Kış Ortasında Adana Sıcağı
Siyaset ağırlıklı gündemin içinde kalmak, sel kürtününün içinde kalmak gibi bir şey.
Dağdan gelen taştan gelen ne kadar kütük, kaya, taş, çakıl varsa, mutlaka birinden biri size çarpıyor.
Sel gidiyor, kumu kalıyor. Selin götürdükleri bir yana, esas olan, bizler gibi selin akışını seyredip, yön vermeye kalkanlara oluyor.
Yıllardır siyaset selinin içinde seyirci olmaktan ve yara almaktan yorulduğumu, bıktığımı ve bir evlek kadar bile işe yaramadığını yeni yeni farkeder oldum.
Yaklaşık bir iki ayı geçkindir, siyaset ağırlıklı gündemin dışında kalmaya, kendimi ve siyasetten nemalanmayan insanları meşgul etmemeye çalışıyorum.
Siyaset selinin önündeki her kütüğe söz söyleyecek o kadar çok yazan ve konuşan kişi ve kişiler var ki, adamlara;
- Bir dakika efendiler! Bu ülkede sizin gündemlerinizin dışında nice hayatlar var deseniz, kaçtığınız yere kadar kovalarlar.
Televizyonların sıcak stüdyolarında keyif çatıp, kamera önüne geçer geçmez dövüşüyor gibi yapan tartışmacıların; kişilik erimelerini gördükçe, insan sel kürtünü gibi yaşanan siyasetten kaçacak delik arıyor.
¥
İşte ben de kaçmaya devam ediyorum. Geçtiğimiz hafta içinde kar ve tipili bir İstanbul gününden, Adanaya yolculuk ettim.
Kar ve tipiden uçaklar kalkmaz denilen İstanbuldan, bir yaz günü yaşayan Adanaya inince, feleği şaşıyor insanın, benimki de şaştı.
İlk önce sıkı sıkı giyindiğim kıyafetimi hafiflettim. Paltomu bizim gazetenin temsilcisi Resul Şimşeke emanet edip; Adana çarşı, ben kazan işimi yapmaya çalıştım.
İşim şuydu.
Efendim, ülkemizin ve dinimizin medarı iftiharlarından, Sultanül-arifin Adanalı Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.) hazretlerinin bu yıl, vefatlarının 28. seneyi devriyesi.
Bu münasebetle bir yazı dizisi hazırlığı içerisindeyim ve büyük velimizin memleketinde hem gözlem yapmak hem fotoğraf çekmek üzere Adanaya gidip geldim.
¥
İnsan bir yerden bir yere giderken, zorlama veya bir menfaat temini için Hak rızası kazanmak yerine, kendi gönlüyle Hak rızasını isteyerek gidip gelirse, mesafe ister uzun olsun, ister kısa, o ziyaretin tadına doyulmuyor.
Adana seyahatimde öncelikli amacım, Mahmud Sami Ramazanoğlu hocaefendinin vaaz ettiği Cami-i Kebir ya da diğer adıyla Ulu Camide bulunmak ve gözlem yapmaktı.
Adananın ilk kurucuları Ramazanoğullarıdır. Ramazanoğlu beyliğinin şecereleri, Halid İbni Velid (r.a.) e kadar dayanır.
Mahmud Sami Ramazanoğlu hocaefendi de bu soydandır. Halen büyük dedesi Ulu Camiinin hemen yanıbaşındaki kabristanda bulunmaktadır.
Yavuz Sultan Selimin Mısır seferine giderken kaldığı Ramazanoğlu konağı ise kültür merkezi olarak kullanılmakta.
Ulu Caminin güzel bir din görevlisi var. Cami hakkında bilgiler aldım. Caminin banisi Ramazanoğlu Halil Beyin kabri, külliyenin içerisindeymiş onu ziyaret ettim.
Daha anlatacaklarım vardı ama yarına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.