Bir gece
Gecenin epey epey ileri bir vaktinde, uykumun arasında Amerikan güreşinde olduğu gibi, çok güçlü bir el tarafından ringe serildiğimi hissettim. Ama o yarı vahşi yarı komik güreşçilerin aksine, yerden kalkamadım.
Son hatırladığım, "Influenza A" diye mırıldanmam oldu... Yani grip.
Gerisi ateşler içinde kâbus.
Fondan monologların, diyalogların yükseldiği bir kâbus.
-Nasıl kestirip atıyorsun "Influenza A" diye. "B" olamaz mı?
-Hayır. Çünkü "Influenza B" çok hafif seyreder ve hemen hiç salgına yol açmaz.
-Peki, "C" olamaz mı?
-Yine hayır. Zira "Influenza C" salgını bugüne kadar görülmedi.
-Hımmm... Anlaşılan sen bu konuya meraklısın.
-Elbette. Gazetede her gün sağlık haberleri vere vere kendi çapımda biraz bilgi sahibi oldum. Hem sonra...
***
Fondaki diyalog kesildi. Sahnede gölgeler dolaşmaya başladı.
"Biz 1889-1890'daki Rus gribinin kurbanlarıyız" diye inliyordu sahneye ilk giren gölgeler. "H2N2" virüsünün yol açtığı bu grip en az 1 milyon kişinin hayatına mal olmuştu.
Onlar çekildi, çok daha büyük, çok çok daha kalabalık bir gölge grubu sahneyi doldurdu: "Biz 1918-1920 arasında dünyayı kasıp kavuran İspanyol gribinde öldük..." O salgının bilançosunu bugüne kadar kimse çıkaramadı. 30 milyondan başlıyor, 100 milyon kurbana kadar gidiyor. Tarihin bu en yıkıcı grip salgınını "H1N1" virüsü tetikledi.
O büyük grup da ayaklarının ucuna basarak sahneyi terk etti, yerlerine pandomim sanatçıları gibi el-kol işaretleriyle derdini anlatmaya çalışan bir grup geldi. Çıkarabildiğim kadarıyla onlar da 1957-1958'deki Asya gribi salgınının kurbanlarıydı. "H2N2" virüsünün neden olduğu o salgın da 1.5 milyon kişiyi hayatından etti.
Sahne yine boşaldı, bir süre sessizlik oldu, sonra bir grup daha. "H3N2" virüsünün kurbanları. Tıp tarihine Hong-Kong gribi diye geçen 1968-1969'daki o salgın da 1 milyon kişiyi öldürdü.
Onlar da selam vere vere perdenin arkasına çekilirken, bildik bir salgının kurbanları sahne aldı. 2009'da birdenbire ortaya çıkıp 2010 sonunda yine kendiliğinden kaybolan "A gribi" kurbanları. "H1N1" virüsünün imzasını taşıyan 21'inci yüzyılın bu ilk salgını Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre 18.138 kişiyi öldürdü.
***
"Yok canım, sana musallat olan ölümcül bir salgın değil, her kış görülen paçavra gribi" diye sayıklarken, bir el bedenimi sarstı. Gözlerimi hafif araladım. Eşim eğilmiş, elini alnıma koymuş, "Aman Allahım, ne kadar terlemişsin. Aman Allahım, ateşin ne kadar yükselmiş" diye mırıldanıyordu kaygısını bastırmaya çalışan bir tonda.
Çamaşırlarımı değiştirdik, bir bardak su içtim, yorganın altına büzüldüm.
Sonra yine karabasanlar. "Katliam virüsü"nün üretildiği Hollanda'daki Erasmus Tıp Merkezi'nin laboratuarlarında buldum kendimi. "H5N1" virüsünün mutasyona uğratılmış türü karşımda, bir sürü kilit tarafından korunan bir cam dolapta duruyordu...
Sonra çok sevdiğim Hong-Kong'a, Vietnam'a, Tayland'a ışınlandım. Güneydoğu Asya gazetelerinde, "Kuş gribi hortladı" manşetleri dans ediyordu...
***
Yine bir el sarstı. Yine eşim. "Sabah oldu" dedi, "Kalkabilecek misin?"
"İlaç üreticilerine, laboratuarlara asla teslim olmayacağım. Doğal silahlarla bu düşmanı yeneceğim" diye mırıldandım.
Şaşırdı, "Anlamadım" dedi. "Boşver" anlamında elimi salladım ve yorganı başımdan yukarı çekip yeniden sevgili kâbuslarıma daldım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.