El mukadder...
- Efendim, sayın Başbakan bir tren benzetmesi yaptı; siz bir yazar olarak bu trenin neresindesiniz?- A, bak bu iyi soru. Şöyle söyleyim: İçinde değiliz, perondayız. Yazar kısmına böyle trenlere binmek iyi gelmez. Frikik atışlarında hakem nerde duruyorsa, biz de oradayız işte.
- Trenden inmeye kalkışanlar var diye duyuyoruz?
- Mümkündür, tren şefinin meselesidir onlar. İlerdeki köprünün üç vakte kadar yıkılacağını duyan bazı yolcular, başka tren beklemek üzere bekleme salonuna geçebilirler. Bizim siyasetimizde böyle vakalar hayli görülmüş fakat, zor zamanlarda akıl karışıklığına uğrayanların hiçbiri iflâh olmamıştır.
- Köprü yıkılmasıyla AK Parti'nin kapatılma ihtimâlini imâ ediyorsunuz galiba. Kapatılacak mı?
- Eskiler "şüyûu vukûundan beter" derlerdi bu durumlar için; yani, Başsavcı öyle bir Pandora kutusunun kapağını araladı ki, kapatılsa bir dert, açık bırakılsa ayrı dert. İşin garipliğine dikkat et ki, iktidardaki parti kapatılırsa nelerin olabileceğini, hangi olayın hangi istikamette gelişebileceğini az-çok öngörebiliriz fakat kapatılmama ihtimâlinde neyin nasıl gelişeceğini öngörebilenimiz yoktur ve bu acıklı, ağlanası bir durumdur.
- Ne olur kapatılmazsa?
- Bu gözü kara üslûbun, bu fevrî cür'etin, bu tür bir kural tanımazlığın ihsâs ve imâ ettiği âkıbet resmen ve alenen darbedir. öyle olmadı, böyle olsun diyecekler galiba...
- Aman ne diyorsunuz, ağzınızdan yel alsın!
- öyle olsun fakat darbe neyi halleder ona bakmak lâzım; esasen Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı, düpedüz darbeden daha ağır sonuçlar doğurdu; bir mânâda Meclis ve Hükümet, Amerikalıların tâbiriyle topal ördek (lame duck) durumuna geldi, recüliyyetini kaybetti.
- Recüliyyet?
- Devellioğlu'nun lugâtine bakarsan ne demek olduğunu bulursun. Diyeceksin ki, başka ne olmak ihtimâli vardı; vaktiyle böyle ihtimâller vardı fakat fevt edildi. Bu arada fevt kelimesi için yine aynı lugâte bakacaksın mecbûren. Peki, ne yapılabilirdi diye sorsana?
- Peki, ne yapılabilirdi?
- Seçim akşamından itibaren yapılması gerektiği halde yapılmayanları ve çok vahim taktik hataları saymıyorum (çünkü bunlar haylice yekûn tutuyor) fakat AYM'nin son kararından hemen sonra bir sine-i millet jesti çok yerinde olurdu!
- Sîne-i millet?
- Yani iktidar partisi vekillerinin, kendi rızâlarıyla bu görevlerinden çekilmeleri ve tabii buna bağlı olarak hükümetin istifâsı; hatta Cumhurbaşkanı'nın da istifâsı. Ardından CHP'ye azınlık hükümeti için destek verilmesi ve en kısa zamanda genel seçime gidilmesi. Şair Eşref'in nefis bir nüktesi vardır, diyor ki: "Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi / Gitgide zulmetmeye elde ahâli kalmıyor". Hükümet, bürokratik oligarşi'nin nasfet ve hakkaniyet anlayışına sığınmakla, onların kendilerini hâlâ meşrû zeminde görmelerine yardımcı oldu bir yerde. Bu hatayı hep yaptılar; tâ Demokrat Parti'den beri böyledir bu.
- Ne diyorsunuz, olacak iş mi bunlar? İstikrar, dengeler, Türkiye'nin itibarı?..
- Bu kavramların senin benim için taşıdığı değerle, derin bürokrasi oligarkları açısından teşkil ettiği anlam örtüşmüyor. Bunu gördük; defalarca gördük. Şimdi söylenecek söz şudur: El mukadder, lâ yu'gayyer. Hayırlısı olur inşallah!