Kurânın belâgatını açıklayan belâgat şaheseri sadeleştirilemez!
Risâle-i Nur, Kurânın beyanlarının bir mucize eseri olduğunu, edebiyatın en ince noktalarını bünyesinde taşıdığını izâh ve ispat eder.
Aynı zamanda, hadîsin de sanat ve belâğat cephesini zihinlere nakşeder. Şöyle ki:
- Kurânın edebî cephesinden; başta lâfzının fesâhatinden/açıklığından,
- Selâsetinden (akıcılığından),
- Nazmının cezâletinden (kelimeleri incelik ve kalınlıklarına göre; güzel, akıllı ve rekaketsiz anlatmasından),
- Mânâlarının belâgatinden (Ne zaman, nerede, kime, nasıl, ne şekilde ifâde ve hitap etmek gerektiğinden),
- Mefhumlarının bedâatinden (eşi ve benzeri olmayıp, hayret verici tarzından),
- Mazmunlarının berâatinden (emsallerinden haşmetli, üstün, güzel, ilim ve hakikatçe yüksek olmasından),
- Üslûbunun garâbetinden doğan bârika-i beyânı (açık ifâde ve net anlatımı)...
- Acîb sanatının nakşının beyânını, garip bir sanat lisânınının tekrarının hiçbir zaman insanı usandırmamasının sırlarını açıklar.
- Kurân; lâfzında, mânâsında, ahkâmda, ilminde, makàsıdını ölçülü ifâde ettiği...
- Lâfzının pek geniş ihtimalleri barındırdığını, belağatın bütün unsurlarını taşıdığı...
- Lâfzının kuşatıcılığı,
- Mânâsının genişliği,
- Hükmünün kapsamlılığı,
- İlminin derinliği,
- Gayesindeki ölçü ve dengesi, birçok hakikati bünyesinde topladığı beyan edilir.
Her asrın anlayışının derecesi, edebî rütbesi, hem her asırdaki tabakaların yetenek dereceleri, rütbe-i kabiliyetleri nisbetinde nurlu feyizler verdiğini...
Kurân edebiyatının bediî zevk açısından insan ruhuna neler verdiğini ve sonuçlarını izâh ve ispat eder.1
İşte, Kurânın bu özelliklerini ispat ile izah edip açıklarken; kendisi de bu hakikatlerin parıltılarını, sızıntılarını taşır.
Onu sadeleştirmek demek, bu hakikatlerden sıyırıp, ortada bırakmak demektir.
Bu ise ona hizmet değil, bilakis hezimettir.
Kurânın belâgatını açıklayan belâgat şaheseri sadeleştirilemez!
Dipnot: 1- Sözler, s. 674, 676-677.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.