Yaşlanmak hayatımızın değişmez gerçeği
Yaşlanma, hayatın değişmez gerçeği, bütün canlıların ortak kaderidir. Ancak modern kültürün, bu değişmez gerçeğe yüklediği anlam, insanların gözünü korkutmakta ve yaşlıların paslanmış bir demir gibi işe yaramaz hale geleceği intibaını vermektedir. Oysa yaşlılarımız zengin birer kitap gibi tecrübeleriyle bizlere hayatı öğretirler. İnsanlar, yaşlılarla ilgili önyargılarını yıkarak onların tecrübelerinden faydalanmayı tercih etselerdi her şey daha farklı olabilirdi..
Yaşlılık ergeç kapımızı çalacak, bunun için yoğun bir birikime ihtiyacımız var. Akıllı insan, ömrünü hayırlı işler peşinde harcar ve tecrübelerini genç nesillerle paylaşmaya hazır olur. Kuşkusuz bunun için kişinin, gençlik yıllarını verimli bir şekilde geçirmesi ve toplumun yaşlılık kavramıyla ilgili düşüncesinin değişmesi gerekir. İnsanlar yaşlılığı bir güç yitimi olarak değil, bilgi, birikim ve düşünce zenginliğinin hat safhaya ulaştığı bir dönem olarak görmelidirler. Evet... yaşlılarımız zengin birer kitap gibidir. Ama bu kitabın içeriğinin nasıl doldurulduğu kişinin önceki yaşamında nelerle meşgul olduğuyla yakınen ilişkilidir. Eskiden, büyük baba ve büyükanneler, mevcut tecrübelerini gençlere aktırırlar, özellikle çocuklara masal ve hikayeleriyle hayatı öğretirlerdi. Böylece, yaşlılıkta vuku bulan güç yitimine karşın, gelişen bilgelik, duygusal zenginlik, yaşanmış olaylar, bilgi, kültür ve hayata dair birikimler yaşlılar aracılığıyla genç nesillere sürekli aktarılmaktaydı. Peki bunu yeniden sağlayamaz mıyız? Elbette sağlayabiliriz fakat bunun için, yaşlılığın, işe yaramaz, miadını doldurmuş bir dönem, yaşlıların ise ölümü bekleyen biçareler olarak algılamanın bize kaybettirdiği şeyleri görmemiz gerekir. Bunun için, yaşlıları, baş tacı etmenin sorumluluklarımız arasında olduğunu düşünüp, onlara, rahat edebilecekleri ortamlar hazırlayarak, üretmeye devam etmelerini sağlayabiliriz. Osmanlı'da yaşlıları üretmeye ve kendini ifade etmeye teşvik eden kurum ve kuruluşlar, yaşlılarla genç nesiller arasında bir bağ oluşturuyordu. O dönem bu imkanlarla yaşlılar, gençlere faydalı olabiliyorlardı.
Günümüzde, huzur evlerine terk edilen yaşlılarımızın maddi ihtiyaçları burada karşılanıyor. Ama onlar maddi yoksunlukları kadar, evlat özlemine, insan sesine ve biriyle konuşmaya da hasret kalıyorlar. Bu nedenle bu kurumlar daha aktif hale getirilebilir ve yaşlılarımız genç nesillerle buluşturularak iki nesil arasında bir alış veriş sağlanabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.