Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Toplumun manevî dinamikleri ve “dinde reform!”

Toplumun manevî dinamikleri ve “dinde reform!”

Batı felsefesi, modern, sekülarist ve pozitivist ilimlerle “Allah’ı, dini, mâneviyatı öldürüp, insanı hürriyetine kavuşturmak” istiyordu. Ama bunun tam tersi oldu: Modern dinsiz yaşama denemesi, başarısızlıkla sonuçlandı. Kilisesiz yaşamak mümkün olabilir belki; ama dinsiz asla!1

Türkiye’de de, din reformu, laikçi proje ve devrimler, “pozitivist ve seküler” Batılı felsefe doğrultusunda hayata geçirilmek istendi. Dinî reformların pek çoğuna, inanılarak değil de, kanun zoruyla riâyet edildiği sır değildir.2
Osmanlı ve Türkiye tarihine dâir eserleri bulunan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve Amerikalı tarihçi Prof. Dr. Stanford Shaw, “Osmanlı Sultanını destekleyenler de vardı. Cumhuriyeti isteyenler de, laikler de, dinî liderler de vardı. Hepsi güçlerini birleştirdi. Bu birlik olmadan Türkler başarıya ulaşamazdı. Millî mücadeledeki bu birliktelik, daha sonra korunamadı, Cumhuriyet toplumsal uzlaşmayı sağlayamadı” diyerek, cumhuriyetin kuruluşundaki devrimlerin “aceleci” bir biçimde yapıldığını ve bunun “hat┠olduğunu ifâde ederek tesbitlerini şöyle özetler: “Bence Atatürk’ün yaptığı hatâ, Türk milletine yeni bir hayat tarzını, farklı grupların çıkarlarının ne olduğu konusunda yeterince danışmadan zorla kabul ettirmeye çalışmasıydı. Bu durumun sonunda şiddete sebep oldu...”
İsrail Ankara eski Büyükelçisi Zvi Elpeleg, ülkemizdeki üç yıllık görevinin sonunda, İsrail’e dönerken bu noktayı şöyle ifâde etmişti: “M. Kemal’in projesinin tamamlanmadığını düşünüyorum... Daha eşit ve daha adil bir toplum projesi oluşturamadı. M. Kemal, yolsuzluktan arınmış, nepotizmden uzak bir toplum yaratamadı.”3
“Atatürk’ün reformları, Batı’da anlaşıldığı gibi din ile devletin basitçe birbirinden ayrılması değil, bu reformlar daha ziyade İslâm üzerinde devlet kontrolünü arttırmak üzere getirilmiştir. Devletin din konularında hiçbir yetkiye sahip olmadığı laik ülkelerdekinin aksine, Atatürk laikliği, devletin İslâm kurumlarını doğrudan müdahale edebilmesini sağlayan bir seri yönetim mekanizması oluşturmuştur... Laiklik politikasında her türlü sapmaya kesinlikle karşı olan kıdemli lider İnönü başkanlığındaki CHP, ordu ve bürokratlarla birlikte Kemalizmin temel direklerinden birini oluşturmaya devam ediyordu. DP’nin İslâm konusundaki tutumu, 1950’lerin laik güçleri tarafından da büyük ölçüde etkileniyordu. İktidarda olmasalar bile, laik güçlerin, CHP, bürokrasi, ordu ve aydınlar üzerindeki etkisi devam ediyordu. Çok partili serbest seçim sistemiyle birlikte, sosyal ve ekonomik değişiklik, 1960-80 yılları arasında İslâmcı hareketin büyümesinde büyük rol oynadı... Çok sayıda Türk ve yabancı gözlemcinin de belirttiği gibi Türkiye, yeni, potansiyel olarak çok daha güçlü bir ‘İslâmcı dalga’ ile karşı karşıya görünüyordu.”4
İstibdat, başka bir tehlikeye daha dâvetiye çıkardı: Hem jakoben laiklik uygulamaları, hem irtica yaftaları ve hem de resmî baskıların, vatandaşları başka arayışlara yönelttiğini söylemek kehânet değildir. Bir kısmı fanatizme, radikalizme kayarken, bir kısmı da uçlara, “siyasal İslâm”a kaydı.

Dipnotlar: 1- E. F. Schumacher, Aklıkarışıklar İçin Kılavuz, Çev. Mustafa Özel, İz Yayınları, s. 162-163. 2- Prof. Dr. K. H. Karpat. 3- Selçuk Gültaşlı, Zaman, 1997. 4- The Washington Post, 5 Mart 1989.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi