Ekber Şah Mezhebi Hortlatılıyor mu?
Hindistan'da hüküm sürmüş sapık ve zalim Ekber Şah'ın bozuk dinine ve mezhebine benzer bir din çıkartmak isteyenler var.
Üç ibrahimî hak din vardır, her üçünün bağlıları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir diye tutturmuşlar, sağlam din kültürü ve eğitimi almamış Müslümanların kafalarını karıştırıp duruyorlar.
Onlara teklif ediyorum:
İcazetli Sünnî ulema ve fukahadan oluşan bir ilim ve fetva heyeti toplansın ve aşağıdaki konuları ve soruları incelesin:
1. Allah katında hak, makbul, geçerli din sadece İslam mıdır, yoksa onların iddia ettikleri gibi başka hak dinler de var mıdır?
2. Resulullah Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberliğini ilan ettikten ve halka İslam'ı tebliğ ettikten sonra, bu tebliği ve dâveti duyup da inkâr ve tekzib edenler, küfürde direnenler ehl-i necat ve ehl-i Cennet midir?
3. İslam Şeriatından önceki şeriatların hükümleri nesh edilmiş midir, edilmemiş midir?
4. Kur'anın tefsir ve açıklamasında muharref Tevrat ve İncil'den yararlanılır mı?
5. Mübarek Ramazanlarda patriklerle, papazlarla, hahamlarla, monsenyörlerle, kıssislerle, pastörlerle birlikte içkili ve domuz etli lüks otellerde iftar etmek caiz midir?
6. Tevhid inancı ile Teslis inancı bağdaşır mı?
7. Mardin'de Kazimiye medresesinin avlusundaki havuz üzerine yapılmış salaş tahta köprüden papazlarla birlikte çan ve ezan sesleri içinde hep birlikte geçme tiyatrosu İslam'a uyar mı?
Daha bunlara benzer on kadar sual ve konu tespit edilebilir.
Evet bu sorular gerek ülkemizdeki, gerekse öteki İslam ülkelerindeki icazetli ulemaya, fukahaya, müftülere, müfessir ve muhaddislere, ulûm-i diniye üstadlarına sorulmalı ve fetva alınmalıdır.
Yukarıda saydığım bid'atlar Ehl-i Sünnet Müslümanlığına aykırıdır.
Bunlara Şia uleması da fetva vermez.
Bu bid'atları kimler çıkarıyor?
Ülkemizde bir neo-Ekber Şah mezhebi mi türetilmek isteniyor?
Bid'atçılar birtakım müseccel Farmasonları Müslümanlara önder, kahraman, rehber, kılavuz olarak gösteriyor.
Yenilik, değişim feryatları kopartılıyor.
Birileri Efendimizin sahih hadislerini AB ve BOP norm ve kriterlerine göre ayıklamaya cür'et ve cesaret ediyor.
Bütün bu konular Türkiye ve İslam alemi ulema, fukaha ve müftüleri tarafından incelenmeli, araştırılmalı; Müslüman halk bilgilendirilmeli, aydınlatılmalı, uyarılmalıdır.
Erkek Müslümanların çok büyük bir kısmı namazı ve cemaati terk etmişken, camilere kadınları doldurma işi nereden çıkmıştır?
Feminizm denilen sapık ideoloji ilahî İslam dini ve Şeriatı ile bağdaşır mı?
Farmasonların teşvik ettiği gibi önüne gelen Müslüman kendi kafasına, re'yine, hevasına göre Kur'an-ı Azimüşşanı tefsir edip ondan hüküm çıkartabilir mi?
Birtakım yenilikçi, değişimci, reformcu, BOP'çu, Ekber Şahçı, Kemalist, Fazlurrahmancı, Afganîci ilahiyatçılar ne yapmak istiyor?
Bu işlerin içinde CIA, MOSSAD, Siyonizm, Haçlılar, Evangelistler, Bahaîler, Dr. Moon'cular var mıdır?
