Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

MİT yasasındaki izin olayı

MİT yasasındaki izin olayı

Cumhuriyet savcıları MİT mensupları ile ilgili soruşturmanın arkasını kovaladıklarına göre işin ciddiyet arz ettiği anlaşılıyor. Yargılama adına dışarıdan okunan gazeller hem doğru değil, hem de usul o değil. Ameliyata yatırılan hastanın durumunu sokaktakinden sormazlar, ameliyatın uzmanı var, son sözü o söyler.

Bu aşamada Başbakan izin vermezse ne olacak, sorusu elbetteki önemli.

Sayın Başbakanın vereceği ret kararı idari olduğuna göre savcılar istemese de idari mahkemesine gitmek zorundalar. Bu aşamada son sözü yine mahkeme söyleyecek.

Mahkeme soruşturma devam etsin derse mesela, o zaman başbakanlık makamının yıpratılması da gelir gündeme.

En azından bu kadar kurbağayı ürkütmenin bir anlamı kalmaz.

Şimdiye kadar ki uygulamalarda mahkemeler yargılanma yönünde karar vermişlerdir.

Kural yargılanmaktır, tâ ki CMK 250-251. maddelerindeki hükümler orada durduğu sürece usul ve esas bu... 250. madde şöyle diyor:

“Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim hali dahil askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.”

Bir de 251. maddeye bakalım.

“Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır.”

Adalet Bakanlığı Adalet Reformu adı altında CMK 250. maddesinde değişiklik yaparak askerler de dahil üst yöneticileri bu maddenin kapsamı dışına almak istediğini duyuyoruz. Bir önceki yazımda endişelerimi dile getirmiştim.

CMK 250. maddesinde kapsam yönünde değişiklik yapıldığında “kanunlar lehe uygulanır” prensibi gereğince şimdiye kadar izinsiz tutuklanan zevat ayağa kalkacak.

Demezler mi, biz de canımızı ortaya koyarak görev yapıyoruz. Şartlar gereği köyü de yakmış olabiliriz, terörün ciddi bir tehlike olduğunu vurgulamak için sağa sola roketler fırlatmış olabiliriz, o halde bize de yargılama izni verilmesin.

Hatta emniyet teşkilatında birçok görev mağduru var.

Görev esnasında çetelere karıştıkları için işten atıldılar.

Onlar da hak istemeyecek mi?

Kaldı ki MİT mensupları suç işlemez diyemeyiz.

PKK’nın MİT’in dahlinde olduğunu yazmayan kalmadı.

Öcalan ilk 15 TL’yi MİT mensubundan aldığını söyledi.

Bu duruma göre terör örgütü PKK gerçekten MİT kaynaklı ise vay halimize.

Demektir ki görev dışına çıkıldığında ülkenin başına belalar sarılabiliyor.

O zaman bırakalım, bünyede bilmediğimiz dikenler varsa savcılar bunları ayıklasın.

Hem bir savcının neden bu kadar ürküttüğünü anlamış değilim.

Zamanın başsavcısıydım, hatta Ankara Başsavcı vekilliği de yaptım.

Savcıların üzerinde başsavcı vekili ile başsavcı vardır.

Savcı gerçekten keyfi bir işleme tevessül etmişse başsavcı devreye girer.

Daha da olmazsa evrak elinden alınır, iş biter.

Deniz Feneri soruşturmasını gördük, evrakta oynadıkları iddia edilen savcılar şu anda hesap veriyor. Ama diyeceksiniz ki Şemdinli savcısı da vardı, görevini yaptı diye görevinden oldu.

O da bu iktidarın bir başka yanılgısıydı...

Şimdi gündeme bir başka Sarıkaya daha taşındı...

O da diğeri gibi ağzı hiç açılmayan bir alana girince şimşekler çaktı. Hakkında soruşturma başlattılar. Böyle olmamalıydı, bana göre bu işin daha kolay ve de zahmetsiz yolu vardı, neyse kapı değil çalı dolaşıldı. Geçmiş tecrübelerime dayanarak söylüyorum.

İktidar kadrolarına birileri durmadan yanlış yaptırıyor..

Veya istişare zayıflığı var.

Umarım yanılan ben olmuş olurum...




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi