Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Mustafa Başoğlu’nu rahmetle uğurluyoruz

Mustafa Başoğlu’nu rahmetle uğurluyoruz

O bir dava adamı idi...

Sesli koşuşturdu, sessizce aramızdan ayrıldı.

Kim bilir kaç devlet adamına Kur’an gönderdi, yazı yazarak İslam’ı anlattı. Yazarlar çizerler onun mektuplarını unutamazlar. Her yanlışa, her hatırlatmaya özel bir mektup...

28 Şubat kıskacında başörtü olayını cesurca savundu, imam hatip liselerine sahip çıktı.

Darbeleri kınadı...

Dile kolay, kırk yıldan fazla Sağlık İş Sendikası Genel Başkanlığı.

Onun ki sendikacılık değildi, sendika adı altında ülkesine hizmet.

Dürüst, seviyeli...

Sendikacılığa soyunanlar keşke onu örnek alsalar...

O yörüngesinde hızlı dönen bir çarktı, yavaşlatınca arızalandı.

Solunum yetmezliği, yetti gayri bırak peşimi der gibi bir hali vardı.

Yatmayı hiç sevmiyordu.

En son hastanede ziyaret ettiğimde konuşmakta zorluk çekiyordu, elleri de titriyordu. Nusret diyordu, bu iş burada bitmedi, yeniden başlayacağız, iyileşince yanına geleceğim, yeni bir şeyler yapalım, durmayalım...

Telefon edince de aynı şeyleri söylerdi...

Mağlubiyeti sineye çekmeyi hiçbir zaman kabul etmeyen bir komutandı o.

Ömrü boyunca koştu durdu.

Milletvekilliği, sendikacılık.

“Başoğlu için dua edin” haberlerine sitem ediyordu.

“Ben daha ölmedim, dua edin deyince ölmekte olduğumu zannediyorlar. Nusret, bir yazı ile bu durumu düzelt, yaş 78, benim daha çok işlerim var...”

Ne var ki o da her fani gibi “ölüm”e yenik düştü, kalkamadı...

Geride kalan hatıralar... Var biraz da sen oyalan..

Ülkenin birçok yerlerinde misyonerler İncil dağıtıyordu.

Başoğlu, durur mu?

İncil dağıtılır da Kur’an dağıtılmaz mıydı?

Hemen İstanbul yayınevlerinden birisine 5000 adet Kur’an sipariş verdi.

Beraberce Kızılay’daki Sakarya meydanına gittik.

5000 adet Kur’an-ı Kerim’e ben de bir miktar katkıda bulununca sayı hayli çoğaldı.

Bir gün dağıttık, ikinci gün de aynı yerde dağıtacaktık.

Basının haberi oldu, etraftan vatandaş toplandı. Esnaf, işçiler koştular, meydan hınca hınç doldu. Biz ortadayız... Yanımızda sendikanın elemanları vardı...

Kur’an’ı kapışmak coşkusu... Kalabalık aniden hücum edince arada kaldık.

Bir ara o kalabalıktan sağ salim çıkamayacağımı düşündüm.

Bende nefes gitti, öyle sıkıştırdılar ki ölüyorum dedim...

Gençliğimde kalabalıklara katılırdım, ben öylesini hiç görmedim.

Allah’ın(c.c) yardımı ile kendimizi oradaki bir dükkana atabildik.

Kimseler dinlemiyor, eller havada, “bana da bana da” deyip duruyorlardı.

Çaresiz Çevik Kuvveti çağırdık...

Kalabalığı sıraya dizdiler, biz de dükkandan dışarı çıkmadan üç koldan saatlerce Kur’anları dağıtabildik... Sakarya meydanı’nda Kur’an dağıtan bir hakim.. Bir de sendikacı.

O günler güzeldi.

Başkent televizyonunda birlikte “Son Nokta” adıyla programlar yaptık.

Başoğlu, baba adam, şefkat merhamet doluydu...

Her Karadenizli gibi o da asabi mizaçlı idi ama çabuk geçerdi.

İşte bu dava adamını, bugün öğle namazını müteakiben Hacıbayram Camii musalla taşından ebedi mekanına dualarla yolcu edeceğiz.

Tarih 1.2.2012...

Bir yolcu, ağacın altında bir süre gölgelendi, sonra kalkıp evine doğru yürüdü...

Hepsi bu kadar...



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi