ortalığı karıştırmaya devam etti. Sonra uzaktan kumandalı işbirlikçilerin zayıf düştüklerini görünce komşu ülke Etyopya'nın askerlerini devreye soktu. Oysa Etyopya, uzun yıllar kendini yıpratan bir iç savaştan yeni çıkmıştı ve ekonomik yönden önemli sorunlarla uğraşıyordu. Sınır ötesine operasyon düzenlemek sırtına yeni ve ağır bir yük yüklenmek anlamına geliyordu ki bu onun sırtındaki kamburun iyice belini burkmasına razı olması demekti. Ama uluslararası emperyalizm ve özellikle de ABD Somali'deki gidişatın kontrolden çıkmasını istemiyordu. Bölgedeki şartlar açısından gidişata müdahale için de Etyopya'dan yararlanılması uygun görülmüştü ve operasyonun maddi külfetinin onun sırtındaki yükü artırmaması için gereken desteği sağlama vaadinde bulunmuştu. Etyopya sadece askerlerini "feda (!)" edecekti ki beraberinde diplomatik destek ve ekonomik yardım getirecek bir operasyona feda etmeye yetecek kadar askerinin bulunduğunu düşünüyordu.
Etyopya askerleri önce heyecanlı bir müdahaleyle hızlı ilerleme kaydederek, yollarda zorluk çekmelerine ve kayıplar vermelerine rağmen başkent Mogadişu'ya kadar ilerlemeyi başardılar. Fakat Etyopya, orada kalmanın ve kontrolü sağlamaya çalışmanın kendisine ağır bir külfeti olduğunu gördü. Sonunda komşu Cibuti'nin aracılığıyla, ülkedeki bazı kitlesel hareketlerin yönetimi devralmasını kabullenen bir anlaşmanın altına imza atarak askerlerini çekmeye razı oldu. Ama bu anlaşma Somali'ye istikrar getiremediği gibi ABD de zaten anlaşmaya taraf olan kadroyu onaylamıyordu.
Bundan birkaç ay önce de ülkede eş-Şebab hareketinin hâkimiyeti ele geçirme çabalarını bahane eden Kenya, bu hareketin kendi ülkeleri açısından da tehdit sayıldığı iddiasından yola çıkarak askerî müdahale başlattı. Kenya'nın müdahalesi, bu müdahaleden dolayı Somali'nin karşı karşıya olduğu durum ve muhtemel gelişmeler hakkındaki kanaatlerimizi ise inşallah müteakip yazımızda dile getireceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.