Bu reform ve bid'at sektöründe ne miktar para dönmekte, birilerine ne gibi câizeler ve ulufeler verilmektedir?
Kimseden para istediğim yok, teklif edilse de kabul etmem, lakin elimde biraz maddî imkan ve üç becerikli sekreter olsa, İslam dünyasının fetva merkezlerine Arapça soru metinleriyle müracaat eder ve gelecek cevapları aynen yayınlardım.
Merhum dersiam Seyyid Ömer Nasuhi Bilmen sağ olsaydı kesinlikle susmaz, bu konularda bir kitap yazarak Müslüman ahaliyi uyarır ve aydınlatırdı.
Merhum Bulgaristanlı Ahmed Davudoğlu el-Ezherî hocamız sağ olsaydı o da susmazdı.
Ah eski büyük ulema, büyük fukaha, büyük müfessirler ve muhaddisler, gerçek müftüler... Siz gittiniz ve sizin yokluğunuzda neler yapılıyor.
* (İkinci yazı)
İstanbul'da Hayat Felç
AZICIK kar yağdı, birazcık soğuk oldu ve İstanbul felç oldu... Her birinde bir kişi olan milyonlarca otomobil yollarda ilerleyemedi. Otobüsler, metrobüsler çakıldı kaldı... Milyonlarca insan perişan oldu... Yaya trafiğine kapalı Boğaziçi köprüsü yürüyerek geçildi... Büyük sayıda insan Volga mahkumları gibi inleyerek öfkeden haykırarak yürüdü...
Neymiş, kar yağmış da hayat felç olmuş...
İstanbul'da kar yeni bir şey midir?
Bu şehrin iklimi böyledir. Yazları biraz sıcak olur, kışları biraz soğuk.
1929'da o kadar soğuk olmuş ki, Boğaz donmuş, gemiler buzların arasında kalmış, insanlar denizin üzerinde yürümüş.
Eskiden, bugünküne nispetle daha fazla kar yağar, daha soğuk olurdu ama hayat felç olmazdı.
İstanbul'a ne oldu ki, biraz kar yağınca hayat duruyor, okullar tatil ediliyor, insanlar perişan oluyor?
Bunun birinci sebebi şehrin aşırı şekilde büyültülmesidir. Her zaman yazıyorum, bu şehir 5 milyondan fazla nüfusu kaldırmaz.
Şu anda yirmi milyonu geçmiştir. (Siz, İstanbul'un nüfusu 12 milyondur diyenlere inanıyor musunuz?)
Rahmetli mimar Turgut Cansever'e sormuştum:
- Üstad İstanbul nasıl düzelir?.. Acı bir tebessümle şu cevabı vermişti:
- Büyük bir zelzeleden sonra...
Bence zelzele olsa, şehrin yarıdan fazlası yıkılsa, yine düzelmez... Bizde bu kafa varken...
Allah saklasın, çok sert bir kış olsa, Boğaz yine donsa ne yapacağız?
Boğaz donarsa oh ne âlâ, ahali vapura binmeden karşıya yürüyerek bedavadan geçer diyen süper zekalar çıkacaktır... Ya on binlerce kişinin altındaki buz tabakası kırılırsa...
Zavallı İstanbul, zavallı İstanbullular...
Rant hırsı bu güzelim şehri ne hale getirdi.
Yakutistan'ın başşehri Yakutsk'ta kış aylarında derece sıfırın altında 50'ye düşüyor ve hayat normal şekilde sürüyormuş. Okullar, üniversiteler, devlet daireleri açık... Marketler, dükkanlar açık... Motorlu vasıtalar çalışıyor... Bir balıkçı dükkanının resmini gördüm. Kocaman balıklar kütük gibi donmuş, elektrikli hızarla kesip veriyorlar... Sütler tuğla gibi parçalar halinde... O korkunç soğuğa rağmen her şey yolunda...
İstanbul...
22.01.2012