Tarihimizi Tahrif Edenler Millî Mücadele’nin İslâmî Bir Cihad Oldu
Bu halk Millî Mücadele/Kurtuluş Savaşı konusunda doğruları biliyor mu?.. Bu soruya evet cevabını vermek çok zordur.
Millî Mücadelenin özellikleri şunlardır:
* İslâmî bir cihad hareketidir.
* 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi, mebuslar (milletvekilleri) Cuma namazını Ankara Hacı Bayram Camii’nde kıldıktan sonra dinî törenle, kurbanlar kesilerek, dualar edilerek açılmıştır.
* Meclis’te 70 kadar sarıklı milletvekili bulunuyordu. Bunların bir kısmı din alimi, bir kısmı ise tarikat şeyhi idi.
* Meclis’te başkanlık kürsüsünün üzerinde büyük bir levha vardı. Bunda Kur’an-ı Kerim’deki Şûra âyeti yazılıydı.
* Dr. Rıza Nur Hatıralarında anlatır: Milletvekillerinden bir kısmı Ankara’daki yatılı okulun yatakhanesinde kalıyormuş. Ankara vali yardımcısının emriyle sabah vakti yatakhanede ezan okunur, milletvekilleri namaza kaldırılırmış.
* Meclis törenle açıldıktan sonra, en yaşlı üye Sinop mebusu Şerif bey başkanlık kürsüsüne oturmuş ve “Meclis Halifemizi ve vatanımızı kurtarmak için toplanmıştır” mealinde bir konuşma yapmıştır. Zabıt Ceridesinde yazılıdır.
* Aradan üç sene geçtikten sonra Cumhuriyet ilan edildiğinde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda (Anayasa) ikinci maddesi şuydu:
“Devletin dini, din-i İslâm’dır.”
Yüksek makamlara çıkmış bir hukukçunun, yakın tarihimizi çarpıtarak, Millî Mücadelenin çağdaşlık ve laiklik için yapılmış olduğunu iddia etmesi tarihî gerçeklere uymaz.
Millî Mücadelede büyük sayıda din alimi, müftü, fakih, tarikat şeyhi Meclis hükümetine ve cihad hareketine yardımcı olmuştur.
Bu anlattıklarım inkâr edilemeyecek gerçeklerdir.
Yıllardan beri Müslüman kesime defalarca hitap etmiş ve bir “Millî Mücadele Araştırmaları Enstitüsü” kurmalarını, çok ciddî ilmî yayınlar yapmalarını istemişimdir. Bu teklifim maalesef ilgi ve kabul görmemiştir.
Tarihi çarpıtanlar, ideolojik sahte bir tarih üretenler milyonlarca vatandaşın beynini yıkamışlardır.
Türkiye halkının büyük bir kısmı gerçek ve doğru tarihi bilmiyor.
Gerçek tarihe ışık tutan birkaç kitap yayınlanmıştır ama bunlar yeterli olamıyor.
Cami hoparlörlerine, kaloriferlerine, klimalarına şimdiye kadar yekûn olarak milyarlarca dolar harcayan “kırsal kesim” zihniyeti tarih ve kültür konusunda bir şey yapamadı.
Meydan, tarih tahrifçilerine kalmıştır.
Tarihî gerçeklerin, doğru tarihin halkın ve gençliğin anlayacağı bir lisanla, en sahih bilgi ve belgelerle desteklenerek binlerce çeşit kitap, broşür, albüm, kartpostal, pankart ve külliyat ile açıklanması gerekirdi.
Bu yayınların milyonlarca adet basılması ve okutulması gerekirdi.
Yazık ki, birtakım zeka özürlüler, bu hizmetlere cami helalarına verdikleri değer kadar değer vermemiştir.
Tarihini bilmeyen bir toplum, halini anlamaz, geleceğini keşf edemez.
Son otuz yılda birtakım Müslüman gruplar, cemaatler, topluluklar, zümreler, klikler, sektler, hizipler, fırkalar dindar halktan yekûn olarak yüz milyarlarca dolar topladılar ve bu paralarla gereken ilmî, kültürel, aydınlatıcı, irşad edici hizmetleri yapamadılar.
Müslümanların yücelmesi ve kurtulması için şu sahalarda yeterli miktarda hizmet ve faaliyet yapılması şarttır:
1. Lisan ve edebiyat.
2. Tarih.
3. Sanat, mimarlık, dekorasyon, estetik.
4. Kırsal kesim kültüründen, medeniyet/şehir kültürüne geçiş.
5. Yüksek ahlâk ve karakter seferberliği.
6. Tek bir ümmet olma şuuru.
7. öncelikle sosyal, edebî, kültürel, sanatla ilgili branşlarda yeterli miktarda çağ seviyesinde vasıflı eleman/uzman yetiştirmek.
Birtakım varoş kafalılar şimdi estetiğin zamanı mı diyebilirler. Onlardan böyle itirazlar beklenir, tabiîdir.
Ehl-i irfana bir hususu hatırlatmak isterim. 16’ıncı yüzyılda Sumatra adasının Açeh bölgesindeki sultanlıktan İstanbul’a bir elçi heyeti gelmiş ve Portekizli saldırganlara karşı yardım istemişti. Devlet-i aliye onlara bir donanma ile şu yardımları göndermişti:
* Gemi inşa ustaları/mühendisleri.
* Top dökmesini bilen ustalar.
* Barut yapmasını bilen ustalar.
* Hattatlar.
* Tezhipçiler.
Anlayana bu örnek yeter.