Van Erciş Hattı
Görmek duymak gibi olmuyor. Hele hele televizyonlardan seyretmekle hiç görülmüş gibi olmuyor.
Depremi yaşayanların gözlerine bakmadan, ellerinden tutmadan, omuzlarına dokunmadan, yanlarına oturmadan mesele anlaşılmıyor.
Deprem ve yaşanılanlar hakkında, devletin ve yardım kuruluşlarının hakkında, yardım alanlar ya da alamayanlar hakkında, insanların oturduğu yerden ahkâm kesmelerinin ne kadar kolay olduğunu anlamak için Vana ve Ercişe varmak gerek.
Vana iner inmez kendimizi hayalet bir şehirde bulduk. Derin yara almayan bir tek bina kalmamış. En azından en çok hasarlısına kadar hemen her bina hasar görmüş.
Dev binaların, dev sitelerin oturulmaz duruma gelmiş olması ve yıkılacak olması, haliyle koca bir şehrin tarlaya dönecek olması, gerçekten ürkütücü.
Haliyle böyle bir manzaraya bakan aklıselim sahibi insanların aklına dünya hırsı geliyor ve şöyle düşünüyor.
Dünyaya bu kadar yatırım yapmalı mı, maddeye bu kadar sahip çıkılmalı mı?
¥
Hemen hiç biri oturulmayacak ve yıkılacak binaların arasından geçerek, boş araziler üzerine kurulu 14 metrekareden ibaret konteyner mahallelerine gittik.
Türkiyenin en tecrübeli yardım kuruluşu olan Deniz Fenerinin ilk günden itibaren yaraları saran dernek olduğunu gördük.
Derneğin genel sekreteri İbrahim Altan, konteynerler arasında dolaşarak, depremzedelerin eksiklerini, gediklerini not alıp ilgilenirken, bizler de sohbet ettik.
Hal ortadaydı, depremden zarar görmeyen insan sayısı çok azdı. Her depremzede sanki sadece kendisi zarar görmüş gibi şikâyetini kendi etrafında toplayıp, peş peşe isteklerini sıralayarak netice bekliyordu.
Oysa binlerce insan aynı durumdaydı. Herkesin acısı birdi. Kimisi canını ve malını kaybetmiş, malı olmayanlar da canlarını kaybetmişti, hepsinin acısı kendisine göre büyüktü ve ortak bir kaderde buluşmuşlardı.
¥
Dünya üzerinde birbirine sahip çıkan milletleri sıraya koysanız, en başa da en sona da kendimizi koymamız gerekir.
Bizden başka birbirine böylesine sahip çıkan bir toplum daha bulamayız. Buna diğer İslam ülkeleri de dahildir.
Devletimizin, yardım kuruluşlarımızın ve insanımızın bir bütün olarak Vana aktığını ve hayalete dönen şehrimize ve insanımıza nasıl sahip çıktığını gördük.
Harman gibi savrulan bir şehirde elbet her şey yerli yerinde olmayacaktı. Mutlaka eksikliklikler bulunacak, hatalar yapılacak ve acı çeken insanları mutlu etmek zor olacaktı. Ve bu zorluk halen devam etmekte.
Çünkü şikâyetin hız kesmediği hiçbir yerde şükür akla gelmez. Oysa şükür kapısına varmadan da şikâyet bitmez.
Allah devlete ve millete zeval vermesin duasının kabul edildiğini görmek için iman gözlüğüyle Vana bakmak lazım.
Bu gözlükle baktığınızda çok açık ve net bir şeye daha şahitlik edersiniz.
Deniz Fenerinin önünü kesmek isteyen çevrelerin, Vana hiç uğramadığını ve uğrayanların da önünü kesmek istediklerini görürsünüz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.